Rus uzman: Putin için Türkiye öncelik
13 Nisan 2018Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi Direktörü Andrey Kortunov,ABD ile Rusya arasında tırmanan gerilimin, Küba füze krizinden sonraki en tehlikeli süreç olduğuna dikkat çekerken, “Putin’in Erdoğan’dan beklentisi, ABD ile çok büyük bir krize yol açmayacak şekilde, yapabileceklerini yapmasıdır” dedi. Medeniyetlerarası Diyalog Araştırma Enstitüsü’nün (DOC) davetlisi olarak dün Berlin’e gelen Kortunov, Mart ayındaki seçimlerde dördüncü kez Rusya devlet başkanı seçilen Vladimir Putin’in dış politika önceliklerine ilişkin konuşmasında güncel gelişmeleri değerlendirdi.
“Bu sabah Akdeniz’de Rusya ve ABD arasında doğrudan bir çatışma yaşanmasına ramak kaldı. 1962 yılındaki Küba füze krizinden sonra en tehlikeli dönemi yaşıyoruz” diyen Kortunov, gelinen noktaya bir Rus fıkrası ile ışık tutmak istediğini söyleyerek şunları kaydetti:
“Doktor hastasını arar ve ‘sana iki haberim var biri kötü diğeri daha da kötü’ der. Hastası ‘bana önce kötü haberi söyle” der. Doktor ‘sağlığın çok kötü, üç gün içinde ameliyat olmazsan öleceksin’ diyince hastası, ‘bu kötü bir haberse daha kötü olanı ne’ diye sorar. Doktor, ‘bugün sana ulaşmaya çalıştığım üçüncü gün’ yanıtını verir. İşte biz ABD ile iletişim kurmaya çalıştığımız üçüncü gündeyiz, ama bunu yapamıyoruz. İletişim kanallarımız çökmüş durumda. Soğuk Savaş dönemi ile fark burada. O süreçte iletişim kanalları vardı, oyunun kuralları biliniyordu…”
Andrey Kortunov, Washington ile Moskova hattındaki çıkmazı değerlendirdiği bu konuşmasının ardından, DW Türkçe’nin sorularını da yanıtladı:
DW Türkçe: Size göre mevcut uluslararası sistemde bir çöküş süreci mi yaşanıyor?
Andrey Kortunov: Parçalanma süreci başladı, yavaş ilerliyor, halen bir ölçüde dayanıklı, korunması için halen vaktimiz var. Umarım çok geç kalmadan, dünya düzeni parçalanıp yerle yeksan olmadan onu ayakta tutmayı başarabiliriz.
Sizce Trump’ın “füzelerimiz geliyor” tehdidini ne tür adımlar izler? Putin nasıl karşılık verir?
Trump’ın somut olarak ne tür hamlelere hazırlandığını bilmiyoruz. Bildiğimiz Trump’ın ABD’yi bölgede yeniden lider güç olarak konumlandırmak istediği. Bu da geçtiğimiz yıl, Suriye’de -kimyasal silah saldırısı sonrası- yaptığından daha fazlasını yapacağı anlamına geliyor. Geçtiğimiz yıl düzenlediği operasyon öncelikli olarak pedagojik nitelik taşıyordu, Suriye hava üssü sınırlı zarar gördü, zaiyat, kayıp olmamıştı, etkisi çok sınırlıydı. İçinde bulunduğumuzu süreçte sorun şu, eğer ‘gerçek patron duruma el koyuyor, Putin ise korkak tavuk gibi kaçıyor’ şeklinde algı oluşursa, bugüne kadar bölgedeki politik kazanımları açısından Rusya bunun altında kalmaz… Trump geçen yıl yaptığından daha fazlasını yapmak zorunda, ama çok daha fazlasını yapacak olursa da Putin yanıt vermek durumunda yani bu denklemde kazanan olmayacak.
Türkiye ile Rusya arasında son dönemde yakınlaşmaya tanıklık ediyoruz. Ama nihayetinde Türkiye NATO üyesi. Gerilimin tırmandığı bu süreçte Putin’in Erdoğan’dan beklentisi nedir?
Putin Türkiye’nin limitleri olduğunu anlıyor. Ancak tarihe baktığınızda, pek çok bölgesel krizde Türkiye’nin çok özel bir pozisyon aldığını biliyoruz. Irak savaşını hatırlayın… Kanımca Putin’in Erdoğan’dan beklentisi, ABD ile çok büyük bir krize yol açmayacak şekilde, yapabileceklerini yapmasıdır. Gayet tabii kimse Türkiye’nin NATO’dan ayrılmasını beklemiyor…
Rus savaş uçağının düşürülmesi, Rus Büyükelçi Andrey Karlov’un bir suikast sonucu Ankara’da hayatını kaybetmesi gibi çok ciddi krizlere karşın Ankara ile Moskova arasında çok kısa bir süre içerisinde gerilim geride bırakılabildi. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Kriz döneminde pek çok Türk arkadaşım bana ‘Putin şimdi ne yapacak, ne istiyor?’ diye sordu. Yanıtım çok basitti, ‘saygı gösterilmesini, özür dilenmesini istiyor’ dedim. Bu kadar basit. Ve sonuçta Erdoğan Türkiye’nin özrünü iletti ve ilişkilerde değişim başladı.
Türkiye Rusya yakınlaşması Batı’da kaygıyla izleniyor, ABD, S400 füze savunma sistemi nedeniyle Türkiye’yi yaptırımlarla karşılaşabileceği konusunda uyarıyor…
Türkiye ile ilişkiler çok karışık… Türkiye ile Rusya arasında ciddi görüş ayrılıkları yok değil, Suriye, Güney Kafkasya, Dağlık Karabağ, Ukrayna, Kırım’ı düşünün. Ama şu anda yaşanan süreci şöyle ifade edeyim: Gelişmeler Erdoğan ve Putin’i birbirine yakınlaştırıyor. Aynı zamanda siyasal sistemlerde de benzerlikler var. Güçlü, otoriter liderler… Ayrıca liderler arasında kimyasal uyum var, birbirlerine güven duyuyor görünüyorlar. Ama asıl ABD politikaları bu iki lideri birbirine yakınlaştırıyor. Bir de şunu düşünün: İran bu resme nasıl dahil oldu? Trump, Obama’ının İran politikalarında değişime gidince İran’ın pek de başka çaresi kalmadı. Nihayetinde şunu söyleyebiliriz: Putin için Türkiye öncelik. Bakın ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye yaptı. S400 füze savunma sistemine bakın. Gayet tabii ki bununla NATO’nun gözüne parmağını soktu…
Tırmanan bu gerilim ışığında Batı İttifakı’nın üyesi olarak Türkiye’nin Rusya ile artan işbirliği, özellikle de Suriye konusundaki işbirliği, sürdürülebilir mi?
İşbirliği sürdürülebilir olabilir ama bu işbirliği Suriye’de barışın tesis edilmesi için yeterli değil. Çünkü Körfez tarafından kontrol edilen Riyad grubu olduğu müddetçe, Kürtler ABD tarafından desteklendiği sürece ve İran’ın farklı yaklaşımları sürdüğü müddetçe bir uzlaşıya ulaşmamız güç.
Değer Akal / Berlin
© Deutsche Welle Türkçe