Organize işler
31 Ocak 2020Bir kez daha gördük ki; konu sadece imanlı, dindar nesil yetiştirmek değil. Bu nesli yetiştirirken iktidarı ayakta tutacak, iktidara payanda olacak kurum ve yatırımcılar yaratmak, beslemek ve iktidarın sahiplerini bu yolla daha da zengin etmek.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın küçük oğlu Bilal Erdoğan'ın kendi deyimiyle "eşinden sonra en çok görüştüğü kişinin” Ensar Vakfı Gene Başkanı İsmail Cenk Dilberoğlu olması da bu nedenle bir tesadüf değil. Dilberoğlu sadece Ensar'ın başında değil, aynı zamanda AKP İl Genel Kurulu üyesi. THY'de ise 2015 - 2019 arasında Yönetim Kurulu'nda yer almış bir isim.
AKP ve Cumhurbaşkanı'nın oğluyla bu kadar içli dışlı olan bir ismin başına oturtulduğu bu kurumun, çocuklar vakıf evlerinde taciz edildiğinde korunmak istenmesi de mide bulandırıcıydı, ama şaşırtıcı değildi. Karaman'daki tecavüz olaylarının patlak verdiği 2016 yılında eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu'nun "Buna bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” demesi, eski AKP Muğla Milletvekili Nihat Öztürk'ün "Biz inadına Ensar Vakfı'na destek olmaya devam edeceğiz” diye meydan okuması da öyle.
Ortaya çıkan detaylar
Bunlar iktidarla payandaları arasındaki simbiyotik ilişkinin dair gizlenmeyen tarafıydı. Ama kapak açılınca içinden o simbiyotik ilişkinin detayları çıkıverdi. Kapağı gazeteci Celal Eren Çelik açtı. O zaman öğrendik ki; Ensar Vakfı'na 7 milyon 925 bin dolarlık bir de bağış kıyağı çekilmişti. Kıyağı çeken Başkentgaz'dı malumunuz. Bir taşla iki kuş bu kadar iyi vurulabilirdi ancak. Başkentgaz vergiden 8 milyon doları Kızılay'a bağış yoluyla kaçırırken aslında devletin, yani bizlerin kasasına girmesi gereken bu bağışın asıl gideceği yer olarak Ensar Vakfı'nı belirlemişti.
Başkentgaz'ın sahibi Torunlar Holding. Malum, aslında İstanbul'un deprem toplanma alanlarından biri olması gereken eski Ali Sami Yen Stadı'nın arazisine tarihin en korkunç iş cinayetlerinden birine sahne olan Torun Plaza'yı diken şirket. Sahibi Aziz Torun Türkiye'nin en zengin 100'ü içinde. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın okul yıllarından arkadaşı. Torunlar'ın Başkentgaz'ı 2012'de gayet güzel bir fiyatla devraldığını da hatırlatalım. Bu konuda Bahadır Özgür'ün gazete Duvar'daki yazısını okumanızı hararetle tavsiye ederim.
Cumhuriyet Gazetesi'nden Sena Kaçar da haberin devamını getirmiş, Başkentgaz'ın, yani Torunlar'ın "vergiden özenle kaçınırken” Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın kurucusu, kızı Esra Albayrak'ın da yönetim kurulu üyesi olduğu Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı'na (TÜRGEV) de güzel bir hizmet verdiğini tespit etmiş. Habere göre, Başkentgaz TÜRGEV'e 31 işyeri ve büyüklüğü 1600 metrekareyi bulan depo alanı bağışlamış.
Hakikatin ortaya çıkmak gibi bir huyu var
Bu örnekler Türkiye'de iktidarın kendisini her düzlemde nasıl konsolide ettiğini, Kızılay gibi afet ve acil durumlarda devreye girmesi gereken kuruluşların da nasıl paravan olarak kullanıldığını gösteriyor.
Başkentgaz "Vergiden kaçırma başka, biz vergiden kaçındık” gibi bir terimle kendini temize çıkarmaya çalışsa da hakikatin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu var.
Ankaralılar evlerine gelen doğal gaz faturalarına her baktığında bu hakikati hatırlayacak. Ne var ki; şeffaflığın olmadığı, kurumların hesap vermediği, soru soranın soruşturmayla sindirilmek istendiği ülkelerde bu kirli ilişkiler ağının bozulması zor.
Doğalgaz faturalarıyla beraber sosyal eşitsizliğin faturasının kabarması iktidarın kaderini bu kez belirleyecek mi, onu da bir sonraki seçimde göreceğiz.
Banu Güven
© Deutsche Welle Türkçe