Ortak mı, terör destekçisi mi?
9 Ağustos 2011ABD Başkanı Barack Obama, görevi devraldıktan kısa bir süre sonra 2009 yılının başlarında başkent Riyad’da yaptığı ilk ziyarette, Suudi Kraliyet Ailesi’ne övgüler yağdırmıştı. İki ülke arasında sadece ekonomik ilişkilerin değil, stratejik ortaklığın da bulunduğunu dostane bir dille ifade eden Obama, Suudi Kralı Abdullah’ın “bilgeliği ve nezaketi”nden bahsetmeyi de ihmal etmemişti.
Ancak Wikileaks’in ifşa ettiği ABD Dışişleri Bakanlığı belgelerine göre, aynı yıl Suudi Arabistan’ı ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Suudi Arabistan'la ilgili tahminlerinde Obama kadar iyimser değildi.
Clinton, kayıt altına alınan değerlendirmesinde, Suudi Arabistan'ı El Kaide ve Taliban'a mali destek vermekle suçlamıştı. Bunu Suudi Arabistan'ın meydan okuması olarak nitelendiren Clinton eleştirel saptamasına şöyle devam ediyordu: “Suudi Arabistan’ın paraları, dünya genelindeki Sünni terör gruplarının en önemli mali kaynağıdır.”
Dostluğun iki yüzü
Obama ve Clinton’ın ifadelerindeki bu çelişki, iki ülke arasındaki karmaşık ilişkinin de bir yansıması. ABD’nin Ortadoğu’daki en önemli petrol tedarikçisi Suudi Arabistan, Washington açısından bir yanıyla bölgede hem İran’ın artan nüfuzuna karşı önemli bir unsur ve hem de bölgesel sorunlara çözüm arayışlarında rol oynayabilecek bir ülke.
Ancak öte yandan Washington'ın sık sık eleştirdiği insan hakları ihlalleri, din özgürlüğünün kısıtlanması, sansür ve cinsiyet eşitsizliği gibi temel haklarla ilgili sıkıntılar Suudi Arabistan'da sık sık yaşanıyor. Bu tartışmalı tablonun nedeni ise İslam’ın radikal bir yorumu olan ve Suudi devlet ideolojisinin de temelini oluşturan Vahabilik’ten kaynaklanıyor.
Bu yüzden birçok uzman için 11 Eylül saldırganlarının çoğunun Suudi kökenli çıkması sürpriz olmadı. Vahabilik ve El Kaide’nin ideolojisi arasında pek çok ortak yön bulunduğunu belirten Berlin merkezli Bilim ve Politika Vakfı’nın terör uzmanı Guido Steinberg, Suudi Arabistan’daki okullarda ve üniversitelerde gençlerin aşırılığa kaymasını kolaylaştırıcı eğitim verildiğine de dikkat çekti. Steinberg, ancak Suudi yönetiminin devlet ideolojisi ile El Kaide arasındaki bu yakınlığı dile getirmek istemediğinin altını çiziyor.
Valizlerle giden paralar
El Kaide örgütüne Suudi Arabistan’dan ve diğer zengin Körfez ülkelerinden mali destek gittiği iddiaları şimdiye kadar ispatlanamadı. Ancak Almanya’da yayımlanan haber dergisi “Der Spiegel”e çalışan gazeteci Yasin Müşerref gibi bazı uzmanlar, Suudi Arabistan’dan gönderilen kuryelerin düzenli olarak beş haneli rakamlardan oluşan paraları valizlerle Afganistan ve Pakistan’daki terör kamplarına taşıdıklarını öne sürüyor.
Suudi makamlarının bundan doğrudan sorumlu olmadığını belirten Müşerref, “Misyonlarını kısmen kötüye kullananan bazı yardım kuruluşlarından oluşmuş görünmez bir şebekinin söz konusu olduğunu” söylüyor. El Kaide uzmanı Müşerref, resmi Suudi makamları bünyesinde de buna göz yuman kişiler olabileceğini sözlerine ekliyor.
Suudiler'den militan gruplara yapılan bağışların geçmişi 1980'lere uzanıyor. Zengin Suudiler, Afganistan'da dönemin Sovyet güçlerine karşı savaşan “mücahitlere” de yüksek miktarda mali destek aktarıyordu. 1990'lı yıllarda Suudi Kraliyet Ailesi'yle tüm ilişkilerini kesen Usame Bin Ladin de Afganistan'daki savaşta kilit rol oynamıştı.
Terör uzmanı Guido Steinberg, Suudi Arabistan'da 11 Eylül saldırılarından sonra El Harameyn Vakfı gibi yarı resmî bazı organizasyonların terörist ya da militan gruplara para desteğinde bulundukları gerekçesiyle kapatıldıklarını belirtiyor. Müşerref, Suudi Arabistan'ın bu tutum değişikliğinin sadece ABD'nin baskısı yüzünden değil, bizzat kendisinin de teröristelerin hedefi olma korkusundan kaynaklandığını sözlerine ekliyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Hazırlayan: Khalid El Kaoutit / Çeviri: Hülya Köylü
Editör: Ahmet Günaltay