1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Siyasette tansiyon yükseliyor, iktidar ne amaçlıyor?

22 Ocak 2025

CHP'lilere yönelik soruşturmalar ve Ümit Özdağ'ın tutuklanması sonrasında muhalefete yönelik baskı artabilir mi? Suriye'deki rejim değişimi ve Trump'ın gelişi iktidara daha fazla alan mı açtı?

https://p.dw.com/p/4pSK1
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ dün akşam tutuklandıFotoğraf: Burhan Ozbilici/AP/picture alliance

CHP'li belediye başkanlarına yönelik soruşturmalar ve ardından Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın tutuklanması, iktidarın muhalefet üzerindeki baskısını artırması şeklinde yorumlanırken, Türkiye'de siyasetin nereye doğru evrildiği ve buna karşı başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin ne yapabileceği tartışılıyor.

Türkiye yeni haftaya ardı ardına soruşturmalar ve göz altılarla başladı.

Beşiktaş'ın CHP'li Belediye Başkanı Rıza Akpolat'ın geçen hafta tutuklanmasının ardından bu hafta Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın hakkındaki soruşturma nedeniyle ifadeye çağrıldı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik yeni soruşturmalar açıldı. Esenyurt'un CHP'li Belediye Başkanı Ahmet Özer de Ekim ayından beri tutuklu.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında bu hafta başında bir soruşturma daha açıldı.Fotoğraf: ANKA

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ise dün gece "halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme" suçlamasıyla sevk edildiği mahkeme tarafından tutuklandı.

19 Ocak'ta Antalya'da yaptığı bir konuşmada "Cumhurbaşkanına hakaret" suçu işlediği gerekçesiyle Özdağ hakkında soruşturma açılmış ve Ankara'da yemek yediği restoranda gözaltına alınmıştı. Savcılık daha sonra soruşturmayı genişleterek Özdağ'ın Suriye politikası ve mültecilerle ilgili bazı paylaşımlarını da dosyaya eklemiş ve 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik' suçlamasıyla ikinci bir suçlama yöneltmişti.

İktidar baskısını daha da artırır mı?

İktidar 31 Mart yerel seçimlerinden ikinci parti olarak çıkmasının ardından bir taraftan soruşturmalar ile muhalefet üstünde baskı kurma yoluna giderken, diğer yandan milletvekili transferleri ve CHP'li belediyeleri mali olarak zor durumda bırakmaya çalışarak etkilerini sınırlamaya çabalıyor.

Recep Tayyip Erdoğan ve Özgür Özel, CHP'nin giriş kapısı önünde el sıkışıyor.
Yerel seçimler sonrasında AKP ve CHP arasında "yumuşama" veya "normalleşme" başlamıştı.Fotoğraf: CHP

Peki aylar önce siyasette "normalleşme" görüşmeleriyapılırken iktidar ile muhalefet arasındaki ipler neden bu kadar gerildi ve AKP bu hamlelerle neyi amaçlıyor olabilir?

PanoramaTR Araştırma'nın kurucusu Siyaset Bilimci Hatem Ete, iktidarın yerel seçimlerden 2024 sonuna kadar yerel seçim yenilgisinin ve yaşanan ekonomik krizin büyüklüğünün etkisiyle biraz takvimi yavaşlatan, süreci zamana yayan bir politika izlediği ancak Aralık ayından itibaren ise yeni bir stratejiye yöneldiği görüşünü aktarıyor.

Eş zamanlı olarak yıl sonunda yaşanan iki gelişmenin iktidarın toparlanmasına yol açtığını söyleyen Ete, bunlardan en önemlisinin Suriye'deki rejim değişikliği olduğunu belirterek şunları kaydediyor:

"Bu rejim değişikliği iktidarın psikolojik bir özgüven kazanmasına hem bölgesel hem daha küresel jeopolitikte güçlü bir aktöre dönüşme imkanı yakalamasına yol açtı. Bununla ilişkili olarak da içerde gerek dindar muhafazakâr gerek milliyetçi sağ kesimde bir başarı algısının yükselmesine yol açtı. Bütün bunlar Erdoğan'ın bir dinamizm kazanmasına, canlanmasına yol açtı."

Ete, Erdoğan'ın bu ivme ile yüzde 3-5 aralığında bir oy artışı sağladığını aktarıyor. 

Oluşan bu yeni durumun Erdoğan'ın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin başlattığı İmralı sürecine bakışını da değiştirdiğini, projeye yönelik çekincelerini azalttığını belirten Ete, bu iki dinamik ile iktidarın toparlandığı algısının oluştuğuna işaret ediyor. Ete bunun son dönemdeki gelişmelere etkisini şöyle aktarıyor:

"Muhalefete yönelik son zamanlardaki baskıyı bu dinamiklerin doğal sonucu olarak görmek mümkün. Erdoğan artık önünü görebildiği için önümüzdeki seçimlerde yeniden yarışabileceği duygusunu kamuoyuna yansıtmaya başladı. Bir taraftan hem kendi önünün açıldığını görüyor ve buna yönelik adımlar atıyor. Eş zamanlı olarak da bu imkanı artırmak için muhalefetin bir alternatif olmadığı duygusunu topluma yerleştirmek için muhalefete baskı kuruyor."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'a Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) borçları nedeniyle CHP'li belediyeleri "silkeleme" talimatı da vermişti. Bu kapsamda CHP'li belediyelerin SGK borçları ya da yaptıkları harcamalar iktidara yakın medya tarafından sık sık işleniyor.

İdeaPolitik Siyasi Araştırma ve Düşünce Enstitüsü Genel Direktörü Doç. Can Kakışım da 2023 genel seçiminin bir dönüm noktası olduğunu ve kaybı sonrasında muhalefet için durumun çok daha kötüye gideceğinin öngörüldüğünü hatırlatarak, iktidarın baskısını bundan sonra daha da artırmasını beklediğini şu sözlerle anlatıyor:

"Yaşananları şaşırtıcı bulmuyorum. Erdoğan Türkiye'yi bir Putin Rusya'sına çevirmeye çalışıyor. Yani karşısındaki rakipleri kendisinin dizayn edeceği, kendisinin belirleyeceği ve kendisi için tehlike oluşturabilecek adayları elimine etmeyi öngören bir sistemi arzuluyor. Bütün adımlarını bu amaç çerçevesinde görebilmek mümkün."

Kakışım'a göre bu süreçte ABD'de Donald Trump'ın başkan seçilmesinin de rolü var ve Trump çizgisindeki siyasi gelenek Türkiye gibi ülkeler için "demokrasinin çok da gerekli olmadığını" savunuyor; hatta otoriter rejimlerden de rahatsız olmuyor. Kakışım, "Trump gibi bir liderin başa gelmesi de Erdoğan'a biraz daha alan açmış gibi gözüküyor" yorumunu yapıyor.

Muhalefet ne yapabilir?  

Peki son dönemde ardı ardına gelen soruşturmalar ve göz altılarla ilgili yol haritası belirlemeye çalışan CHP başta olmak üzere muhalefet partileri nasıl bir yol takip edebilir?

Kakışım'a göre iktidar baskısına rağmen hâlâ ciddi, canlı bir toplumsal muhalefet var ve bunu güç yoluyla tamamen zapturapt altına almak pek mümkün değil. 

CHP'nin toplumsal muhalefeti harekete geçirmesi ve bu konunun sadece CHP'nin değil tüm Türkiye'nin demokratikleşmesi ile ilgili bir mesele olduğunu taraflara anlatabilmesi gerektiğini belirten Kakışım şunları söylüyor:

"Şu anda parti ayırt etmeksizin sağ veya sol bütün muhalifleri sindirmeye dönük bir operasyon var. Bu Türkiye'de demokrasinin, siyasetin koşullarının ortadan kaldırılmasıdır. Dolayısıyla buna topyekûn bir tepkinin verilmesi gerekir. CHP de bu topyekûn tepkiyi organize edebilmelidir."

Öte yandan ardı ardına gelen gözaltı ve tutuklamalar nedeniyle bazı muhalefet partileri arasındaki dayanışmanın arttığı da gözleniyor.

CHP Genel Başkanı Özel, Ümit Özdağ ile ilgili yargı sürecini adliyeye giderek yerinde takip ederken, geçen günlerde Ülkü Ocakları tarafından tehdit edilen İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu da destek için dün Çağlayan Adliyesi'ndeydi. Dervişoğlu'nun muhalefet için yeni olasılıkları akla getiren şu sözleri dikkat çekici oldu:

 "Herkes iyi bilsin ki milliyetçiler, cumhuriyetçiler, Atatürkçüler, demokratlar, yurtseverler, vatanseverler artık yarışmayacak; herkes şahit olsun ki birleşeceklerdir. Bu gidişat göreceksiniz hayırlara da vesile olacak ve bunların kurgulamak istedikleri kâbus senaryolarının hiçbiri gerçeğe dönüşmeyecektir."

İYİ Parti lideri Dervişoğlu, açıklama yapıyor.
İYİ Parti lideri Dervişoğlu, adliye binası önünde yaptığı açıklamada Özdağ'a destek verdi.Fotoğraf: ANKA

Özel de Dervişoğlu'nun açıklamasına destek çıkarak, Erdoğan'ın "oyununu gördüklerini" söyledi ve "Gün ayrılıkları değil, birliktelikleri konuşmanın günüdür. Gün ayrı düşmek değil, kol kola girmek, yan yana durmak günüdür. Gün, bu milleti süründürenlerden bu milleti kurtarmak için birlikte adım atmanın günüdür" diye konuştu.

"İktidarın hamlelerini boşa çıkaracak aktör CHP"

31 Mart yerel seçimlerinden birinci çıkan ancak son anketlerde bu konumunu koruyamadığı gözlenen CHP'nin son baskılara karşı yol haritasını kısa bir süre içinde açıklaması bekleniyor.

Hatem Ete, CHP'nin tüzük kurultayından sonra yeni siyasal hamlelerden daha çok iç tartışmalarla kamuoyunun gündemine geldiğini anımsatarak, cumhurbaşkanı adayının kim olacağı ile eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile yeni yönetim arasındaki çekişmeyi bu tartışmaların fitilini ateşleyen iki önemli faktör olarak gösteriyor. 

Bu tartışma görüntüsünün kamuoyuna CHP'ye yönelik güvensizlik ve CHP politikalarından memnuniyetsizlik olarak yansıdığını söyleyen Ete, sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Son dönemde iktidarın CHP'ye yönelik baskı politikasının CHP içindeki tartışmalardan bağımsız olmadığını düşünüyorum. Erdoğan CHP'de işler yolunda gitmiyor duygusuyla CHP içine yönelik hamleler yapmaya devam ettikçe, gelişmeler Erdoğan tarafından tetiklense bile CHP içerisinde farklı birçok kanadın farklı yaklaşımlarla bu işi sahiplenmesiyle olması gerekenden çok daha fazla ses çıkarıyor. Yani Erdoğan'ın her hamlesi CHP içi gerilimlerin derinleşmesine yol açıyor."

Kılıçdaroğlu zaman zaman sosyal medya hesabından yaptığı bazı açıklamalarla parti yönetimini kamuoyu önünde eleştiriyor.

CHP lideri Özgür Özel
CHP lideri Özgür Özel, gelişmelere ilişkin yol haritasını açıklamayı, Bolu Kartalkaya'daki otel yangını nedeniyle erteledi. Fotoğraf: ALP EREN KAYA/ANKA

Ete diğer taraftan CHP kendisi yeni bir siyaset üretmedikçe iktidarın kendisine yönelik hamlelerini hak ettiğinden çok daha fazla abarttığını belirterek, "CHP bunu nihai bir gündeme dönüştürerek iktidarla kavga üzerinden iç toparlanmasını sağlamanın yoluna bakıyor" tespitinde bulunuyor.

Tüm bu gelişmeler sonucu zararlı çıkacak aktörün CHP olacağı düşüncesini paylaşan Ete, şöyle konuşuyor:

"Evet Erdoğan CHP'ye yönelik hamlelerini arttırdı ama bu hamleleri boşa çıkaracak aktör CHP. Yeni bir siyaset üretmedikçe, yüzünü alternatif bir siyasete ve parti içi birliği sağlamaya yöneltmediği müddetçe dışarıdaki aktörlere, özellikle de iktidara sürekli deşilebilir, kaşınabilir bir açık yara olarak gözüküyor. Güçlü bir CHP, iç tutarlılığını, bütünlüğünü sağlamış bir CHP'nin iktidarın hamlelerine cevap verme kapasitesi çok daha yüksek olur."

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl erişebilirim? 

DW-Korrespondentin Gülsen Solaker
Gülsen Solaker Dış politika ve iç siyasi gelişmeler ağırlıklı olarak 1997’den beri çalışan gazeteci.