SPD'de taht savaşları
14 Şubat 2018"Game of Thrones"un kaçıncı bölümündesin? "Stranger Things"in yeni sezonunda neler olacak? Peki "Babylon Berlin" konusunda ne düşünüyorsun? Arkadaşlar arasında akşam buluşmalarının en sevilen konusu kuşkusuz diziler. Normalde! Çünkü bugünlerde Martin Schulz, Sigmar Gabriel ve Andera Nahles dizi yıldızlarını aratmıyor. Artık diziler yerine SPD içindeki mevki kavgası sohbet konusu oluyor.
Şaşırtıcı değil, çünkü SPD çok heyecanlı bir sezonu geride bıraktı. Yükseliş, entrika ve düşüş; hem de birkaç ay içinde... Mesela geçen haftanın bölümünde SPD'nin başbakan adayı Martin Schulz her şeyi kaybetti: Genel başkanlığı ve çok istediği dışişleri bakanlığını.
Sıcak sözler yerine soğuk rüzgarlar
2017 yılında SPD'nin kahramanı olarak partiyi seçime götüren Schulz, Angela Merkel karşısında tam bir hezimete uğradı. Koalisyon müzakereleri sırasında bir anlığına Schulz etksinin geri döndüğü sanıldı, zira SPD Hristiyan Birlik partileri (CDU/CSU) ile koalisyon müzakerelerinde oldukça iyi bir performans sergiledi. Ancak Schulz'un sevgili dostu Sigmar Gabriel'in elinden dışişleri bakanlığını almak istemesi parti içindeki taht savaşlarının boyutunu gözler önüne serdi. Gabriel kamuoyu önünde "verilen söze sadık kalınmadığını" söyleyerek mevkisinden vazgeçmeye niyeti olmadığını gösterdi ve istediğini de aldı. Schulz nihayetinde pes etti ve koalisyonun kurulması halinde hükümette görev almayacağını söyleyerek tahtı haleflerine bıraktı.
SPD şimdi de yeni genel başkanını arıyor. Bu konu da muhtemelen birkaç bölüm işlenecek. Zira Schulz'un halefi olmak üzere SPD Meclis Grup Başkanı Andrea Nahles'i önermesi parti içinde kabul görmedi. Partinin genel başkanlığını vekaleten Schulz'un yardımcılarından Olaf Scholz devraldı. Partinin yeni genel başkanı Nisan ayında yapılacak kongrede belli olacak.
"Partinin stratejisi yok"
"Ne strateji var ne de dayanışma!" İletişim uzmanı Dietrich Boelter SPD'deki sorunları bu sözlerle özetliyor. Boelter 2002 yılında Eski Başbakan Gerhard Schröder için SPD'nin internet seçim kampanyasını hazırlayan isimdi. SPD'nin oy oranı o dönemde yüzde 39'lara kadar çıkıyordu. Schröder yeniden başbakan seçilmeyi başardı. Bugün SPD'nin oy oranı anketlerde yüzde 20'yi dahi bulmuyor.
Boelter, o dönemde partinin herkesin bağlı kalacağı mutabakatlara varabilme yetisine sahip olduğunu söylüyor. Uzman, "Tek bir kişinin kendi hırslarını kamuoyu önünde ifşa etmemesi prensibi benimseniyordu. Kimseye de yanlış sözler verilmedi. Bütün bunlar şu anda partinin bu duruma gelmesinde etki sahibi. O dönemde stratejik hareket ediliyordu. Bunun karşılığı da alındı."
Geleneksel partiler yükselişte
Yine de SPD bugün Almanya'da en çok konuşulan konular arasında. Google'da SPD Eylül'deki seçimlerden bu yana hiç olmadığı kadar sık aratılıyor; Twitter'da ise #spd etiketi Almanya'da en popüler etiketler arasında.
İletişim Uzmanı Boelter, partinin görünürlüğünü "kriz içinde bir fırsat" olarak nitelendiriyor. "Partinin yönetim kadrosu kendi arasında dayanışma sergilerse, durum sanıldığı kadar kötü olmayabilir" değerlendirmesini yapan Boelter, SPD'nin koalisyon müzakerelerinde başarılı olduğunun altını çiziyor. Uzman, "Ancak başarılarını iyi satamıyorlar. Çok fazla kendi içlerine yönelmiş durumdalar. Oysa şimdi geleceğe bakmak, yeni yüzlere şans tanımak, partinin yenilenmesini sağlamak ve daha az geriye bakmak fırsat olurdu" diye konuşuyor.
Söz sırası SPD tabanında
SPD dizisinin takipçileri gözlerini yeni bölüme çevirmiş durumda. Andrea Nahles genel başkan olacak mı? Veya Flensburg Belediye Başkanı Simone Lange gibi yeni bir isim mi öne çıkacak? SPD Fransa'daki Sosyalistler veya Hollanda'daki İşçi Partisi gibi oy kaybı mı yaşayacak? Ya da Almanya'nın en eski partisi seçmenleri ikna edebilecek bir seçim programı sunabilecek mi? Peki ya SPD üyelerinin koalisyon oylaması? 4 Mart'ta üyelerin Angela Merkel liderliğindeki bir koalisyonun parçası olup olmak istemedikleri belli olacak.
Stranger Things'deki gibi, gördüğünüz her şeye inanmayın! Veya biraz Game of Thrones, baş döndürücü hızla değişen figürler... Berlin'de heyecan dorukta. Ancak dizi izlerken insanlar kaygılarından ve sorunlarından uzaklaşmak ister, politikada ise tam tersi!
Peter Hille
© Deutsche Welle Türkçe