Rapor: Türk basınına "sistematik baskı" devam ediyor
16 Eylül 2022Avrupa Birliği üyeleri ve aday ülkelerde gerçekleşen basın ve medya özgürlüğü ihlallerini izlemek üzere faaliyet gösteren Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) yılık ilk altı ayını kapsayan raporunu kamuoyuyla paylaştı.
Medya ve Basın Özgürlüğü İhlalleri İzleme Raporu'nda, basın özgürlüğü ihlallerinin yanı sıra, Ukrayna'daki savaş, Avrupa Birliği Komisyonu'nun gazetecilere yönelik güvenlik tavsiyeleri, çevrimiçi güvenlik, protesto ve eylem takibi esnasında habercilik, gözetim ve fişleme faaliyetleri gibi özel tematik bölümler de bulunuyor. Raporda Türkiye'nin de aralarında olduğu bir dizi ülkeye dair özel bir bölüme de yer verildi.
Ocak-Haziran arası dönemi kapsayan Medya ve Basın Özgürlüğü İhlalleri İzleme Raporu'nda "Türkiye'nin basın ve medya özgürlüğüne yönelik topyekün saldırısı, bağımsız medyaya yönelik sistematik baskı olarak devam etti ve 2022 yılının ilk altı ayında bu trend bir yükseliş gösterdi" denildi.
Raporda şu ifadeler yer aldı: "Gerçekleşen tutuklamalar ve mahkumiyet kararları değerlendirildiğinde, Türkiye dünya çapında habercileri ve medya çalışanlarını en çok hapseden ülkelerden biri olmaya devam ediyor."
Basın ve Medya Özgürlüğü İhlallerini İzleme ve Raporlama Veribankası, Mapping Media Freedom (MapMF), Ocak - Haziran 2022 tarihleri arasında Türkiye'de 171 kişi veya medya kuruluşunun saldırıya uğradığını ve 71 basın özgürlüğü ihlalini kaydetti. Raporun yayımlandığı tarihte 45 gazetecinin hapiste bulunduğuna dikkat çekildi.
Raporda "Artan suçlamalar ve keyfi tutuklamalar, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hakkında eleştirel haber yapmayı zorlaştırırken, polis ve özel şahıslar tarafından gazetecilere yönelik fiziksel saldırılar düşmanca ve tehlikeli bir çalışma ortamı oluşmasına yol açtı" denildi.
Şubat ayında, yerel medya Ses Kocaeli Gazetesi sahibi ve yazı işleri müdürü Güngör Arslan‘ın, Kocaeli'deki ofisinin önünde vurularak öldürüldüğü belirtilirken Arslan'ın, eski Ülkü Ocakları Kocaeli İl Başkanı ve avukat Ersin Kurt aleyhinde eleştirel yayınlar yaptığı ve savcının iddiasına göre Kurt'un, Arslan'ı susturmak için cinayet emrini verdiği aktarıldı.
"Gazeteciliğe yönelik en yaygın tehdit yasal zulüm"
Türkiye’de haberciliğe yönelik en yaygın tehdidin, kaydedilen vakaların yarısından fazlasını (yüzde 59,2) teşkil eden, hukuk yoluyla gerçekleşen ihlaller olmaya devam ettiği belirtildi. Haber kuruluşlarının ofislerine ve gazetecilerin evlerine yapılan polis baskınlarının ve keyfî olarak uygulanan gözaltıların, vakaların yaklaşık üçte birini (yüzde 31) oluşturduğu kaydedildi.
Çok sayıda gazeteci ve foto muhabirinin İstanbul Onur Yürüyüşü ve Gezi Parkı protestolarını anma gösterilerini takip ederken gözaltına alındığına işaret edildi. Haziran ayı başında, Türkiye'nin bağımsız medyasına yönelik bir gün içinde gerçekleşen en büyük baskınlardan birinde, Kürt basınından en az 23 gazetecinin gözaltına alındığı ve bu gazetecilerin 16'sının "terör örgütü propagandası yapmak" iddiasıyla halen cezaevinde tutuldğu belirtildi.
Gazetecilere yönelik en yaygın suçlama türlerinin, 2017'de Diyarbakır'da Nevruz kutlamaları sırasında polisin Kemal Kurkut'u öldürmesini görüntülediği için terör suçlamasıyla mahkum edilen foto muhabiri Abdurrahman Gök'ün durumunda olduğu gibi, terör örgütü propagandası veya terör örgütü üyeliği iddiaları olduğuna dikkat çekildi.
Serbest gazeteci Nazan Sala'nın, iki vatandaşın Türk askerleri tarafından işkenceye uğradığı iddiasını haberleştirdiği için Ocak ayında terör suçlamasından bir yıl üç ay hapis cezasına çarptırıldığına da raporda yer verildi. Rapora göre Haziran ayında Türkiye hükümeti, İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelik müzakereleri sırasında İsveç'ten iki gazetecinin Türkiye’ye iadesini talep etti.
Türkiye'de gazetecilerin, özellikle protestoları takip ederken polis tarafından fiziksel şiddete maruz bırakıldığı belirtilen raporda, kaydedilen her üç vakadan birinde (yüzde 33,8) basın özgürlüğü ihlalinin kaynağı olarak polis veya devlet güvenliğinin söz konusu olduğu belirtildi. Rapora göre Nisan ayında en az on iki gazeteci 1 Mayıs 1977 Katliamı'nın anıldığı basın açıklamasını takip ederken fiziksel saldırıya uğradı veya polis müdahalesine maruz kaldı.
Gazetecilerin ayrıca internet üzerinden fiziksel şiddet ve ölüm tehditlerinin yanı sıra cinsiyetçi tacizlere maruz kaldığı belirtildi. Raporda ayrıca Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK), ayrımcı bir şekilde medya kuruluşlarına yaptırım uygulamaya ve internet sitelerine erişimi engellemeye devam ettiği kaydedildi.
DW / GS, SSB, EC