PZ: Zorunlu test uygulamasında geç kalındı
7 Ağustos 2020Almanya, koronavirüs vakalarında kaydedilen artışı dindirebilmek adına yeni önlemlere başvuruyor. Bu bağlamda Cumartesi gününden itibaren "riskli bölgeler" olarak adlandırılan yerlerden Almanya'ya gelenlere zorunlu koronavirüs testi uygulanacak. Pforzheimer Zeitung'a göre bu doğru ancak geç kalınmış bir uygulama:
"Sağlık Bakanı Jens Spahn konuyu ne kadar evirip çevirse de şöyle bir gerçek var ki; yarından itibaren, riskli ülkelerden dönenlere yönelik zorunlu koronavirüs testi uygulamasında geç kalındı. İnsanların çoğu tatilden ya da Türkiye ve Hırvatistan örneğinde olduğu gibi aile ziyaretlerinden Almanya'ya döndü. Robert Koch Enstitüsü'nün dün açıkladığı bin yeni vaka sayısında bu durumun payı büyük ve daha başka sıkıntılar da var: Hastalığın uzun kuluçka dönemi nedeniyle, rakamlar iki hafta öncesinin gerçeğini yansıtıyor olabilir. Bu bağlamda asıl enfeksiyon oranının çok daha yüksek seviyede olma ihtimali var. Devletin böyle bir ortamda vatandaşlarından belli kurallara uyulmasını talep etmesi haklı bir tavırdır. Bunun kadar önemli bir diğer nokta da iletişim. Halkın, konunun ciddiyeti konusunda aralıksız bilgilendirilmesi gerekiyor."
Aynı konuyu irdeleyen Volksstimme gazetesi ise Türkiye'nin dört ilinin "riskli bölgeler" listesinden çıkarılmasının doğru olmadığını savunarak aynı kararı talep eden Mısır gibi ülkelere için de bu kararın alınmaması gerektiğini ifade ediyor:
"Günlük koronavirüs vaka sayısı Almanya'da bini aştı. Bu, mayıs ayı başındaki ürkütücü seviye demek. O dönem salgın nedeniyle alınan tedbirler temkinli bir biçimde gevşetilmeye başlanmıştı. Kim bu yeni rakamlar ışığında riskli bölgelerden dönenlere yönelik zorunlu testler hakkında bir şey söyleyebilir? Ancak bu denetimlerin, maliyeti devletin bütçesinden karşılanan bir armağan olması eleştirilebilir. Testler salgının büyümesini yavaşlatmak için alınacak önlemlerden yalnızca biri. Daha fazlası şu an için mümkün değil. Koronavirüs kalacak ve COVID-19'a karşı geliştirilmiş bir ilaç henüz yok. Çok korkulan o ağır tedbirlere her an dönülmek zorunda kalınabilir. Ancak Almanya'nın elinde yeni bir kapanma dönemine girmeyi önleyecek olanaklar mevcut. Diğer ülkelerde bu böyle değil. O yüzden Mısır da şimdi riskli ülkeler listesinden çıkarılmayı talep ediyor. Türkiye'ye böyle bir hak tanımış olmanın tehlikeli olduğu anlaşılıyor. Bundan sonra alınacak her yeni riskli ülkeler listesinden çıkarma kararı daha da kötü olur."
Amerika Birleşik Devletleri'nin, İkinci Dünya Savaşı'nda Japonya'nın Hiroşima kentine atom bombası atmasının üzerinden 75 yıl geçti. Bununla ilgili yapılan anma etkinliklerinde ve yazılan makalelerde, nükleer silahların günümüzdeki rolü ve yarattığı riskler de tartışılıyor. Mittelbayerische Zeitung olası bir savaşta yeniden atom bombası kullanılması ihtimalinin sanıldığı kadar düşük olmadığı görüşünde:
"Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması olmasaydı herhalde geçtiğimiz 50 yılda daha fazla ülke nükleer silah geliştirme çabası içine girerdi. ABD'nin müttefiklerine verdiği sözlere atfedilen güvenilirliğin giderek azalıyor olması, bu fikirlerin yeniden yeşermesine neden olabilir. Antlaşmanın üzerinde en çok tartışılan maddesi silahsızlanma ile ilgili olanı. Yarım asırdır geçerli olan bu sözleşmenin bugünlerde inandırıcılığı tartışılmaya başlandı. Daha önce nükleer silah sahibi olmayı tercih etmeyen ülkeler, büyük nükleer güce sahip devletlerin gerektiği kadar silahsızlanmadığı ya da hiç silahsızlanmaya gitmek istemediği yönünde bir kanı oluşmaya başladı. Nükleer silahlar, büyük devletlerin sığınaklarında, birçok kişinin inanmak istediği kadar derinlerde saklı tutulmuyor. Daha açık konuşmak gerekirse, nükleer silahların kullanımı ihtimali giderek kuvvetleniyor."
Nükleer silahlar konusunu sayfalarında işleyen bir başka gazete de Badisches Tagblatt. Gazete, nükleer silah sahibi ülkelerin sorumluluklarını her zaman hatırlamaları için, Hiroşima ve Nagazaki'nin asla unutulmaması gerektiğini ifade ediyor:
"Nükleer silahlardan arınmış bir dünya hiçbir zaman olmayacak. Belki istese de olamaz. Bu silahlara sahip olmaya anlaşmalarla getirilen karşılıklı düzenlemeler dünya siyasetini dengede tutuyor. Bu ortamda, anlaşmaların ne kadar gerekli olduğunu çok acı bir şekilde gösteren ve bu dünyanın güçlülerine sorumluluklarını hatırlatan Hiroşima ve Nagazaki'yi anmak her zamankinden daha önemli. Geriye büyük devletleri (Çin dahil) yönetenlerin de durumu anlamış olmaları ve bu silahların kullanılma ihtimalini artıracak, 'Bombam var, öyleyse varım' izlenimi yaratmamalarını umut etmek kalıyor."
dpa / ET,EC
© Deutsche Welle Türkçe