Çeklerin AB Dönem Başkanlığı karnesi zayıf
30 Haziran 2009Fransa Cumhurbaşkanı ve önceki Dönem Başkanı Nicolas Sarkozy bunu başından beri ima ediyordu: Çekler, AB’yi yönetecek kabiliyette değil. Ancak o daha da sert ifadeler kullanıyordu. Sarkozy, bu kibirli tavrıyla dikkat çekerken, diğer politikacılar Çek Cumhuriyeti’ne daha çok olumlu yaklaşıyordu. Prag hükümetinin Avrupa Bakanı Alexandr Vondra da, kendilerinden beklentilerin çok yüksek olmamasından hoşnut olduklarını, böylece insanları olumlu bir şekilde şaşırtmanın daha kolay olacağını söylüyordu.
Sarkozy haklı çıktı
Fakat sonuçta Sarkozy haklı çıktı. Kimse Çek Cumhuriyeti’ni, Fransa gibi bir Avrupa devinin ağırlığına eşdeğer olamamakla suçlamadı. Ancak başlangıçtan bu yana, bir yüz kızartıcı olay diğerini izledi. Milyonlarca AB vatandaşı evlerinde donarken, Çekler, Rusya ve Ukrayna arasındaki doğalgaz anlaşmazlığında arabuluculuk yapmayı reddettiler. İsrail’in Gazze Şeridi’ne yaptığı saldırılar, AB yetkilileri tarafından kınanırken, Çek Dışişleri Bakanı Karel Schwarzenberg İsrail’in tutumunu savundu.
Mart ayı sonunda sol muhalefet, Mirek Topalanek hükümetini güven oylamasında düşürünce, AB Dönem Başkanlığı da aksadı. Teknokrat Jan Fischer’in başbakanlığa gelmesiyle durum biraz rahatladı, ancak bu arada da altı aylık dönem başkanlığının da sonuna yaklaşılmıştı. Fakat en utanç verici durum ise, Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus’un sürekli olarak Avrupa’ya şüpheyle yaklaşan iğneleyici açıklamalar yapmasıydı. Hem de, binbir zorlukla hazırlanan Lizbon Antlaşması bıçak sırtındayken.
Dönem başkanlığı sahnesi
Milletvekilleri tabii ki, hükümeti düşürebilir, tabii ki bir cumhurbaşkanı Lizbon Antlaşması’na karşı olabilir. Ancak bunun için illa dönem başkanlığı sahnesini mi kullanmak gerek?
Çek Cumhuriyeti, son altı ayda Avrupa’daki imajını temelden lekeledi ve AB’ye zarar verdi. Ve görünüşe göre, birliğin nispeten küçük üyelerinin dönem başkanlığı için yetersiz olduğu yönündeki önyargıları teyit etti.
Ama sadece görünüşe göre. Çünkü daha İsveç var sırada. Herkes özlemle onları beklediği için İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt ve Avrupa Bakanı Cecilia Malmström, dönem başkanlığı sırasında ağırlık vermek istedikleri konuların tanıtımını biraz öne çektiler. Erkenden sevinmemek lazım, ancak sadece bu tanıtım bile bir vahiy gibiydi. Bu ne profesyonellik, bu ne konulara hakim olma, bu ne soğukkanlılık! Dokuz milyon nüfuslu İsveç, bugüne kadar Euro’yu istemiyor ve halk da Avrupa hayranlığı ile tanınmıyor. Ancak işte bu İsveç, dönem başkanlığı için şimdi ideal ülke olabilecek kapasitede.
Christoph Hasselbach / Aydın Üstünel
Editör: Ayhan Şimşek