'Küçük bedeniyle Türkiye’ye büyük umutlar verdi'
16 Haziran 20163 yıl önce Gezi eylemleri sırasında Okmeydanı'nda başından gaz fişeğiyle vurularak hayatını kaybeden Berkin Elvan, bugün de Gezi eylemlerinin sembol isimlerinden biri olarak hafızalarda yer almayı sürdürüyor. Kimilerine göre eylemci olarak protestolara katılan, kimilerine göre de ekmek almaya giderken sokakta vurulan Berkin Elvan, hastanede 269 gün sürdürdüğü hayat mücadelesinin ardından 11 Mart 2014'te 15 yaşında hayata veda etti. Berkin'in babası Sami Elvan DW Türkçe'ye yaşadıklarını ve sürdürdükleri hak mücadelesini anlattı:
DW Türkçe: Berkin’in vurulmasının üzerinden 3 yıl geçti, aile olarak neler hissediyorsunuz?
Sami Elvan: Aile olarak aynı ilk günkü gibiyiz, acı hiç dinmiyor. Bir de bunun üstüne hukuksuzluk eklenince daha çok sıkıntılar yaşıyoruz. Ama bir şekilde ayakta durmaya çalışıyoruz, hukuk alanında mücadelemizi devam ettiriyoruz. Hayat devam ediyor bizim için.
DW Türkçe: Dava sürecinde şimdiye kadar somut bir ilerleme kaydedilemedi. Avukatınız “soruşturmanın zamanaşımı ve cezasızlık” kıskacında olduğunu belirtiyor. Bu konudaki düşünceleriniz neler?
Sami Elvan: Bizler bu Gezi olaylarında mahkemeleri takip ettik aile olarak. Görüyoruz ki bu mahkemelerde tamamen hükümet yanlısı kararlar alınıyor, vuranlar hiç ceza almadan dışarı çıkarılıyor. Ama kendilerine hakaret saydıkları en küçük cümlelerde dahi insanları içeri tıkıyorlar sadece gözdağı vermek adına. Bu hükümetin olduğu dönemde bizim çocuğumuzu vuranların ceza alacağını düşünmüyorum. Bizim onlarla da işimiz yok, onlar tetikçi bize göre. Şu anki Cumhurbaşkanı dönemin Başbakanıydı, kendisi demişti ki o zaman, “Emri ben verdim, benim polisim de destan yazdı”. Biz de diyoruz ki emir verenler yargılanmalı. Onun yakasına düşeceğiz, başka şansımız yok. Bugün olmazsa yarın, bu hukuki mücadelemizi sonuna kadar devam ettireceğiz.
DW Türkçe: Berkin Elvan, Gezi eylemlerinin en genç kurbanıydı. 269 gün komada kalan Berkin'in ölümü geniş kesimlerde büyük bir tepki uyandırdı. Siz diğer Gezi Aileleri ile birlikte hak mücadelenizi sürdürüyorsunuz, bu mücadelede hala aynı desteği görüyor musunuz? Yoksa yalnız bırakıldığınız hissi mi ağır basıyor?
Sami Elvan: Yalnız değiliz, bunu kesinlikle biliyorum. Sadece Gezi Aileleri değil, Güneydoğu'daki yaşanan şiddetin ve patlamaların, IŞİD'den kaynaklanan patlamaların sonucunda kaybettiğimiz insanlarla da birlikte hareket etmeye çalışıyoruz. İleride de bu hukuk mücadelesini birlikte yürüteceğiz. Öyle bir projemiz var. Berkin Elvan'ın babası olarak bizim yürüttüğümüz mücadele sadece Berkin mücadelesi değil aslında, Türkiye'deki bütün çocukların, bütün insanların mücadelesi. Umarım bunu başarırız.
DW Türkçe: Mücadelenizi sürdüreceğinizi söylediniz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne de gitmeyi düşünüyor musunuz?
Sami Elvan: Tabii ki… Ama Türkiye'deki hukuki sürecimiz sonlanmadı. Ama tabii ki burada etkin soruşturma yürütülmediğini biliyoruz. Avukatlarımız Anayasa Mahkemesi'ne başvuracaklardı. Dosyada ufak ufak gelişmeler var ama gelişmeler olsa bile, aslında açık açık her şey belli. Bilinçli bir şekilde iktidarın baskısıyla dosyalar hasıraltı ediliyor. Umarım en kısa zamanda bu hukuk mücadelesi sadece bizim adımıza değil, bütün Türkiyemiz adına gerçekleşir.
DW Türkçe: Sizce Berkin'in Türkiye'ye verdiği en büyük mesaj neydi?
Sami Elvan: Berkin vurulduğu esnada, hastaneye gittiğinde hayatını kaybetmişti. Doktorların mücadelesi sonucu Berkin 52 dakika sonra hayata döndü tekrar. Bizi duyuyordu, 269 gün orada yaşam mücadelesi verdi. Türkiye'ye verdiği mesaj şuydu, “Ben burada ölü bedenimle sizlere güç olmaya çalışıyorum, sizler de aklınızı başınıza alın” mesajı verdi. Ayrıca kendisini kaybettiğimiz gün de zaten halk da onu yalnız bırakmadı. Küçük bedeniyle Türkiye'ye büyük umutlar verdi. Türkiye'de barış, kardeşlik ve huzur olsun istiyoruz. Berkin de bu mesajı verdi… Umarım ülkemize barışın kardeşliğin huzurun geldiği, kimsenin kimseye dokunmadığı, herkesin özgürce yaşadığı bir ülke haline geliriz. Hiçbir çocuğun katledilmesini istemeyiz, umarım öyle olur.
© Deutsche Welle Türkçe
Söyleşi: Başak Özay