Facia Türkiye'yi nasıl etkileyecek?
16 Mayıs 2014
Soma'daki kazada hayatını kaybedenlerin sayısı tam olarak bilinmiyor. Maden altında çıkarılamamış çok sayıda işçinin daha bulunması nedeniyle ölü sayısının telaffuz edilenden çok daha fazla olmasından endişe ediliyor.
Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilcisi Ulrike Dufner, Deutschlandfunk Radyosu’na verdiği demeçte kaza sonrası tepkileri şöyle değerlendiriyor: “Türk hükümeti, özelikle maden ocağında iş güvenliği konusunda yeterli önlem almamaktan sorumlu tutuluyor. Bu konuda bir haber vardı. Birkaç hafta önce muhalefet mecliste tam da bu konuda madendeki durumla ilgili bir araştırma önergesi sundu ve iktidar partisinin meclis çoğunluğuyla reddedildi. Burada, insanın hiçbir değerinin olmadığı, ekonomik büyüme ve kâr artırmak için her şeyin riske atıldığı gibi bir hava hâkim.”
İstanbul'da Türkiye'deki durumu gözlemleyen Dufner, Türk basınının maden ocağındaki kazayı nasıl ele alıp yorumladığını ise şu sözlerle dile getiriyor: “Hükümete yakın gazetelerde, Erdoğan'ın kaza bölgesine seyahati, nasıl çabaladığı, üzüntüsünü nasıl dile getirdiği ve olayın açıklığa kavuşturulması için nasıl uğraşacağı gösteriliyor. Hayatını kaybedenlerin yakınlarının 1000 TL'lık maaş almaya devam edeceği vurgulanıyor. Bu yaklaşık 330 euro ediyor. Kurbanlar arasında 15 yaşında bir genç olduğu iddiasının doğru olamayacağı, gencin 15 yaşında olamayacağı belirtiliyor. Ayrıca kaza nedenine ilişkin iktidara yakın gazetelerde, muhalif gazetelere kıyasla daha farklı bir tablo var. Hükümet, yası ve hüznün yaşanmasını ön plana çıkartıp kazanın nedenleri ve bunun açıklığa kavuşturulmasını arka plana atma çabasında. Böyle bir kazanın yeniden meydana gelmemesi için alınabilecek siyasi önlemler şu ana dek tartışma konusu olmadı.”
'Türkiye'de yapay bir bölünme söz konusu'
Bundan sonra yeniden gösterilerin olacağını ve hükümetin istifa etmesi için baskı olacağını söyleyen Dufner, “Ancak bunun gerçekleşmeyeceğini hepimiz biliyoruz” diyor. Dufner'e göre, iktidar partisi ve özellikle Başbakan, muhalefetin öfkesini ve üzüntüsünü bir komplo olarak değerlendirip, onları kazayı siyasi amaçları için kullanmaya çalışmakla suçlayacak. Ancak Dufner, yaşananların siyasi araç haline getirileceğini söylemenin adil olamayacağını düşünüyor.
Ulrike Dufner, Türkiye'de son zamanlarda yaşananları “bölünme” olarak nitelendirmekten de kaçınıyor. Dufner, “Bu konuda temkinli olmayı yeğlerim. Burada gördüğümüz bölünme aslında yapay bir bölünme. Geçen hafta Türkiye'deki bir etkinlikte bir uzman hükümetin kendi düşmanlarını yarattığını ve onlara seçim kampanyası yürütebilmek için ihtiyaç duyduğunu söyledi. Bu da bu bölünmenin güçlü bir şekilde teşvik edildiği anlamına geliyor. Kendi çevresini bir arada tutabilmek için her zaman bu iç düşmanlara ihtiyaç duyuluyor" diyor.
'Korku üretme potansiyeli var'
Dufner, Erdoğan'ın tüm protestolara rağmen yine de başarılı olmasını ise "İnanılmaz bir gücü olduğuna inanıyorum. Korku üretme potansiyeli var. Elinde baskı araçları mevcut. İnsanlar korkutuluyor. Ve güç her zaman cezbedici bir şeydir. Ben bunun sadece Başbakan'ın kendi karizmasından değil, tam aksine onda cisimleşen ve giderek sabit hale gelerek gelişen bu güçten kaynaklandığını düşünüyorum" sözleriyle değerlendiriyor.
Dufner, maden kazasının cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinde bir etkisi olacağını da düşünmüyor ve ekliyor: “Dürüst olmak gerekirse büyük bir etkisi olmayacaktır. Önümüzdeki birkaç gün muhakkak gösteriler olacaktır. Erdoğan –ki bu onun taktiği – bir iki gün bekledikten sonra kamuoyunda etkili olacak şekilde göstericilere karşı harekete geçecektir. Ve bu iş böyle sürüp gidecektir.”
© Deutsche Welle Türkçe
Tobias Armbrüster