Seçim öncesi gazetecilerden çağrı
8 Haziran 2011Merkezi ABD’deki insan hakları ve özgürlükleri izleme organizasyonu Freedom House’ın (Özgürlükler Evi) 2011 yılı raporuna göre, Türkiye basın özgürlüğü sıralamasında 196 ülke arasında 112’inci sırada yer alıyor. Raporda “yarı özgür” kategorisinde yer alan Türkiye, Moritanya ve Nijerya’nın bile gerisinde. Gazetecilerin düşünceleri ya da mesleki faaliyetleri nedeniyle tutuklanması Türkiye’de basın özgürlüğünün tehdit altında olduğu endişesini derinleştiriyor.
Özellikle Ergenekon davası çerçevesinde Ahmet Şık ve Nedim Şener’in kitapları yüzünden tutuklanması gazetecilerin mesleklerini yaparken korku duymasına yol açtı. Radikal Gazetesi’nden İsmail Saymaz, iki meslektaşının tutuklanmasının ardından yaşanan ortamı şöyle dile getirdi:
“Hem bu davanın bizahiti kendi işleyişindeki niteliği ve niceliğine ilişkin sorunlar hem de bu davanın basına yansıması üzerine açılan davalar yüzünden artık yaşadığımız iklim, yazı yazabilecek ya da yorum geliştirebilecek iklim olmaktan çıktı. Üstelik şöyle bir fatura kesildi hepimize: İktidarın süzgeçinden ve onayından geçmeyen ya da ona sistematik bir şekilde itiraz eden gazetecilerin haberlerine, yazılarına ve yorumlarına ya az yer verilir ya da hiç yer verilmez hale geldi. Bizim için korku eşiği elbette Ahmet ve Nedim'in tutuklanması oldu.”
Adil yargılanma hakkı
Gazeteciler düzenlediği protesto gösterilerle basın özgürlüğünün tehdit altında olduğuna dair endişelerini yüksek sesle de dile getirdi. Gazeteciler öncelikle meslektaşlarının serbest bırakılmasını, ardından basın özgürlüğünün güvence altına alınmasını istiyor. Ancak öte yandan yargı sürecinin işleyişinde yaşanan sorunlar bir başka temel özgürlüğü, adil yargılanma hakkını da tartışmaya açtı.
Ahmet Şık’ın eşi Yonca Verdioğlu Şık nasıl bir sürece tanık olduğunu şöyle anlatttı: “Aslında hukuki bir süreç demek mümkün değil, hukuki bir süreç işlemiyor, bir hukuksuzluk söz konusu esasen. Çünkü neyle suçlandığını bilmiyoruz, bir gizlilik kararı var ve avukatların dahi bu dosyayı görme imkanı yok. Savunma hakkı tamamen elinden alınmış durumda. Ve tamamen belirsiz bir süreç.”
Ergenokon süreci bu iki gazetecinin tutuklanması ile kuşku uyandırmaya başladı ve yargının işleyişle ilgili sorunları bir kez daha ortaya çıkardı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre, herkes kendisine yöneltilen suçlamalara bağımsız ve tarafsız bir mahkemeye makul bir süre içinde çıkartılarak yanıt verme hakkına sahip. Ancak Avrupa Birliği sürecinde yapılan reformlara rağmen tutuklular hala aylarca kendilerini savunmak için beklemek zorunda. Yonca Verdioğlu Şık adalete güvenini yitirdiğini söylüyor:
Şık, “Hukuki anlamda bir beklentim yok benim. Mesela insanlar ‘bir görelim, iddianamede ne çıkacak’ ya da ‘hukuka saygılı olalım’ gibi laflar ediliyor, ama bunlar gerçekten komik laflar diye düşünüyorum. Çünkü o anlamda bir beklenti içinde değilim ya da buna dayalı bir şey olabileceğini düşünmüyorum. Bekliyoruz. Ve bu aylar yıllar sürebilir" dedi.
Seçim sonrası beklentiler büyük
Yonca Verdioğlu Şık basın özgürlüğü anlamında tedirgin eden bir süreç yaşandığını sözlerine eklerken Türkiye Avrupa Vakfı Başkanı Ziya Müezzinoğlu ise gelişmeleri daha farklı bir açıdan değerlendiriyor. Müezzinoğlu seçimlerden sonra yeni hükümetin bu endişeleri gözardı edemeyeceğini savundu.
Müezzinoğlu “Ben ona inanıyorum ki seçimlerle birlikte bu tartışmaları yeniden seçimlerle birlikte değerlendirecek bir ortam da beraberinde oluşacaktır. Aslında dışarıdan ilk bakışta bu konuda alınan bazı kararların ve uygulamaların insan hakları ve basın ve benzeri özgürlüklere ters düştüğü izlenimi doğmaktadır. Ancak ben bunların zaman içinde ve özellikle seçimlerden sonra alınacak karar ve uygulamalarla bu sorunların aşılabileceğine inanıyorum” dedi.
© Deutsche Welle Türkçe
Haber: Hülya Köylü
Editör: Murat Çelikkafa