Sığınmacıların kabusu: Bulgaristan
11 Eylül 2015‘‘Bulgarlardan beş kişilik bir grup tarafından saldırıya uğradık. Ben ellerinden kurtulabildim ama arkadaşım kaçamadı. Onu yere fırlattılar. İçlerinden dördü kollarını ve bacaklarını tutarken beşincisi sanki trambolinde zıplar gibi arkadaşımın üzerinde tepinmeye başladı. Sonra birden bir araç ortaya çıktı, farlarının yaydığı ışığı görünce korkup kaçtılar. Arkadaşım fena hırpalanmıştı ve vücudunda sayısız kırık vardı. Başka bir Iraklı sığınmacıyı da bıçaklayıp iki buçuk metre yüksekliğinde bir köprüden atmışlar. Adam artık bacaklarını tam olarak hareket ettiremiyor ve topallıyor‘‘. Almanya'daki sığınmacı haklarını savunan bir insan hakları organizasyonu olan Pro Asyl'in web sayfasında yer alan bu sözlerde Iraklı bir sığınmacı Bulgaristan'da tanık olduğu dehşeti ifade ediyor.
Sığınmacılar burada istenmiyor
2013-2014 yıllarındaki ilk mülteci dalgasıyla Arap ülkelerinden 10 binden fazla sığınmacı Bulgaristan'a geldi. Bu sığınmacıların çoğu Bulgar resmi dairelerinden ve vatandaşlarından gördükleri kötü muameleyi dile getirmişti. Bulgaristan'da sığınmacıların buradaki deneyimlerini daha çabuk Batı'ya gidebilmek için abarttıkları yönünde spekülasyonlar oldu. Ancak gerçekler Bulgaristan'ın gelen sığınmacıların çoğunu geri çevirdiği yönünde. İnternetteki tartışma forumlarında da sığınmacılar üzerine yapılan nefret yorumları göze çarpıyor. Tabii, bir de sığınmacılara fiilen yapılan saldırılar, onlara karşı düzenlenen politik eylemler ve gösteriler de işin başka bir boyutunu oluşturuyor. Gerekçe ise hep aynı: “Bulgarlar Hristiyan ve yoksul. Bu yüzden sizi burada istemiyoruz!“
Sosyolog Şivko Georgiev konunun resmi anketlerde hiç değerlendirilmediğine dikkat çekiyor. Ona göre siyasi arenadakiler bu sorunun cevabını öğrenmek istemiyor. Diğer bir sosyolog Andrey Raytchev de sığınmacıların bu yılın başından itibaren Batı'ya giderken Bulgaristan'dan uzak durmaya çalıştıklarını söylüyor. Bulgarlar yeni gelen bu insanları ‘'bir çeşit Roman‘‘ gibi görüyorlar. Roman kavramı Bulgaristan'da oldukça pejoratif bir anlam taşıyor. Bulgar sosyolog, ‘'Bulgarların çoğunun yabancılarla deneyimleri Romanlarla sınırlı. Sığınmacıların artık Avrupa'ya Makedonya üzerinden geçmeye çalışmaları da bu kabul görmemeyle alakalı‘‘ diyor.
Yabancılara ‘yabancı‘ olan bir toplum
Bulgarların çoğunun ülkedeki Roman azınlığa bakışı oldukça olumsuz ve bu tutumlarını olduğu gibi sığınmacılara da aktarmışlar. Bunun nedenlerinden biri Bulgarlar'ın Makedonya ve Sırbistan'dan farklı olarak Demir Perde döneminde yabancılarla hemen hemen hiç iletişim kurmayışları olarak görülüyor.
Sığınmacıların çoğunun Müslüman oluşu da Bulgarları kızdıran bir başka neden. Zira Bulgarların ulusal kimliği hala ‘'500 yıllık Osmanlı boyunduruğu anlatısı'' üzerine kurulu.
Bulgarların Müslümanlara olan bu tepkili duruşu DW'nin sosyal medyada yaptığı bir ankette de açıkça görülüyor. Paylaşımlarda‚‘‘Onları burada istemiyoruz! Müslümanlar 500 yıl boyunca bizi tavuk gibi kestiler‘‘ ya da ‘‘Defolun! Kendilerine Roman ya da Türk diyenlerle yeterince problemimiz var zaten‘‘ gibi nefret söylemleri yer alıyor.
İnternetteki sığınmacı rehberi
Sığınmacılar da bu mesajları aldıkları için Bulgaristan'a gelmek istemiyorlar. Arap Dili ve Edebiyatı uzmanı Vladimir Şukov Arap ülkelerinden gelen sığınmacıların Bulgaristan hakkında üç kaynaktan bilgi aldıklarını söylüyor. Birincisi diğer sığınmacıların sosyal medyada paylaştıkları deneyimleri, bir diğeri yine sığınmacılar arasında çok çabuk yayılan izlenimleri ve son kaynak da Şukov'un internette gördüğü ‘‘sığınmacı rehberi‘‘.
Şukov, sığınmacı rehberinin Esad yanlısı bir web sitesinde yayınlandığını söylüyor. Buna göre sığınmacıların kaçınması gereken ülkelerin başında Bulgaristan geliyor. Rehberde Bulgar halkının oldukça ırkçı tutumlar sergilediği ve sığınmacıların insanlık dışı muamelelere maruz kaldığı yazılmış.
Bu iddiaya birçok sığınmacının katılacağı bir gerçek. Örneğin bir sığınmacı Pro Asyl'e verdiği röportajda yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor: ‘‘Bulgaristan'da hayat adeta bir cehennem. Bulgaristan'da kaldığım süre tacizler ve aşağılamalarla doluydu. Ne Bulgar otoriteleri ne de halk sığınmacılara iyi davranıyor.‘‘
© Deutsche Welle Türkçe
Alexander Andreev, Tatiana Vaksberg