Peker videoları: "Röntgencilik tatmini yaratıyor"
15 Haziran 2021Organize suç örgütü lideri olmaktan aranan Sedat Peker, bugüne kadar yayınladığı dokuz video ile çok sayıda iddia ve ithamda bulundu. Türkiye'nin gündemini bir süredir Peker'in videoları oluşturuyor ve kamuoyu Peker'in videolarını merak içinde bekliyor. Peki toplumun Peker videolarına verdiği tepkiler bize ne söylüyor? Psikiyatrist İlker Küçükparlak'a göre, milyonlarca kişi tarafından izlenen Sedat Peker'in videolar "röntgencilik" tatmini yaratıyor.
- DW Türkçe: Sedat Peker'in videolarına olan ilgiyi neye bağlıyorsunuz?
İlker Küçükparlak: İlginin ne yönde olduğunu da konuşmak lazım. Yoğun bir ilgi var, bir de bu yoğun ilgiden yoğun memnuniyetsizlik de var. Türkiye'de son yıllarda giderek tırmanan polarizasyonun bir başka tezahürünü görüyoruz. Bir kısım insan Peker videolarına yoğun ilgi gösteriyor, hatta Peker sempati nesnesi haline bile gelmeye başladı. Ama bir kısım insan da buna tepki gösterirken videolara ilgi gösterilmesine bile tepki gösteriyorlar, sadece sempati duyulmasına değil. Bir tür pornografik diyebileceğimiz, konunun bütününden kopuk, sadece "Ne ifşalar gelecek", "Kim nasıl köşeye sıkışacak", "Kapalı kapılar arkasında, mahrem alanda olan biten şeyler neymiş" hali var. Kapalı bir kapının arkasını görebiliyor olmanın bir röntgenci tatmini vardır. Memleket ile ilgilenme dolayımı çok da olmadan, sadece o kapalı kapının arkasını görebiliyor olmak. Telaffuz edilen isimlere bakın: Şu bakan, şu iş insanı… Tırnak içerisinde seçkin diyebileceğimiz bir kulübün kapısının arkasında neler olduğuna tanık olmanın verdiği bir tür magazinel tatmin yaşanıyor. Ülkemizde tutkuyla izlenen pek çok televizyon programı, röntgenlenme teması üzerine kuruludur. "Survivor" adasında da ifşa videoları vardır: "Sen şu yarışmacı için bunu söylemiştin ama şimdi öyle söylüyorsun. Ben bunları açık edeceğim. Halkımız biliyor ne olduğunu". Anlamsız bir gösteri bile bu dinamiğe kavuştuğu zaman röntgenci bir tatmin ile fenomenel bir televizyon yapıtına dönebiliyor. Peker videolarının benzer bir dinamiği barındırmaya başladığını düşünüyorum.
- Peker'in anlattıklarını "Birileri nihayet bir şeyler anlatıyor" duygusuyla izleyenler olduğunu da göz önünde bulundurursak, bu röntgencilik halinin toplumdaki adalet duygusunun zedelenmiş olmasıyla ilgisi olabilir mi?
Bu kişi düne kadar iktidar yanlısı söylemlerle mitingler düzenleyen ve iktidar adına oy talep eden "Akademisyenlerin kanlarında duş alacağız" diyen bir kişi. Bu kadar içeriden olan bir kişinin ifşalarının elbette ciddi bir karşılığı var. İçeriden birisinin, kendi suçunu da itiraf ederek bir yandan, hakikatin en azından bir kısmını ifşa ediyor oluşuna tanıklık ediyoruz. Öte yandan "Menemen soğanlı mı olur soğansız mı" gibi bir konuda bile hızlıca kutuplaşabilen bir kültürel iklimdeyiz. Dolayısıyla "Peker'in söyledikleri önemli" dediği zaman bir insan, "Sen Peker tarafındasın" gibi bir etiketlenme de olabiliyor. Sinir uçları keman yayı gibi gerilmiş bir toplumda o yayın her bir telinden ayrı nağmeler çıkarabilen bir durum haline geldi Sedat Peker.
- Peker videolarını herhangi bir Youtube videosu gibi izliyor ve kapatıyoruz. Bu haliyle bir nevi bireysel eğlenceye de dönüşmüş durumda. Toplumun videolarda yer alan itham ve iddialara örgütlü bir şekilde karşılık verme potansiyelini azaltan bir durumla mı karşı karşıyayız?
Ahmet Şık da bu sorunun peşine düştü. Toplumun bütünü, Ahmet Şık'taki kararlılığa, ilkeselliğe ve cesarete sahip değil. Neden kitlesel bir şeye dönüşmüyor? Çünkü kitleselliğe dönüşme olasılığı olan her şey öyle bir şeytanlaştırılıyor ki ve ülkede adalete güven hiç yok ki… Bu durum insanların örgütlü bir tepki vermesi yönünde çok ciddi bir engel oluşturuyor. "Sadece izliyoruz"dan ibaret görünmediğini de söyleyebilirim ama. Videolarda bahsi geçen kişiler, Türkiye'deki Google aramalarında en üst sıralara çıkıyor. Dolayısıyla sadece "Dinliyoruz ve esprisini yapıyoruz" değil.
- Bazı kesimler tarafından Peker'e duyulan sempatiyi neye bağlıyorsunuz?
İyi bir hatip demek, duygularını enstrümantalize edebilen bir kişi demek. Siyasetçilerin pek azı duygularını enstrümantalize edebiliyorlar. Hiddetlenmesi gerektiği yerde hiddetlenmesi, duygulanması gerektiği yerde duygulanması, tefekkür ediyormuş gibi olması gereken bir yerde es vermesi, sonra başka bir yerde neşelenmesi… Kült organizasyonların liderleri için de bu geçerlidir. Bütün konuşmalarında birtakım duygular vardır. Sözel içeriği önemini kaybediverir.
- Sedat Peker en çok hangi duygulara hitap ediyor?
Hiddetleniyor ama neşeleniyor da. Eğleniyor mesela. Kararlılık gösterdiği çok oluyor. Bazen hüzünle mağduriyetini de yaşıyor. Sonra tekrar hiddetleniyor. Enstrümantalize etmek derken bunu söylüyorum. Birine takılıp kalmıyor. Bir mağduriyet veya hüznün içinde kalmıyor. Kendini öyle bir hiddet, kinlenmiş ve enerjik halde prezente ediyor ki sadece mağdur ve yitik bir adam görmüyoruz. Mağdur edilmiş ama mağrur, neşelenebilecek kadar meselelerle baş etme gücü olan biri gibi ortaya çıkıyor. Duygularını enstrümantalize etmekte tehlikeli ölçüde başarılı gibi görünüyor. Sempatinin ise çok önemli nedeni, "Kral çıplak" hikâyesi gibi. İnsanlar artık bazı siyasi figürlerin isimlerini zikrederlerken fısıldama ihtiyacı hisseder oldular. Böyle bir tablonun içinde birinin çıkıp birçok ismi altını çizerek, lakap takarak, küçümseyerek, tehdit ederek zikretmesi, bu sıkışmışlık içerisinde bir "katarsis" uyandırıyor. Geniş toplum kesimlerinde bu videoları izlemenin ayrı bir coşkusu da oluyor muhtemelen. Bu da bir sempatiye dönüşebiliyor.
- Özellikle genç erkekler açısından "rol model" olmasını pekiştiren bir durum yaşanıyor mu?
Önceden daha rol model gibiydi çünkü önceden daha hiddetli, racon kesen tarafını görüyorduk. Videolar yayınlanmaya başladıktan itibaren toplumda sempati topladığı tipoloji, aslında "bıçkın mahalle delikanlısı" olup bir şekilde suç zincirinde yukarılara tırmanmaya hevesli olan bir genç erkek figürü gibi değil. Bu taraklarda pek bezi olmayan insanlarda daha ciddi sempati toplamış gibi görünüyor. Bunun sosyolojik olarak da araştırılması gereken bir fenomen olduğunu düşünüyorum. Pek "Kurtlar Vadisi" ile işi olmayan grupların sempatisini toplamış gibi görünüyor.
- Pazar günü sosyal medyada tabiri caizse yakalanmış olma ihtimali üzerinden bir "Sedat Peker paniği" yaşandı. Bu durum bir psikiyatrist olarak toplum psikolojisi açısından size nasıl gözüküyor?
Meselelerini havale etmiş bir toplum gibi görünüyor. Bu mesele, toplumun meselesi. Sedat Peker'in kendisi de söylüyor zaten, "Ben mesih değilim, ben kendi derdimdeyim" diye. Dokuz videoda olmayan ne var da 10'uncu video bekleniyor toplumun bir şey talep etmesi ya da birtakım soruşturmaların sağlıklı ilerlemesini talep etmesi için? Toplumsal bir talep olarak bunun şekillenebilmesi için ne eksik de 9 videoda, 10'uncu video çıktığında "Ha, tamam. Şimdi olacak bu iş" denilecek? Olmayacak. Adaletin tesis edilesi varsa bütün bunlar malzeme olabilir bu süreçte. Öyle bir süreç yokken 20 tane video da gelse pek bir yere varılacağını düşünmüyorum. Hatta uzun zaman geçerse etkisini giderek yitirecek, kanıksama haline dönüşecek. Dolayısıyla bu, meselelerini dışarıya havale etmiş bir toplum görüntüsü gibi ne yazık ki.
- Oğluna çatal fırlatması, "Süslü Sülü" lakabı gibi videolarda şiddet unsuru ve cinsiyetçi ifadeler de var. Bu söylemlerin yaygınlaşmasını nasıl görüyorsunuz?
Daha önce Sedat Peker idolize ediliyordu, şu anda Sedat Peker'e sempati duyulmaya başlanıldı. Bu ikisi tam aynı şey değil. Birine sempati duyarsınız ama onun gibi olmayı istemek başka bir şeydir. Birini idolize edersiniz, onun gibi olmak istersiniz ama dertleri sizi alakadar etmeyebilir. Önceki halinde "rol model olma", özenilme riski daha yüksekti gibi geliyor bana. Şimdi şiddet barındıran şeyler anlatıyor ama sempati duyan insanlar "Bunu böyle yapmak lazım" diye yaklaşmıyorlar. "Öyle yapmasa da iyi olurmuş", "Ama iyi adam galiba" gibi bir tondan yaklaşıyorlar. Peker''in eski imgesi çok daha riskliydi. Şu an özdeşim figürü gibi değil, sempati figürü gibi duruyor.
Söyleşi: Burcu Karakaş
© Deutsche Welle Türkçe