1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TÜR 2305 TR Atom Wahl

25 Mayıs 2011

Türkiye’de artan ekonomik faaliyetler enerji ihtiyacının büyümesini beraberinde getirdi. Hükümetin nükleer enerji santral projeleri çevrecilerin tepkisini çekiyor. DW’den Hülya Köylü’nün haberi.

https://p.dw.com/p/11Nje
Fotoğraf: Fotolia/PAUL CARDEBAT

İki büyük siyasi parti seçim mitinglerinde nükleer enerjiden bahsetmiyor, çünkü zaten ne iktidardaki AKP ne de muhalefetteki CHP buna karşı çıkıyor. Türkiye’de henüz bir nükleer santral olmaması nedeniyle konu kamuoyu için de oldukça yeni. Ancak Greenpeace’in yaptırdığı bir araştırma, Fukuşima’da meydana gelen kazadan sonra Türk halkının bu konudaki duyarlılığının artmış olduğunu gösteriyor. Greenpeace’in enerji ve iklim kampanyaları sorumlusu Pınar Aksoğan, araştırmayla ilgili şu bilgileri verdi:

“Aslında Türkiye’de nükleere karşı bir kamuoyu olmadığını söylemek pek doğru olmaz. Çünkü biz geçtiğimiz haftalarda bir kamuoyu araştırması yaptırdık. Türkiye’nin yüzde 64’ü herhangi bir referanduma gidilmesi halinde nükleer santral istemeyeceklerini söyledi. Çok kapsamlı bir araştırmaydı bu seçmenlere yönelik değerler ve veriler de vardı. Ve AK Parti ve CHP’nin seçmenin de isteğine baktığımızda aslında nükleer santral istemediklerini görüyoruz.”

Türkiye çevre dostu kaynaklarını kullanmıyor

Araştırmanın sonuçlarına göre halkın yaklaşık yüzde 53'ü Türkiye'nin henüz nükleer teknolojiye hazır olmadığı görüşünde. Ayrıca ankete katıların büyük bir kısmı daha çok yenilenebilir enerjilerin kullanılmasını istiyor. Greenpeace göre, Türkiye çevre dostu enerjilerle ihtiyacını 2050 yılına kadar karşılayabilir. Pınar Aksoğan, bu kaynakların yeterince kullanmadığına dikkat çekti:

“Türkiye elbette ki enerji ihtiyacını başyka kaynaklardan sağlama kapasitesine sahip. Şu anda Türkiye’deki yenilenebilir enerji kaynaklarının yüzde 1’i bile kullanılmıyor… Greenpeace olarak biz bir enerji devrimi raporu hazırladık. Burada fosil yakıtlara bağımlılığımızı nasıl azaltarak ve hiçbir şekilde nükleer santral kurmayarak 2050 yılına kadar Türkiye enerji ihtiyacımızı nasıl karşılayabilirizle ilgili bir projeksiyon yaptık biz. Bu gayet uygulanabilir bir projeksiyon.”

Pahalı yatırım

Ancak bu noktada devreye siyasi irade ve tercihler giriyor ve hükümet Mersin ve Sinop’ta yapmayı planladığı santrallerden geri adım atacak gibi görünmüyor. Çevre dostu teknolojilerin pahalı olduğunu ve sürekliliğiyle ilgili sorunlar bulunduğunu belirten enerji uzmanı Mürşat Özkaya, örneğin rüzgarın devamlı elde edebilecek bir kaynak olmadığını ifade etti. Özkaya nükleer enerjiye bakışını ise şöyle açıkladı:

“Nükleer enerji konusunda ben hep yüzde 50 – 50’yim. Tamamen karşı değilim, ama hiçbir şekilde yapılmasın da diyemiyorum. Çünkü farklı enerji kaynaklarını kullanmak lazım. Nükleerin ilk aşamadaki problemi yatırım maliyeti çok yüksek.Yani Akkuyu’daki 4800 megavat için yaklaşık 20 milyar dolar gibi bir rakamdan söz ediliyor. Bu yüksek bir maliyet. Bunu da özel hükümetlerarası bir anlaşma ile yaptık… Bakanlık, hükümet, devlet uzun vadeli bir yatırım yapıyorsa, uzun vadeli projeksiyonlar bizde çalışmaz genellikle. Bu nedenle temiz enerjiye yönelik yatırımların yapılması bana daha mantıklı geliyor.”

Yeşil hareket doğabilir mi?

Çevre bilinci ve nükleer enerji karşıtı hareketlerin Türkiye’deki geçmişi pek uzun değil. Peki yeşil hareketin siyasi bir oluşuma dönüşmesi mümkün mü? Greenpeace’den Pınar Aksoğan’ın yanıtı şöyle:

“Greenpeace gibi diğer çevreci örgütler aslında burada kalkınmaya karşı çıkıyormuş gibi bir pozisyona düşürülüyor. Ama aslında durum böyle değil. Yeşillerin aslında Türkiye’de bir parti olarak görünür olmamasının sebeplerinden biri ekolojik hareketin, ekolojik kalkınmanın henüz Türkiye’de çok yaygınlaşmamış olması. Ama umut ediyoruz ki bu daha da gelişecektir.”


© Deutsche Welle Türkçe

Enerji uzmanı Mürşat Özdamar
Enerji uzmanı Mürşat ÖzkayaFotoğraf: DW
Greenpeace’in enerji ve iklim kampanyaları sorumlusu Pınar Aksoğan
Greenpeace’in enerji ve iklim kampanyaları sorumlusu Pınar AksoğanFotoğraf: DW


Haber: Hülya Köylü

Editör: Ahmet Günaltay