Podcast gazeteciler için yeni bir özgürlük alanı mı?
7 Ekim 2020ABD'de ve Avrupa'da başlayıp küresel bir trende dönüşen podcast kültürü, son yıllarda Türkiye’de de hızlı bir ivme yakaladı. Artık kültür sanattan politikaya, spordan sağlığa pek çok alanda hem kurumsal hem de bireysel olarak üretilmiş Türkçe podcast dinlemek mümkün. Son veriler de Türkiye’de podcastin yaygınlaştığını gösteriyor.
Türkiye’de podcast kültürüne ilişkin araştırmalar yapan Podiolab’ın 2019’da gerçekleştirdiği "Podcast Dinleme Alışkanlıkları Anketi" verilerine göre, katılımcıların yüzde 34,2’si son üç yıldır düzenli olarak podcast dinliyor. Bu kişilerin yüzde 49,1’i yeni bir bilgi edinmek, yüzde 28,7’si kişisel eğitim, yüzde 17,9’u ise günlük haber ve gelişmeleri takip etmek amacıyla podcast dinlediklerini söylüyor.
RTÜK'ten Spotify'a 'erişim engeli' uyarısı
Türkiye’de podcast hızla yayılırken, bu formatın geniş mecralara yayılmasını sağlayan Spotify, son olarak Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) erişim engeli uyarısıyla gündeme gelmişti. RTÜK, dijital yayıncıların denetime tabi tutulmasından sonra tüm dijital yayıncıların lisans başvurusunda bulunmalarını istemiş ancak Spotify başvuruda bulunmamıştı. Buna karşılık RTÜK, Spotify’a 72 saat içinde başvuruda bulunmadığı takdirde erişim engeli getirileceğini duyurmuştu.
DW Türkçe’ye konuşan siber haklar uzmanı Yaman Akdeniz, RTÜK ile Spotify arasındaki sorunun erişim engeline kadar uzanmayacağı görüşünde. Ancak lisanslama uygulamasının sansürün yolunu açacağını söyleyen Akdeniz, bu düzenlemeyle artık RTÜK’ün Spotify’dan uygun görmediği podcast yayınlarının kaldırılmasını isteyebileceğine dikkat çekiyor.
Peki, ana akım medyanın dışında kalan gazeteciler neden podcaste yöneliyor? Bu yeni format gazetecilere ihtiyaç duydukları özgürlük alanını sağlayabiliyor mu?
"Trendin sebeplerinden biri de mevcut medyanın acizliği"
Türkiye’de ilk Türkçe podcast yayınına 2005 yılında başlayan gazeteci Serdar Kuzuloğlu'na göre son yıllarda gazetecilerin podcaste yönelmesinin sebeplerinden biri mevcut medyanın durumu:
"Ekonomik, sosyal ve politik sorunumuz çok fakat bunların mevcut medyada karşılığı yok. Toplum olarak konuşulmaya muhtaç çok konumuz var ama konuşabileceğimiz alan yok. İletişimin bu kadar pompalandığı, kolaylaştığı ve çeşitlendiği bir zamanda konuşamamak insanı içten içe tüketen bir durum. Bu yüzden gazeteciler nispeten bakir olduğunu düşündüğü her ortamda sesini, haberini ortaya koymaya çalışıyor. Podcastteki yükselişin sebebi biraz da mevcut medyanın acizliği."
"Türkiye’de habere karşı ciddi bir açlık var"
Türkiye'de kurumsal olarak haber podcasti üreten mecraların başında gelen Kısa Dalga’nın Genel Yayın Yönetmeni Kemal Göktaş da benzer görüşte. DW Türkçe’ye konuşan Göktaş, 2019 yılında başladıkları podcast yayınlarında temel motivasyonlarının Türkiye’deki haber yoksunluğu olduğunu söylüyor:
"Türkiye'de geçmişte ana akım medya olarak çalışan haber kuruluşları sermayelerinin el değiştirmesiyle iktidar basınına dönüştü. Yanı sıra muhalif medya kuruluşları da habere yeterince yatırım yapmıyor. Dolayısıyla Türkiye’de habere karşı ciddi bir açlık var. Biz bu açığı yeni bir medya aracı olan podcastle doldurmak istedik."
"Özgürlük ifadesi iyimser kalır"
Göktaş’a göre podcast henüz yeterince göz önünde olmadığı için özgür görünse de Türkiye’deki baskı ortamı tüm mecraları kapsıyor.
Podcast için bir ‘özgürlük’ ortamından bahsetmenin iyimser bir yaklaşım olacağını savunan Göktaş, "Önce ana akım medyaya yönelik baskılar başladı. Sonra ana akımda yer alan ama muhalif çizgiye sahip gazetelere baskı uyguladılar. Oralarda da kısmen denetim sağlandıktan sonra sıra alternatif medya organlarına geçti. Şimdiyse internet medyasına yönelik bir baskı söz konusu. İktidarın yönelimi etki alanı açısından podcaste henüz ulaşmamış olabilir. Ancak diğer yandan reklam verenler üzerinde ciddi baskı var, yayınınızı duyurmanızın önünde engeller var. Dolayısıyla bir özgürlük ortamından söz etmek biraz iyimser olur" diyor.
"Henüz sansürün ve linç kültürünün uğramadığı bir alan"
Meslek örgütü temsilcilerine göre podcast yapısı gereği diğer mecralara kıyasla - şimdilik - sansürün ve linç kültürünün pek uğramadığı bir alan. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Akademi Direktörü Orhan Şener'e göre bu durum gazeteciler için bir avantaj gibi görünse de diğer yandan erişimi kısıtlayan bir dezavantaja dönüşüyor.
DW Türkçe’ye konuşan Şener, "Yazılı ve video yayınlar, kısa sürede yayılabildiği için yaptığınız haber sebebiyle hızlıca sansüre ya da lince uğrayabiliyorsunuz. Oysa podcast çok kolay yayılan bir format değil. Henüz arama motorları da podcast konusunda metin veya görüntüde olduğu kadar başarılı değil. Haliyle podcastinizi dinlemek isteyenin sizi arayıp bulması gerekiyor. Dolayısıyla sansürden ve denetimden uzak bir alan. Bu bir nevi avantaj ama öte yandan erişimi kısıtlayan bir dezavantaja dönüşüyor, haberinizin geniş kitlelere ulaşmasının önüne geçiyor" ifadelerini kullanıyor.
"Seslerle yaratılan atmosfer hayal gücünü tetikliyor"
Gazeteciler ise podcast formatının getirdiği yenilikleri haber üretimi açısından olumlu buluyor. Daha önce ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarında çalışmış gazeteci Beril Eski, şimdilerde Kısa Dalga’da podcast formatında özel haber dosyaları hazırlıyor. DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Eski’ye göre podcast, hayal gücünü tetikliyor:
"Seslerle yarattığım atmosfer, hem benim yaratıcılığımı geliştiriyor hem de dinleyicinin hayal gücünü tetikliyor, bu açıdan podcasti çok seviyorum. Video yayınlarındaki gibi kamera gerginliği de yok. Ayrıca yazıya kıyasla daha geniş bir alan tanıyor, haberi daha kapsamlı ele alabiliyorum. Üstelik yazıda olduğu gibi ağdalı bir dile de izin vermiyor. Derdinizi konuşur gibi anlatmanız gerekiyor. Böylelikle haberinizin daha kolay anlaşılmasını sağlıyor."
"Yavaş gazetecilik ilkesi ile akrabalığı var"
Can Yayınları tarafından çıkarılan aylık spor dergisi Socrates de 2016’dan bu yana podcast üreten yayınlardan biri. Socrates Podcasts Yayın Yönetmeni Cem Pekdoğru, podcastin dergide olduğu gibi ‘yavaş gazetecilik’ ilkesiyle akraba olduğunu düşünüyor. Pekdoğru, buna bağlı olarak dergi okurlarının birer podcast dinleyicisine dönüşmesinin de çok hızlı gerçekleştiğini söylüyor.
Podcastin Türkiye’deki geleceğinden umutlu olan Pekdoğru, "Podcast, herkesin kendi sesinin değerini yeniden idrak ettiği günlere çok uygun bir mecra. Bir yayıncıya ihtiyaç duymadan kitlelere ulaşma fırsatının keşfi ve pandeminin de etkisiyle daha fazla insanın bu alana şans verdiğini görüyoruz. Bunların bazıları bir yayıncılık disiplini taşımıyor gibi gözükse de, evrene bırakılan tüm bu seslerin bir anlamı olduğunu ve bu alandaki ilerlemeye öncülük edeceğini düşünüyorum" diyor.
Podcast, Türkiye’de ana akım medyada yer almayan gazeteciler için yeni bir alan olarak varlığını genişletiyor. Öte yandan gazeteciler, podcast formatının getirdiği yeniliklerin, haberleri daha derinlemesine ele almayı ve daha anlaşılır aktarmayı sağladığını düşünüyor. Şimdilik gazeteciler için nispeten özgür bir alan olsa da, dijital yayıncıların denetime tabi tutulmasıyla birlikte yakın zamanda sansürün bu tür mecralara da ulaşacağına yönelik bir endişe var.
Fatima Çelik
© Deutsche Welle Türkçe