Suudi kadınların vesayete karşı mücadelesi
13 Ekim 2016DW: Sayın Hatoon El Fassi, Suudi Arabistan'ın en tanınmış kadın hakları aktivistlerinden birisisiniz ve Kral Saud Üniversitesi'nde kadın tarihi alanında profesörsünüz… Suudi Arabistan'da 14 bin 500‘den fazla kadın, kadınların hayatın pek çok alanında erkeklerden izin almasını gerektiren vesayet sisteminin sonlandırılması çağrısıyla Kral Salman'a gönderilmek üzere bir dilekçe imzaladı. Suudi Arabistan için inanılmaz bir rakam. Oldukça muhafazakar olan Suudi toplumunda bu kolektif bilinç nasıl gelişebildi?
Hatoon El Fassi: Bu imzacıların nerelerden geldiğini söyleyemeyiz. Başka bir istatiksel analiz gerekli ve çok fazla bilgimiz yok. Bir soru soruldu, ne yapıyorsunuz? Ancak genel olarak, bugün 95'inci gününe giren bu kampanyanın trendini sergileyen sosyal medyaya bakarsak, bu kişilerin eğitimli, genç, orta sınıftan kadın ve erkekler olduğunu söyleyebiliriz. Çoğu göstergeler bu yönde ve pek çok erkeğin de desteği var.
DW: Tam olarak neyi değiştirmek istiyorsunuz?
Hatoon El Fassi: Öncelikle bu dilekçeyle Suudi kadınları kendi arzusu olmayan bir "şey” olarak gösteren statükoyu değiştirmek istedik. Dilekçe kadınlar için vesayet sisteminin durdurulup sonlandırılması için bir çağrı. Bu, olgun ve yetişkin bir kadının, okumak, çalışmak, seyahat etmek, burs almak, hastaneye kabul edilmek, kendi rahmiyle ilgili bir ameliyat geçirmek ve hatta cezasını tamamladıktan sonra salınabilmek için bir vasinin (kocası, babası, ağabeyi…) iznine ihtiyaç duyulmasının durdurulması anlamına geliyor. Bu sistemin dinle bir ilgisi yok ancak kadınlar her zaman bunun böyle olduğu izlenimi altındaydı. Dilekçe ve kampanyamız bu mitlerden çoğunu açıklığa kavuşturdu ve kadınların insan haklarını ihlal edenin sadece erkek egemen sistem olduğunu ortaya koydu.
DW: Suudi Arabistan'daki erkek egemen toplum bu değişikliğe hazır mı?
Hatoon El Fassi: Muhafazakar toplumda, vesayetin din olduğu izlenimi hakim… Bu nedenle bu toplumun çoğundan direnişle karşılaştık. Ancak pek çok tanınmış ilahiyatçı ortaya çıkıp bu kampanyada istenenlerin yasal olduğunu, aklı başında olgun yetişkin kadınlar üzerinde vesayet diye bir şey olmadığını söyledi. Örneğin doğrudan Kral'a rapor veren Suudi Arabistan'ın en yüksek dini komisyonu Üst Düzey İlahiyatçılar Konseyi üyesi Şeyh Abdullah El Menee, bunlardan biriydi.
DW: Bu konuda Kral Salman nasıl bir pozisyon alabilir?
Hatoon El Fassi: Kraliyet mahkemesi henüz bir tepki vermedi. Genelde ender olarak tepki veriyorlar. Ancak bu işin resmi kanallar üzerinden gitmesini sağladık ki gelecekte bizi suçlamasınlar. Kraliyet mahkemesi, kampanya üyelerimizden Aziza El Yusuf'a dilekçeyi imzalarla birlikte göndermesini söyledi. Orada neyi alıp kabul ettikleri ve etmedikleri konusunda farklılar. Kişisel konuları mahkemede doğrudan kabul ediyorlar ancak kamuyu ilgilendiren konularda postayla gönderilmesini istiyorlar. Kral'ın rica ve taleplerimizi ciddiye alacağını umut ediyoruz. Ancak danışmanların Kral'a gelen mektupları nasıl bir filtreden geçirdiklerini, ona neyin ulaşıp neyin ulaşmadığını bilmiyoruz. Taleplerimiz konusunda ivedilikle harekete geçilip yasa değişikliği yapılması toplumun yararınadır.
DW: Kadınlar daha fazla haklar için ne tür bedeller ödemeye hazır? Ne tür fedakarlıklara hazırlıklılar?
Hatoon El Fassi: Bu açık aktivizmimiz için kesinlikle ödenecek bir bedel var fakat başka bir şansımız yok. Yine de bazılarımız diğerlerinden daha fazla bedel ödedi. Bazılarının seyahat hakkı, yurt dışında yaşayıp geri dönmeleri engellendi. Bazılarına karşı işlerinde ya da akademik özgürlükleri konusunda savaşılıyor. Öğretmenlik ya da yazarlık yapmaları yasaklanıyor. Bazılarının imajı zedeleniyor, bazıları farklı bahanelerle hapse atılıyor. Hepimiz payımızı aldık. Taleplerimiz kabul edilip Suudi kadınlar tam anlamıyla bir vatandaş olarak kabul edilene kadar bunu ne kadar sürdürebiliriz bilmiyorum. Ancak vazgeçmeyeceğimizi biliyorum.
© Deutsche Welle Türkçe
Shabnam von Hein