1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Akdeniz'de gerilim yeni başlamış olabilir"

31 Ağustos 2020

Alman basınında, Doğu Akdeniz’de yaşanan Türkiye-Yunanistan gerilimi ve Berlin’de düzenlenen korona önlemleri karşıtı eylemler sırasında meclis binasına hücum edilmesine ilişkin yorumlar ön plana çıkıyor.

https://p.dw.com/p/3hmpl
Fotoğraf: picture-alliance/abaca/Turkish Naval Forces

31.08.2020 - Alman basınından özetler

Tagesspiegel’da yer alan yorumda, Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye’ye Doğu Akdeniz'deki faaliyetleri nedeniyle yaptırım uygulamasının geri tepeceği yorumunda bulunuluyor:

"Yunanistan ile Türkiye arasında uzun süredir uykuda olan sınır anlaşmazlıklarının bilhassa şu anda patlak vermesi, Türkiye siyasetinin yön değiştirmesiyle doğrudan bağlantılı. Ankara'da, AB ve NATO gibi uluslararası ittifaklara daha az önem atfeden ve Türk ulus-devletini merkeze koyan bir anlayış galip geldi. Hükümete yakın bir Türk gazetesi, Yunanistan ile Türkiye arasındaki farkı şöyle tasvir ediyor: Türkiye kendi ekonomik, demografik ve askeri gücüne güvenirken Atina ise AB ortaklarından kendisini korumasını istiyormuş. Yaşananlar karşısında Avrupa’nın Ankara'ya yaptırım uygulaması ihtimali artıyor. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda uzlaşıya hazır olduğu şeklinde değerlendirilebilecek hiçbir hamlede bulunmuyor. Bugünün şartlarına bakıldığında, olası AB yaptırımlarının yürürlüğe girmesinin ardından Türkiye'nin geri adım atmaktansa meydan okuyacağını öngörmek mümkün. Akdeniz'de gerilim tırmanmaya henüz başlamış olabilir."

Neues Deutschland'da yer alan yorumda ise Türkiye’de iç ve dış siyasetin birbiriyle bağlantılı olduğu ve Ankara'nın iç sorunları halka unutturmaya çalıştığı savunuluyor:

"Hem iç politikadaki perişanlık hem de dış politikadaki savaş dürtüsü:  Bunların ikisi bağlantılı. Çünkü insanlar, savaş dönemlerinde omuz omuza verir. Türkiye bugünlerde buna bel bağlıyor. Umut edilen, insanların sorunlarını unutmaları ve en azından 'daha büyük bir amaç' uğruna yaşananlara katlanmaları. Buna yalnızca ciddi boyutlardaki enflasyon değil, aynı zamanda olan bitene yapılan sessiz bir eleştirinin sert bir biçimde cezalandırılması da dahil. Bundan muzdarip olanlardan biri, avukat Ebru Timtik oldu. 2019 yılında terörizm suçlamasıyla 13 yıl hapis cezasına çarptırılan Timtik, 238 gün süren açlık grevinin ardından Cuma günü yaşamını yitirdi. Timtik, adil bir yargılama istiyordu. Ancak Türkiye’de adil bir yargılama elde etmek pek mümkün değil. Orduya katılmak ve hayatını hükümetin çıkarları için riske atmak, çok daha kolay.”

Süddeutsche Zeitung’un yorum sütunlarında ise Alman hükümetinin aldığı korona önlemlerine karşı Cumartesi günü Berlin'de düzenlenen eylemler eleştiriliyor:

"O eylemciler halk değil, sadece gökkuşağı bayrağı ve İmparatorluk savaş bayrağı taşıyıcılarından, bağdaş kurup meditasyon yapanlardan ve 'Putin, Putin!' diye tezahürat edenlerden oluşan bir halkçıktı. İnsanların koruyucu ağız-burun maskesini Hitler selamı gibi bir 'itaat göstergesiyle' özdeşleştirdiği ve bu nedenle Hitler gençleriyle birlikte yürüdüğü bir protesto eylemi: Dünya daha önce böylesine bir cephe görmemişti. Bugün aşırı sağcılarla aynı kefeye konulmak istemeyen organizatörler ve katılımcılara şunu söylemek gerekiyor: Suç sizde. Bu insanların eylemlerde istenmediğini açıklayan oldu mu? Bu insanlara eylemde salladıkları, Alman imparatorluğunun savaş bayraklarını indirme çağrısı yapan oldu mu? Bu cumartesinin kahramanları, 'Hakikat için cesaret' ve benzeri saçmalıkların yazdığı tişörtleriyle yürüyen on binler değildi. Bu cumartesinin kahramanları, Federal Alman Parlamentosu'nun girişinde, barışçıl olmayan ve aşikar biçimde eylemlerin aşırı sağcı kanadına ait olan eylemcilerin kararlı bir biçimde karşısında durarak demokrasinin evini işgal etmelerine izin vermeyen üç polis memuruydu."

Handelsblatt’ta yer alan yorumda da bir grup protestocunun Federal Alman Meclisi’nin giriş kapısına hücum etmesi ve Almanya’nın aşırı sağ sorunu mercek altına alınıyor:

"Meclis binası Reichstag’a akının henüz merdivenlerde sona ermesi, her şeyin yolunda olduğunu göstermiyor. Almanya için Alternatif (AfD) partisi sayesinde zaten mecliste demokrasiyle içeriden mücadele eden bir siyasi güç var. Mülteci politikasında artık pek ekmek olmadığı için korona krizi kışkırtmaların yeni kaynağı haline geldi. Berlin'de bir araya gelen eylemcilerin muhtemelen büyük çoğunluğu, AfD ve fikirdaşlarıyla ortak paydası olmasını istemiyor. Ancak bu protestolara katılan herkesin, kimler tarafından araçsallaştırıldıklarını bilmesi gerekiyor.”

BÜ,HS

© Deutsche Welle Türkçe