Tarihi skandal yargı karşısında
17 Ocak 2010Augsburg kentinde vergi kaçakçılığı ve rüşvet suçlarından hakim karşısına çıkacak olan Schreiber, 90’lı yıllarda Suudi Arabistan’a silah ihracatı için izin alabilmek üzere aralarında Helmut Kohl döneminin Savunma Bakanlığı Müsteşarı Ludwig-Holger Pfahls’ın da bulunduğu yetkililere rüşvet vermekle suçlanıyor. Schreiber, Hristiyan Demokrat Birlik partisinin tarihindeki en büyük krize yol açan bağış skandalının da kilit isimlerinden.
1994 yılında dönemin parti meclis grup başkanı olan bugünkü Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble’ye yapılan 100 bin marklık bağışın perde arkası hâlâ aydınlatılabilmiş değil. Schreiber, Kanada’ya kaçmış ve Almanya’ya iade edilmesi durumunda Hristiyan Birlik partilerine yapılan gizli bağışları açığa çıkarma tehdidinde bulunmuştu. 2009 Ağustos’unda Kanada’dan Almanya’ya iade edilen 75 yaşındaki Schreiber’in mahkemede vereceği ifade merakla bekleniyor.
Skandalın perde arkası
Almanya Federal Cumhuriyeti tarihinin en büyük siyasi skandallarından biri onuncu yılını doldurmak üzere. Hristiyan Birlik partilerinin Helmut Kohl liderliğindeki koalisyon hükümetinde patlak veren skandal, bugünün Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble’nin 2000 yılında Hristiyan Demokrat Birlik parti başkanlığından istifasına yol açmış, dönemin Hristiyan Sosyal Birlik partili Savunma Bakanlığı Müsteşarı Ludwig-Holger Pfahls da 2005 yılında iki yıl üç ay hapis cezasına çarptırılmıştı.
Skandalın kilit isimlerinden silah lobicisi Schreiber, Kanada vatandaşlığı sayesinde 1999 yılında bu ülkeye kaçmış, geçtiğimiz sonbaharda Almanya'ya iade edilmişti. Schreiber, iadesi durumunda Almanya'yı altüst edecek açıklamalar yapacağı tehdidinde bulunmuştu. Bugün başlayacak duruşma bu nedenle merakla bekleniyor.
Karlheinz Schreiber, Alman Thyssen firmasının silah satış işlemlerinden aldığı milyonlarca euro komisyonun vergisini ödememek ve bu paradan Savunma Bakanı Müsteşarı Pfahls ile iki Tyssen yöneticisine rüşvet vermekle suçlanıyor. Dönemin Hristiyan Sosyal Birlik parti lideri Franz Josef Strauss’un senli benli dostu olan Schreiber, Thyssen firmasının silah projelerinin reklamını yapmak üzere görkemli akşam yemekleri organize ediyor, içi nakit para dolu zarflarla partilere bağış yapmak üzere siyasileri ziyaret ediyordu. Schreiber, 1991 ağustosunda Hristiyan Sosyal Birlik mali sorumlusu Walther Leisler Kiep’e de bir milyon marklık peşin ödeme yaptı. Bu ödemenin ortaya çıkmasının ardından dönemin Hristiyan Demokrat Birlik lideri Wolfgang Schaeuble de Schreiber’den 100 bin mark para aldığını ve bu paranın parti bağış yönetmeliklerine uygun bir şekilde kaydedilmediğini itiraf etmek zorunda kaldı.
Bağış skandalının gölgesi Wolfgang Schaeuble’nin peşini bırakmadı. Angela Merkel’in geçtiğimiz sonbaharda kurulan ikinci hükümette Schaeuble’yi Maliye Bakanlığı görevine getirmesi bu nedenle tartışma yarattı. Merkel, gazetecilerin, “Adı bu tür bir skandala karışmış birine Maliye Bakanı olarak devletin parasını nasıl teslim ediyorsunuz” şeklindeki sorularına buz gibi katı bir tonla, “Bay Schaeuble’ye güvenim tam” diye yanıt vermiş ve başka bir açıklama yapmayı reddetmişti.
Almanya'da silah satışı tartışmaları
Schreiber davasının paralelinde Almanya'da silah satışıyla ilgili yasal düzenlenmeler de tartışılıyor. Silah ihracatında dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer alan Almanya’da silah satışının sıkı kurallara bağlanmasına rağmen uygulamalar sık sık eleştirilere yol açıyor. Tank ya da tüfek gibi muharebe silahlarının ihraç edilebilmesi için hükümetin izni gerekiyor. Doğrudan silah olarak kullanılmayan ya da sivil amaçlarla da kullanılabilen gemi motoru gibi kalemler içinse yasal düzenlemeler daha serbest. Bir ihraç malının izinli mi yoksa yasaklı mı olduğu pekçok ölçüte bağlı. Malın ne için kullanıldığı gibi teknik soruların yanında ülkenin durumu da rol oynuyor. İhraç edilen mal ülkedeki mevcut çatışmaları şiddetlendirebilecek ya da insan hakları ihlallerine yol açabilecek nitelikte mi gibi soruların dikkate alınması gerekiyor.
Silah lobicisi Karlheinz Schreiber’in 90’lı yıllarda Helmut Kohl hükümetiyle çevirdiği işler ile rüşvet ve bağış skandalında da sözkonusu olan bu tür sorular. Berlin’deki Transatlantik Güvenlik Enformasyon Merkezi'nden Otfried Nassauer şunları söylüyor: “Sonuçta kararların sorumlusu her zaman için siyasi düzlemdedir. Tartışmalı durumlarda şirketler doğal olarak ilgili bakanlıklar ve bakanlıklardaki yetkili kişileri, kendilerine uyan kararı almaları için yönlendirmeye çalışır. Bu süreçte hep Bay Schreiber gibi lobiciler ya da aracılar rol oynar.”
Stockholm Barış Enstitüsü verilerine göre Alman silah sanayisinin ihracat hacmi geçtiğimiz beş yılda neredeyse ikiye katlandı. Tam rakam vermenin ise çok zor olduğunu belirten Nassauer, “Almanya geçtiğimiz iki yılda hep sekiz ila dokuz milyar euroluk ihracat izni verdi. Ancak bu gerçek ihracatın sekiz ila dokuz milyar euro tutarında olduğu anlamına gelmiyor. Biz sadece izin verilen ihracatı bilebiliyoruz. Ama bu bile Almanya’nın dünyada en önemli silah ihracatçılarından biri olduğunu gösteriyor. Üçüncü sırada mı, dördüncü, beşinci ya da altıncı sırada mı, bu hangi istatistiklere baktığınıza ve bu istatistiklerin nasıl çıkarıldığına göre değişir” diyor.
Almanya, silah ihracat listesinde Pakistan ya da İsrail gibi çatışmalara giren ülkelerin de bulunması nedeniyle sık sık eleştirilere hedef oluyor. Her yıl silah ihracatı raporu yayımlayan Kilise ve Kalkınma Ortak Konferansı’ndan Katolik din adamı Karl Jüsten, Alman silah ihracatını şu sözlerle eleştirdi: “Orta ve Yakın Doğu, Güney ve Güneydoğu Asya ya da Amerika kıtasının güneyindeki silahlanma sarmalına karşı koymak isteyen, silah ticareti yaparken bu dinamiği daha da canlandırıcı uygulamalardan kaçınmalıdır.”
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Beklan Kulaksızoğlu
Editör: Hülya Köylü