Tabloların üzerine patates püresi veya domates çorbası fırlatan iklim değişikliği eylemcilerinin kullandıkları taktiklere tamamıyla karşı olabilirsiniz, ama tam da bu satırları şu anda okuyor olmanız, kullandıkları taktiklerin işe yaradığını gösteriyor.
Bu protestocuların sansasyonel eylemleri, vahşi bir başarıya imza atarak iklim değişikliğine ilişkin kamuoyu yorgunluğunu tam ortasından bölüverdi ve toplumsal tartışmayı yeniden alevlendirdi.
Bu protestolarla ilgili gerçekleştirdiğim -çok sayıda- sohbetin neredeyse tümü, "İklim değişikliğine karşı elbette bir şeyler yapmamız gerekiyor, ama protesto yapmanın doğru yolu bu değil" cümlesiyle başladı.
Peki protesto yapmanın doğru yolu ne?
Açlık grevi, barışçıl yürüyüşler, fosil yakıt altyapısını hedef alan eylemler ve lobicilik faaliyetleri her hafta gerçekleşiyor. Bunların tümü muhtemelen kendi içlerinde etkili, ama artık bunlar ne gazetelerde manşet ne de sosyal medyada viral oluyor. Gözlerimiz bunları algılamıyor bile.
Geniş bir taktik yelpazesine ihtiyaç var
Etkili protesto hareketleri, sürekli olarak mektup yazmaktan suç teşkil eden eylemlere kadar, geniş bir taktik yelpazesini hayata geçiriyor. Ve her protesto eylemi, spesifik bir izleyici grubuna yönelik ve spesifik bir hedefe sahip.
Sanat galerisi protestocuları, iklim değişikliğini frenlemek için bir şeyler yapılması gerektiğinde büyük çapta hemfikir olan ancak bir şeyler yapılmasını başka insanlardan bekleyen büyük bir insan kitlesini hedef alıyor. Protestoların hedefi, iklim değişikliğiyle mücadele konusundaki diyaloğu yeniden alevlendirmek ve aciliyet hissini aşılamak.
Bu eylemcilerin kullandıkları taktikleri her ne kadar kınasak da bu eylemciler iklim değişikliği baskısını yeniden insanların zihinlerine sokmayı başarmış görünüyor. İklim değişikliğinin şüphesiz insanlığın karşı karşıya olduğu tek ve en büyük tehdit olduğunu unutmamamız gerekiyor. Türümüzün hayatta kalmasını sağlamak için, bu konuda acil olarak büyük çaplı bir eyleme geçilmesi gerekiyor.
Saldırılar sembolik nitelikteydi
Güzel sanatların finanse edilmesine de pekâlâ karşı olan, bulvar gazetelerinin köşe yazarlarının yapay öfkesi, hayati bir ayrıntıyı gözden kaçırıyor: Hiçbir resim zarar görmedi.
Hedeflerin tümü dikkatli bir biçimde seçildi, çünkü resimlerin tamamı ya koruyucu cam ya da plastik içerisindeydi. Dolayısıyla resimlere saldırılar, tamamıyla sembolik nitelikte idi. Van Gogh tablosu, olaydan kısa süre sonra yeniden ziyarete açıldı.
Hedef seçimi, sorunlu görülebilir.
Monet böyle bir muameleye maruz kalmak için ne yaptı? Ancak bence, eylemcilerin tercihlerinde şairane bir güzellik mevcut. Eylemciler, aynen insanlığın yeri doldurulamaz gezegenimizi mahvettiği gibi, yerleri doldurulamaz sanat eserlerine saldırı düzenlemeyi tercih etti.
Monet tablosunun sahibi olan milyarder, 100 milyon dolar değerindeki Monet tablosunu gelecek nesiller için koruduğu yönünde bir serzenişte bulundu. Ancak kendisi, şimdi eyleme geçmediğimiz takdirde, sahibi olduğu koleksiyonun tadını çıkaracak bir gelecek nesil olmayacağı gerçeğini gözden kaçırıyor.
Faşist hareketlerle karşılaştırmak doğru değil
Protestoculara yöneltilen en sert eleştirilerden biri, yaptıkları eylemlerin, sanatı tarihte baskı altına alan faşist hareketler ile karşılaştırılmaları oldu.
Bu konu, Nazilerin "dejenere sanat" dedikleri galerileri "arileştirdiği" ve sanatçıları baskı altına aldığı Almanya'da hassasiyet ile karşılanmayı hak ediyor. Ancak bu iki durumu birbirleriyle karşılaştırmak samimiyetten uzak.
Yapılan saldırıların sembolik olmasından öte, Naziler, daha farklı motiflere sahipti. İktidara geldiklerinde muhalif seslerin kökünü kazımayı hedefleyen Naziler, soykırıma imza attı ve Avrupa'nın tamamını hakimiyetleri altına almaya çalıştı. Buna zıt olarak iklim protestocuları, kitlesel bir acı çekişe yol açan muktedirlerle mücadele eden muhalifler konumunda.
Aslında demokratik protestoların, sanat eserlerine daha fazla zarar verilmesini içeren uzun bir tarihi var. İngiltere'de kadınlara seçme hakkı verilmesini savunan kadınlar, kasap satırıyla tabloları paramparça ettikleri bir kampanya yürütmüştü. Danimarka'daki Küçük Deniz Kızı heykeli, geçmişte sık sık boya ve hatta kafasının kesilmesi amacı güden saldırılarla karşı karşıya kaldı. Sanatın yok edilmesi, bazen sanat amacıyla da gerçekleşebiliyor. Örneğin Robert Rauschenberg'in bir Willem de Kooning çizimini silmesi veya Banksy'nin kendi yapıtlarını parçalarına ayırması gibi. Dolayısıyla burada örnek oluşturan bir durum var.
Radikal kanadı destekleyin
Çeşitli protesto eylemlerinin "radikal kanatları", ana akım protestocuları görece daha rasyonel kılmak ve baskıyı artırmak suretiyle, değişime hız kazandırdı.
Ama eğer, bunu okuduktan sonra hâlâ protestocuların taktiklerine karşı olmayı sürdürüyorsanız, o zaman sokağa çıkın ve sarf ettiğiniz çabayı ikiye katlayın. Doğru bulduğunuz protesto eylemlerinde yer alın. İsterseniz mektuplar yazın, meclisteki temsilciniz ile iletişime geçin, çevre koruma gruplarına bağışta bulunun, yenilenebilir enerjiye yatırım yapın.
Ama öylece orada oturup, gezegeni kurtarmak için elinden geleni yapanları eleştirmeyin.