Roth: Batı'nın Türkiye'ye bakışı sorunlu
19 Şubat 2018Münih Güvenlik Konferansı'nın açılışına Deniz Yücel'in serbest bırakılması damga vurdu. Almanya ve Türkiye arasındaki ilişkilerin gerilmesinde önemli rol oynayan faktörlerden birinin ortadan kalkması ile siyasiler diyalog çağrısında bulundu. Ancak İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) İcra Direktörü Kenneth Roth, Türkiye'deki basın ve ifade özgürlüğünün yeterince Avrupalı liderlerin gündeminde olmadığının kanaatinde.
DW Türkçe: Münih Güvenlik Konferansı'nın açılış konuşmasını yapan Büyükelçi Wolfgang Ischinger, Deniz Yücel'in serbest bırakılması hakkında "bu bugün alabileceğimiz en güzel haber” dedi. Ancak aynı gün çok kısa süre sonra altı gazetecinin müebbet hapis cezası aldığı açıklandı. Türkiye'de basın özgürlüğünde ilerleme için hiç umut görüyor musunuz?
Kenneth Roth: Elbette herkes zaten ilk başta hapiste olmaması gereken birinin serbest bırakılmasından mutluydu. Ancak bu, aslında Batı'nın Türkiye'ye bakışındaki sorunu da gösteriyor. Çünkü bu gazeteci Alman vatandaşı. Ancak ondan sonra altı Türk vatandaşına müebbet hapis cezası verildi. Şu günlerde bir misillemeye maruz kalmadan Erdoğan karşıtı bir açıklama yapmak çok zor. Erdoğan'ın aslında koruması gereken demokrasi yerine kendi siyasi varlığını korumakla meşgul olduğu çok belli.
DW Türkçe: Türk hükümeti ülkenin bir hukuk devleti olduğunu savunuyor. Ancak Anayasa Mahkemesi'nin kararı tanınmıyor. Böyle bir ortamda hukuk devletinden bahsetmek ne kadar mümkün?
Roth: Maalesef Türk adaletinin bağımsızlığı konusunda büyük sorular mevcut ve bu aslında yeni bir sorun değil. Erdoğan ve Gülen'in işbirliği yaptığı dönemde askeri sivil kontrolün himayesi altına almak için adli sistemde birçok ödün verilmişti. Şimdi de benzer bir durum yaşanıyor. Adli sistem hukukun üstünlüğünü korumak, hükümeti sorumlu tutmak için ya da insan haklarını savunmak için değil, Erdoğan'ın hakimiyetine siyasi bir tehdit oluşturan kişilerden kurtulmak için kullanılıyor.
DW Türkçe: Yücel'in bırakılmasının ardında Türkiye-Almanya ilişkilerde bir yumuşama ve diyalog sürecinin yeniden başlaması gündeme geldi. Sizce insan haklarını konusunda Avrupa üzerine düşeni ileriye dönük olarak yapacak mı?
Roth: Avrupa maalesef bugüne kadar mülteci anlaşması nedeniyle zaten üzerine düşeni yapmıyordu. Avrupa mültecilerin gelmesini engellemek için Erdoğan'a altı milyar Euro'nun yanı sıra kendi sesini de teslim etmiş oldu ve bu nedenle demokrasiye karşı bu sıradışı baskı esnasında Avrupa'nın sesini pek duymuyoruz. Yıllar önce Kopenhag Kriterleri'nden ve üyelik müzakerelerinden bahsediyorduk. O dönem Avrupa'nın pintiliğinden, Merkel ve Sarkozy'nin Türkiye'ye hayır demesinden memnun değildim ama yapıcı bir iletişim söz konusuydu ve bunun kalbinde insan hakları vardı. Şimdi ise insan hakları en alt seviyede, bodrum katında. Sanki Avrupa'nın umrunda olan tek şey mülteci anlaşması ve bu aşırı derecede basiretsiz bir yaklaşım.
DW Türkçe: İnternete RTÜK denetimini getirecek yasa tasarısı gündemde. Bu tasarıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Roth: Erdoğan hükümetine baktığımda kendi halkından korkan bir hükümet görüyorum. Eğer kendine güveni olan bir hükümet olsaydı ve eğer bu sözde terörist dediği tehditin bir geçerliliği olsaydı o zaman özgür basına kucak açardı. Çünkü özgür bir basın bu gerçekleri ortaya koyabilirdi. Bu bahsettiği tehtidi açık açık konuşacak bir sivil topluma kucak açardı. Ama benim gördüğüm, hükümet bunun yerine Türk halkına bilginin ulaşmasını engellemek için elinden geleni yapıyor ve bunu en çok medya alanında yapıyor. Televizyonların büyük kısmı susturuldu, gazeteler de aslında kontrol altına alındı ve gazeteciler hapise atıldı. Haber sadece internet üzerinden alınabiliyor. Erdoğan'ın bu adımı atmasına şaşırdım mı? Hayır, şimdiye kadar yaptıkları ile tutarlı bir davranış. Ancak bu tamamen kendi güvensizliğini ve kanıtlar üzerinden tartışmadığını gösteriyor. Bunun yerine alternatif herhangi bir görüşü ezmek için var olan gücünü kullanıyor.
Seda Serdar / Münih
© Deutsche Welle Türkçe