Silah Ticareti Anlaşması etkili olacak mı?
22 Aralık 2014BM Silah Ticareti Anlaşması'nın en büyük hedefi yasadışı ticareti engellemek ve insanların yaşadığı acıları dindirmek… 120'den fazla ülkenin imza attığı anlaşmayı Çin ve Rusya henüz imzalamadı. Ülkeler, anlaşma konusunda 2013 yılında uzlaşıya varmıştı ancak eylül ayında gerekli 50 ülke eşiği aşılabildi. Alman Güvenlik ve Savunma Sanayii Federal Birliği Başkanı Georg Wilhelm Adamowitsch, açıklamasında anlaşmanın kontrolsüz silah ticaretini sınırlandırmasını umut ettiklerini söyledi ve ekledi: “Bu anlaşmanın Alman savunma ihracatı politikası üzerinde sonuçları olmayacak çünkü anlaşma standartlarıyla Alman Savaş Silahları Kontrol Yasası ve Dış Ticaret Yasası'nın sıkı hukuki düzenlemelerine denk gelmiyor.“
Alman savunma ihracatı politikasının en büyük eleştirmenlerinden biri olan milletvekili Jan van Aken de aynı görüşü paylaşıyor: “Silah Ticareti Anlaşması’nın yürürlüğe girmesini olağanüstü iyi buluyorum. Ancak bu biçimiyle gerçek dünyada hiçbir şeyin değişmeyeceği konusunda gerçekçi olmak lazım. Çünkü anlaşmanın standartları çok düşük ve bununla sınırlandırılacak tek bir silah ihracatı olmayacaktır. Peki, şu soru sorulabilir. Ben bunu neden iyi buluyorum? Çok basit: Çünkü silah ticareti konusunda ilk kez dünya genelinde bir düzenlemeye sahibiz. Ve bir gün biraz daha ileri gidip örneğin belki Almanya'da, Silah Ticareti Anlaşması’nın standartlarının yükseltilmesine çalışabiliriz.“
Anlaşma 2013 yılının nisan ayında kabul edildiğinde, yapılan açıklamalar oldukça coşkuluydu. Anlaşmanın tarihi olduğu ve bir dönüm noktası teşkil ettiği şeklinde ifadeler kullanılmıştı. Ancak eleştirmenler, anlaşmanın ihlallerde hiçbir cezai yaptırım öngörmediğini fark etti. Firma sırlarının açıklanması ya da ulusal güvenlik söz konusu olduğunda silah ihracatının ayrıntıları konusunda sessiz kalınabileceği kaydediliyor.
Ancak anlaşma yazılmış kesin kurallar da içeriyor. Silah Ticareti Anlaşması’nı imzalayan ülkeler, BM alıcı ülkeye silah ambargosu getirmişse ya da insanlığa karşı suç işlemede kullanılması söz konusuysa savaş silahları, cephane ya da benzeri savunma araçlarını ihraç edemeyecek. Anlaşmada ayrıca, gönderilen silahlar, barış, uluslararası insan hakları ya da temel insan haklarına zarar verecekse, planlanan ihracatın sıkı bir şekilde gözden geçirilmesi gerektiğini içeriyor. Aynı kurallar silahların terörist ya da uluslararası arenada faal olan suçluların eline geçmesi tehlikesi mevcut olduğunda da geçerli. Ancak bu tarz ihracatlara “yasak” getirilmiyor.
İhracatta bu tarz denetimlerin imkânsız olduğu bazı durumlar da söz konusu. En büyük sorunlardan biri silah ve cephanenin kullanım süresi. 1970'lerde Alman-Fransız tanksavar füzeleri Suriye'ye satıldığında, 40 yıl sonra bunların cihatçılar tarafından ele geçirilip, iç savaşta Batılı müttefiklere karşı kullanılacağı öngörülmemişti. Anlaşma çok sayıda ülke tarafından imzalansa da şu anda sadece Almanya da dâhil 57 ülke için uluslararası hukuk açısından bağlayıcılığı var. Rusya ve Çin gibi büyük silah ihracatçısı ülkeler ise anlaşmayı imzalamadı. Bonn Uluslararası Silahsızlanma Merkezi'nden barış araştırmacısı Michael Ashkenazi, şu değerlendirmede bulunuyor: “Bazı Batılı ülkeler, NATO vb Çin, Rusya ve Ukrayna gibi ülkelerle eşit rekabet koşullarına sahip olmak istiyor. Bunlar hesap vermeden ya da insani durumu gözetmeden tüm dünyaya satış yapıyor. Bu noktada Batılı devletlerden güçlü bir ticari baskı söz konusu ve şunu diyorlar: Biz de doğulu devletlerle eşit olmak istiyoruz.”
©Deutsche Welle Türkçe
Ajanslar/DW/AD/BS/TY