Tahir Elçi soruşturması yerinde sayıyor
28 Kasım 2016Türkiye'nin en önemli insan hakları savunucularından biri olan Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin öldürülmesinin üzerinden tam bir yıl geçti. 28 Kasım 2015'te Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki Dört Ayaklı Minare'nin çatışmalarda gördüğü zararla ilgili basın açıklaması sırasında vurularak hayatını kaybeden Elçi'nin ölümüne ilişkin soruşturma ise adeta donmuş durumda. Elçi'den sonra Baro Başkanlığı görevine seçilen Ahmet Özmen, bir yıllık soruşturmada gelinen son noktayı ve bölgedeki hukuksal durumu DW Türkçe'ye anlattı.
DW Türkçe: Tahir Elçi’nin yaşamını yitirdiği saldırının üstünden bir yıl geçti. Şimdi siz Diyarbakır Barosu başkanlığı görevini yürütüyorsunuz. Elçi'den sonra bu görevi devralmak nasıl bir duygu?
Ahmet Özmen: 15 yıllık meslek yaşamımda Tahir abi ile sürekli birarada çalıştık. O yüzden Tahir abi benim için hem bir meslek büyüğü, hem baro başkanım hem de dostluğumun olduğu bir abimdi. Kaybı benim için çok ağır oldu. Tahir Elçi bütün meslek yaşamını insan hakları mücadelesine, adalete, demokrasiye ve hukuka adadı. Katledildiği sırada ben baroda onun başkan yardımcılığını yapıyordum. Ölümünün ardından yeni bir başkan seçmedik. Onun görev süresinin bitimine kadar bekleme kararı aldık. Ardından 8 Ekim'de yapılan seçimlerde ben başkan olarak seçildim."
DW Türkçe: Bugün itibariyle saldırının failleri hakkındaki hukuki süreç ne aşamada?
Özmen: Tahir Elçi'nin öldürülmesinden bu yana bir yıl geçmiş olmasına rağmen, üzülerek söylüyorum, soruşturma etkili bir biçimde yürütülmedi. Şu an soruşturma dosyasında, bir yıl geçmiş olmasına rağmen tek bir şüpheli yok. Şüpheli sıfatıyla ifadesine başvurulmuş tek bir kimse yok. Yani sözün özü, Tahir Elçi'nin katili olabileceğinden şüphe edilen kimse yok. Öte yandan dosya üzerinde gizlilik kararı olmamasına rağmen, dosyadaki bazı ayrıntılar, evraklar bizlerle paylaşılmıyor. Bu geçen süre zarfında basında bu cinayetle ilgili bazı manüplatif haberler yayınlandı. Örneğin öldürüldüğünün dördüncü gününde büyük bir haber kanalında 'son dakika' diyerek soruşturmada ilk gözaltından, örgüt üyesi olduğu söylenen kişilerin ifadelerinden bahsedildi. Bu bilgiler dosyada varsa bile bizimle paylaşılmıyor. Bize verilen dosyada bu bilgiler yokken, basında sürekli böyle haberler yapıldı.
DW Türkçe: Peki Elçi'nin avukatları olarak bu durum karşısında siz ne yaptınız?
Özmen: Bugüne kadar Savcılığa 10'un üzerinde dilekçe sunarak 100'ün üzerinde başlıkta yapılmasını istediğimiz konuları ortaya koyduk. Toplanmasını istediğimiz deliller var. Ama bu dilekçelerimize dair hiçbir geri dönüş alamadık. Ayrıca bir örnek daha vereyim: Tahir Bey'in vurulduğu sokaktaki işyerlerinden biri olan Mardin Kebab Evi'nin güvenlik kamerası kayıtları, 30 Kasım'da kolluk kuvvetleri tarafından alındı. Ancak bugüne kadar o kayıtlarda ne olduğunu hala bilmiyoruz. O kayıt hala çözülüp ortaya konmadı. Tek başına bu durumun bile sorşturmanın nasıl yapıldığını göstermesi bakımından önemli olduğunu düşünüyorum.
DW Türkçe: Bu güvenlik kamerasındaki görüntülerin saldırının aydınlatılması açısından hayati olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Özmen: Şahsi kanaatim itibariyle, olayın çözülmesinde bu görüntülerin çok ciddi bir etkisi olabilir. Yani dükkanın bulunduğu yer ve güvenlik kamerasının açısı itibariyle vurulma anının tam olarak görüntülenip görüntülenmediğini bilmiyoruz. Ama görme ihtimali yüksek. Görmese dahi, söz konusu sokakta bulunan görüntülerin tamamı sokağın uzunluğuna paralel şekilde alınan görüntüler. Ama bu dükkan, sokağa yan açıdan bakan bir kameraya sahip. Bunun çok önemli bir delil olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca hukuken hiçbir önemi olmayan bir delil dahi olsa, bu görüntülerin neden bir yıldır ortaya çıkarılamadığını bilmek istiyoruz.
DW Türkçe: ürkiye'nin giderek Avrupa hukukundan uzaklaştığı yönünde kaygılar artıyor. Siz bir hukukçu olarak, gelinen süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özmen: Öncelikle şunu söyleyeyim, Tahir Bey'in katlinden sonra bölgede yeni bir durum oluştu. Kent merkezlerinde çatışmalar, boşaltılan onlarca mahalle, yıkılan birçok ilçe merkezi... O nedenle Tahir Elçi'nin öldürülmesi, bir dönemin kapanması ve yeni bir dönemin açılışı oldu. Türkiye siyasetindeki değişim açısından da bir dönüm noktası oldu. Bu dönemde resmi olarak OHAL olmamasına rağmen, reelde OHAL uygulaması yaşanmaya başlandı. Venedik Komisyonu'nun sokağa çıkma yasakları ile ilgili hazırladığı rapor bu açıdan çok önemli. Darbe sonrasında ise zaten Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) askıya alındı. 15 Temmuz'dan sonra KHK'lar ile yönetilen bir devlet yapısı var. Parlamento görevini yapamıyor, yargıda çok büyük sıkıntılar var. Belediyelere kayyum atanması, seçilmiş milletvekillerinin tutuklanması kabul edilebilir şeyler değil. Bu demokrasi açısından çok kötü bir tablo.
©Deutsche Welle Türkçe
Aram Ekin Duran / Diyarbakır