1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Sağlık çalışanları halkın gözünde nasıl değersizleştirildi?

Türkei Banu Güven
Banu Güven
9 Temmuz 2022

"Erdoğan, 2011’de greve giden hekimler için, 'Beddua alırlar' demişti, bir Diyanet görevlisi 2022’de bedduadan da öteye gitti." Banu Güven, doktor Ekrem Karakaya cinayetinin ardından DW Türkçe’de yazdı.

https://p.dw.com/p/4Du2u
Kardiyolog Ekrem Karakaya'nın öldürülmesi ülke genelinde hekimler tarafından protesto edildi.
Kardiyolog Ekrem Karakaya'nın öldürülmesi ülke genelinde hekimler tarafından protesto edildi.Fotoğraf: DHA

"Doktor Ekrem Karakaya’nın haberini aldığımızda çok üzüldük. Onun yakınlarının acısını biliyoruz, içimizde hissettik. İdareciler buna neden izin veriyor?" Bu sözler bundan 10 yıl önce Antep'te hastasının torunu tarafından öldürülen doktor Ersin Arslan'ın ağabeyi Erkan Arslan’a ait. Ersin Arslan, Göğüs Cerrahisi Ana Bilim Dalı’nda uzmanlığını yeni almıştı. Erkan Arslan’ın anlattığına göre, daha mesleğinin başındaydı, ama 15 - 16 uluslararası yayını vardı. Uzman olarak geçirdiği 5 ay boyunca zor ve başarılı ameliyatlar yaptı. Telefonda konuştuğum ağabeyinin, "Yaşasaydı birçok insanı tedavi edecek, hayata hayat katacaktı" dediği Ersin Arslan, canına kıyıldığında henüz 30 yaşındaydı. O günden beri sağlık çalışanlarına saldırı anında kullanılan, acil durum bildiren "Beyaz Kod" düğmesine onbinlerce kez basıldı. CHP milletvekili, hekim Ali Şeker, 10 yılda en az 110 bin Beyaz Kod bildirimi yapıldığını söyledi. Beyaz Kod son olarak, Konya Şehir Hastanesi’nde, görevinin başında katledilen Uzman Doktor Ekrem Karakaya için kullanıldı.

Banu Güven
Banu GüvenFotoğraf: Privat

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cinayetin ardından Karakaya’nın ailesini aradı; "doktorlara ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi ve en üst düzeyde cezalandırılması için gereken adımları en güçlü şekilde atmaya devam edeceklerini" söyledi. Cumhurbaşkanı’nın devamı gelecek dediği adım, geçen Mayıs ayında meclisten geçen Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Yasası’ydı. Bu yasayla, sağlık çalışanlarını kasten yaralayanlara tutuklama geldi, sağlıkta kamu hizmetini engellemenin cezasını artırıldı, kılık kıyafet, tutum ve davranışlardan iyi hal indirimi de kaldırıldı, ne var ki asıl sorun giderilmedi. Aradan bir buçuk ay geçti, bir hekim daha katledildi.

"Hastanedeki görevliyi bile dövebilme zenginliği"

Sağlık personeline saldırmak o kadar sıradanlaştı ki, bu durum sokak röportajlarına bile yansıdı. Eskiden hastanelerin pahalı olduğundan yakınan bir vatandaş, "Şu anda öyle bir sıkıntımız yok. Hatta gidiyorlar, hastanedeki görevliyi bile dövüyorlar yani şu anda. Öyle baskı yapıyoruz yani artık. Benim hastama bakmıyorsunuz diye. Benim en büyük zenginliğim bu ya zaten" diyordu. Bu durumda hasta internette gördüğü bir ilacın reçetesi ya da alakasız bir tetkik için hekime "baskı yapma" hakkını da kendinde bulabiliyor. Nasıl zenginlik ama?

Peki buraya nasıl gelindi? Sağlık çalışanları ve hekimler nasıl bu kadar değersizleştirildi? Bu sorunun cevabını, 20 yıllık AKP iktidarının politikaları ve açıklamalarında bulabilirsiniz.

Sağlıkta dönüşümle, performans kriterleriyle bir kamu hizmetini ticarileştiren bakan olarak tarihe geçen Recep Akdağ, 2003’te Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kongresi’nde, hekimleri daha çok çalışmaya zorlayan performans kriterine bağlı ek ödeme sistemini, "Eğer biz bunu yapmazsak, hekimlerimiz hastaların cebine ellerini uzatıyorlar" diyerek savunmuştu.

Recep Tayyip Erdoğan 2005’te başbakanken, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi açılışında öğrencilere pratik bilginin önemini anlatmak istemiş, "Ben doktora iğne yaptırmam, ama hemşireye yaptırırım. Çünkü hemşirenin pratiği vardır. Bir yoklar, damarı bulur, ama doktor bulamaz. İcabında felç de edebilir" örneğini vermişti.

Aynı yıl Tıp Bayramı’nda bu sözleri nedeniyle, "Doktorlarımızın gönlünü kırdıysam, ben burada kendilerinden özür dilemesini gayet iyi bilirim" diyen Erdoğan, 2011’de ise greve giderek haklarını arayan doktorları hedef tahtasına oturtmuştu: "İdeolojik yaklaşımlarla vatandaşlarımızı muayeneden imtina etmek suretiyle sağlık hizmetinde grev uygulamasına gidenler bu milletten beddua alırlar ve iflah etmezler. Çok açıkça söylersiniz. Çalışmak istemiyoruz dersiniz, istediğiniz yere çeker gidersiniz."

Sağlık çalışanları şiddete karşı Türk Tabipleri Birliği'nin çağrısıyla 7 ve 8 Temmuz'da greve gitti.
Sağlık çalışanları şiddete karşı Türk Tabipleri Birliği'nin çağrısıyla 7 ve 8 Temmuz'da greve gitti.Fotoğraf: DHA

Beddua eden de var, azmettiren de…

Bundan sonraki çizgi artık çok inceydi. Erdoğan, greve giden hekimler için, "Beddua alırlar" demişti, halkın vergileriyle imamlık yapan bir Diyanet görevlisi, Cuma hutbesinde bedduadan da öteye gitti. Cemaati, "Sen gittin hastaneden boş döndün, iğne yapılacak, oğlun ölecek elinde. Doktor da dedi ki, 'Sen git grevdeyiz.' Sen öldürmez misin, sövmez misin, dövmez misin" diyerek resmen cinayete azmettirdi! Üstelik bunu doktor Karakaya'nın katledildiği şehirde, cinayetten bir gün sonra yaptı. Tepkiler üzerine imam hakkında soruşturma başlatıldı, ama cemaat çoktan mesajı almış, camiden çıkmıştı.

Erdoğan 8 Mart 2022’de, Beştepe’de kadın muhtarları ağırlarken de maaşlarını az bulan doktorları gözden çıkaran ifadeler kullandı. Cumhurbaşkanı, "Doktorlar az para aldıkları için ayrılıyorlar diyorlar. Bu hastaneleri inşa eden biziz, bu doktorları okutan, yetiştiren bu devlet değil mi?… Sordum en az alan ne alıyordur, 8 bin 9 bin civarında, en çok alan 25 bin civarında alıyormuş. Bakın açık konuşuyorum, varsın gidiyorlarsa gitsinler, biz de üniversiteyi yeni bitiren doktorlarımızla yolumuza devam ederiz, gerekirse yurt dışından ülkemize dönmek isteyenleri davet eder, gerekli istihdamı sağlarız. Çünkü buralar boş kalmayacaktır. Doktorluk gibi aziz bir mesleği sadece paraya bina etmek, paraya dayamak pek insani değil" dedi.

Asıl insani olmayan…

Asıl insani olmayan, aile hekimlerinden tutun, şehir hastanelerindeki polikliniklerdeki sağlık çalışanlarına birer makine, daha kötüsü, köle muamelesi yapmak. TTB'nin Sağlık Çalışanlarının Sağlığı Çalışma Grubu’ndan hekim Özlem Kurt Azap, "Bu sistemde hekimler hiçbir hastayı geri çeviremiyor, ama her hastaya da 5 dakika ayırabiliyor. Bu sürede nitelikli sağlık hizmet verilemiyor. Bir kişi 2002’de ortalama 3 kez doktora başvurmaktayken, 2018 yılında bu sayı 9,5 olmuş. Bu rakam olumlu değil, olumsuz bir gidişatı gösteriyor" diyor.

Bu durum, Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Yasası’nın meclis komisyonu görüşmelerinde de gündeme geldi. Hekim olan CHP milletvekili Ali Fazıl Kasap, diğer bir hekime, eski bakan Recep Akdağ’a sordu:

- CHP'li Kasap: Bataklık var, biz sivrisinek ile uğraşıyoruz… Bizim en çok maruz kaldığımız, ben size açıkça söyleyeyim, darptan önce sözel saldırılar var… Hastanın girip, çıkması, soyunması vesaire… Çok zordur… Hasta tatmin olmadığı zaman, zaten orada olay bitiyor. Biz bataklığı kurutmadıktan sonra, istediğiniz sağlıkta şiddet yasasını çıkarın, istediğiniz malpraktis yasasını çıkarın, maalesef çözüm olmayacaktır. Diyor ki, Türk Borçlar Kanunu'nda 'Doktor hastaya özel yükümlülüğünü yerine getirmek zorunda.'…Siz Sayın Bakanım, beş dakikada bir hastaya karşı özel yükümlüğünüzü nasıl yerine getirebilirsiniz?

- Recep Akdağ: Ben getiremem.

- CHP'li Kasap: Niye beş dakikaya izin veriyorsunuz?

- Akdağ: Beş dakikada ben yapamam, beş dakika diye de bir şey yok zaten.

- Kasap: Sayın Bakanım, 10 dakika var mı?

- Akdağ: 10 dakika var.

- Kasap: 10 dakikada siz bana çocuk beslenmesini anlatabilir misiniz?

- Akdağ: 10 dakika da yetmez, 20 dakikaya da çıkarmaya gayret etmek lazım. Şimdilik 10 dakika…

İlhank Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yatan hastalar
İlhank Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yatan hastalarFotoğraf: Sebnem Coskun/AA/picture alliance

Riskli dallardan ve zor vakalardan kaçınılıyor

2012’de öldürülen hekim Ersin Arslan'ın ağabeyi Erkan Arslan da, sağlık çalışanı. Neredeyse 25 yıldır perfüzyonist olarak çalışıyor. Yani ameliyatlarda kalp-akciğer makinesi kurup, ameliyat süresince makine yardımıyla kan dolaşımının devamını sağlamak, karaciğer nakli sırasında dolaşımı sağlayan makine ile diyaliz makinesini kurup çalıştırmak gibi görevleri var. "Hayatım ameliyathanede geçiyor, hasta yakınlarıyla çok temasım yok, ama sonuçta hepimizin adı ameliyat listesinde yer alıyor. Dolayısıyla teknikerden, hekime, özellikle zor vakalarda herkes tedirgin" diyor. Yani hekimlerin "defansif tıp" olarak adlandırılan, kendilerini güvence altına alma eğilimleri artıyor. Bundan 3-4 yıl önce uzmanlıkta kardiyoloji seçiminin 15'inci sırada gelmesinden şikayet eden Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da durumun farkında, ama bir çözüm getirmiş değil. TTB Sağlık Çalışanlarının Sağlığı Çalışma Grubu'ndan Hasan Oğan’ın söylediğine göre, Türkiye dünyada Latin Amerika ülkeleriyle birlikte sağlık çalışanlarının en çok saldırıya uğradığı ülkeler arasındaki yerini koruyor.

O çözüm bulunanan kadar sağlık çalışanlarının mücadelesi ve Erkan Arslan'ın çağrısıyla ilerlemekten başka çare görünmüyor. "Hasta yakınlarından beklentimiz empati. Bir doktor hastasını kurtarmaktan, iyileştirmekten başka ne isteyebilir?"

Türkei Banu Güven
Banu Güven Gazeteci ve TV moderatörü. Türkiye, Almanya ve dünyadaki gelişmeler üzerine yazılar kaleme alıyor.