1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TL'deki kriz gelişmekte olan ülkelere sıçrıyor

2 Eylül 2018

Türkiye’de TL'nin değer kaybetmesiyle yaşanan kriz, küresel finans piyasalarını da sarstı. Diğer gelişmekte olan ülkelerin paraları da ağır baskı altına girdi.

https://p.dw.com/p/346NB
Türkei Geldwechsel in Istanbul
Fotoğraf: picture-alliance/AP Photo/M. Yapici

Türk Lirası'nın sert düşüşünden kaynaklanan şok dalgaları bütün dünyayı sardı. Arjantin, Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) kararlaştırılan kredinin vaktinden önce ödenmesini istedi. Hindistan'ın para birimi Rupi eski günlerini arar oldu. Uzmanlara göre borsalardaki haftalardır devam eden likidasyon, endeksleri sarsmaya devam edecek.

Analistlere göre Türkiye'nin ekonomik sorunlarının önemli bölümü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın politikasından kaynaklandığı için ülke içerisinde yapılmış sayılıyor. Ancak başka genç sanayi ülkeleri de kamu borçlanması, siyasi krizler ve ihmal edilen reformlar yüzünden zor durumda. Düşük faizler Dolarla borçlanmayı adeta teşvik etmişti. Ancak 2015 sonlarından bu yana ABD'de faizler yükselmeye başladı. Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) yüksek istihdam ve büyüme hızı nedeniyle faizleri daha da yukarı çekmesi bekleniyor. Bu durumda Dolar yatırımcıya cazip geliyor, ancak aynı zamanda Brezilya, Arjantin ve Güney Afrika gibi ülkelere de baskı uyguluyor. ABD Başkanı Donald Trump'un fitilini ateşlediği gümrük anlaşmazlığının da ticaret savaşlarına yol açmasından endişe ediliyor.

Dolara kaçış

Deutsche Bank'ın döviz uzmanı Nils Ole Matthiessen "Kalkınmakta olan ülkelerin para birimlerinde artan riskler nedeniyle yatırımcılar paralarını bu ülkelerden çekip, dolar veya frank gibi daha güvenli limanlara aktarmayı tercih ediyor” diyor. Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği'nin dış ticaret uzmanı Volker Treier ise "bulaşma tehlikesinden" söz etmekle birlikte, Alman ekonomisinin bununla başa çıkabilecek güçte olduğunu belirtiyor. Krizin bulaşma tehlikesini şimdilik önemsiz gören uzmanlar da var. Commerzbank'ın analiz uzmanı Ulrich Leuchtmann, "Diğer ülkelerin kamu açıklarının Türkiye'ninkinden ve 1980'lerin başlarındaki Latin Amerika ve 1990'ların sonlarındaki Asya krizine yakalanan ülkelerinkinden daha az olduğunu" söylüyor.

Portföy yöneticisi Columbia Threadneedle'den Maya Bhandari ise durumun çok daha çabuk negatife dönebileceğini hatırlatıyor. Bhandari, "Sermaye hareketlerinin kontrol altına alınması Türkiye'yi genç sanayi ülkeleri açısından sorun haline getirebilir. Çünkü bu durumda söz konusu ülkeler fon sermayesini kaybedebilir” diyor. Yatırımcının odaklandığı ülkeler arasında Türkiye'nin yanı sıra Arjantin, Brezilya ve Hindistan da bulunuyor.

Türkiye – Durum vahimleşiyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ekonomi politikası ve Merkez Bankası'nın bağımsızlığını tartışma konusu etmesi yatırımcıya güven kaybettiriyor. Amerikalı rahip yüzünden ABD ile Türkiye arasında patlak veren krizi Erdoğan ABD'nin ekonomik saldırısı olarak tanımlıyor. Türk ekonomisi zaten sağlam bir temele oturmuş değil. Enflasyon yüzde 15 sınırına dayandı. 6 milyar doları bulan dış ticaret açığı azalmakla birlikte nispeten yüksek sayılır. Lira yılın başlarından bu yana Dolar karşısında yüzde 44 oranında değer kaybetti.

Amerikan yatırım bankası Goldman Sachs Türk Lirası'ndaki çöküşün Türk bankalarının öz sermayesini tüketebileceği görüşünde. Amerikan bankalarından JP Morgan Türkiye'nin sadece 2019 ortalarına kadar 153 milyar euro borç ödemek durumunda olduğunu hesaplamış. Bu meblağ Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla'nın dörtte birine tekabül ediyor. 2019 Temmuzunda vadesi dolacak olan 93 milyar euroluk kredinin nasıl finanse edileceği de merak konusu.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak Türkiye açısından büyük risklerin söz konusu olmadığını söylüyor. Uzmanlar ise tam aksi görüşteler. TL krizini tek önleme şansın radikal politika değişikliğine gitmek olduğunu söyleyen DZ Bank uzmanı Ayşe Rüzgar, "Merkez Bankası'nın bağımsızlığı güvence altına alınıp ana faiz yüksek oranda arttırılmalı ve maliye bakanı değiştirilmeli” diyor.

Arjantin – IMF'ye muhtaç oldu

Çapraz ateş altındaki bir diğer ülke de Arjantin. Dış borçları 200 milyar doları bulan Arjantin'in bütçe ve ödemeler dengesi de açık veriyor. Devlet Başkanı Mauricio Macri'nin bu yıl Dolar karşısında yüzde 45 oranında değer kaybeden Peso'yu kurtarma imkânlarının sınırlı olduğu belirtiliyor. Oysa uzmanlar Macri'nin reformlar başlatmakla ve Merkez Bankası'nın bağımsızlığını daha da güçlendirmekle isabetli adımlar attığını belirtiyorlar. Arjantin'in tanınmış iktisatçılarından Guillermo Nielsen, "Macri doğru olanı yapıyor ama bunları yapmakta iki yıl gecikti” diyor.

İki yıl önce büyüme çizgisine oturan Arjantin ekonomisi yine resesyona sürükleniyor. Hükümet IMF kredilerinin vaktinden önce serbest bırakılmasını istiyor. Peso'nun yoğun baskı altına girmesinde yüzde 30'a çıkan enflasyon da rol oynuyor. Merkez Bankası bu yüzden faiz oranını yüzde 45'e yükseltti. Yatırım şirketi XP'nin uzmanlarından Alberto Bernal, "yüksek faizlerin tek başına enflasyona çare olamayacağını çünkü tüketici ve işletmecinin yıllardır süren ekonomik kriz nedeniyle zaten kredi kullanmadığını" söylüyor.

Brezilya – Seçim karmaşası krizi azdırabilir

Latin Amerika'nın en büyük ekonomisi iki yıl süren ağır resesyonun ardından toparlanmaya başladı. IMF bu yıl enflasyondan arındırılmış büyüme hızının yüzde 1,8'i bulacağını tahmin ediyor. IMF uzmanları asıl sorunun yüksek kamu borçlanmasından kaynaklandığını ve acilen ihtiyaç duyulan mali reformların geciktirildiğini söylüyor.

Ekim ayında yapılacak devlet başkanlığı seçimleri de piyasalardaki huzursuzluğu arttırıyor. Bu yıl yüzde 20 oranında kur kaybına uğrayan Brezilya Real'i, İşçi Partisi'nin yolsuzluktan hüküm giyen eski Devlet Başkanı Luiz İgnacio Lula da Silva'yı aday göstermesinden sonra son iki yılın en düşük Dolar kuruna indi. Çoğu Brezilyalı ekonomik durumun kötülüğünden, aşırı harcama yapan ve skandallara adı karışan politikacıları sorumlu tutuyor.

Hindistan – Kur kaybı olumlu gidişatı gölgeliyor

Hindistan yüzde yedilik büyüme hızıyla bütün ülkeleri geride bıraktı. Uzmanlar dış borçlanma ve ödemeler dengesi açığının Hindistan için sorun olmadığını belirtiyor. Dolayısıyla krizler Hindistan'ı diğer gelişmekte olan ülkeler kadar etkilemiyor.

Ancak Rupi'nin bu yıl yüzde 9 oranında değer kaybetmesi ve enflasyonun yüzde 4,5'a ulaşması para politikasıyla ilgili önlemlerin alınmasını gerektiriyor. Hindistan Merkez Bankası nisan ayından bu yana faizi yarım puan arttırdı. Rupi değer kaybetmeyi sürdürdüğü takdirde, Başbakan Narenda Modi'nin 2014'teki zaferini önümüzdeki seçimlerde tekrarlaması zorlaşacak. Fiyat artışları öncelikle ülkenin nüfuzlu orta kesimini rahatsız ederken, özel işletmeler de kâr marjlarının düşmesinden endişe ediyor.

Annika Ross

© Deutsche Welle Türkçe

 LINK: