Tipik bir Olaf Scholz konuşmasıydı: Almanya Başbakanı konuşmasını sakin, neredeyse duygusuz şekilde yaptı. Buna rağmen söylediklerinin içinde bazı dikkat çekici noktalar da vardı. Avrupa Birliği'nin (AB) dünya çapında önemli bir aktör olması gerektiğini belirtti. Ekonomi ve teknoloji için AB'nin önde gelen bir yer olması gerektiğini söyledi. AB'nin kendini savunabilecek yetenekte bağımsız ve gerçekçi bir değerler topluluğu olması gerektiğini de savundu. Böylesi taleplere kim hayır diyebilir?
Scholz Prag'da ayrıca AB'nin genişlemesi konusundaki açık tutumunu da ortaya koydu. Öncelikle Batı Balkan ülkeleri ile Gürcistan, Moldova ve Ukrayna'nın AB'ye üye olması gerektiğini kaydetti. Öngörülebilir bir süre zarfında da AB'nin 36 üyeli bir Birlik olması gerektiğini de savundu.
Radikal reformlar talebi
Almanya Başbakanı, AB'ye dair vizyonunun açık ve modern olduğunu ortaya koyarken tabulara da takılmadı. "Engeller aşılabilir, gerekmesi halinde Avrupa Birliği kuralları da değişebilir hem de yüksek hızda" diye de ekledi. Böylece Scholz, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un, Merkel'in döneminde ilgi görmeyen eski önerilerine de destek çıktı. Gerçi geç oldu ama söyledikleri yine de tazelik taşıyordu.
Scholz, AB içinde kararların oybirliği ile alınması prensibinden kademeli olarak vazgeçilmesini de önerdi ve bunun daha gerçekçi bir yöntem olan çoğunluk kararı mekanizmalarına dönüşmesini gündeme getirdi. Bu, AB'nin gelecekte de işleyebilmesi için iyi ve uzun süredir atılması gereken bir adım aslında.
Olaf Scholz ilaveten AB'nin kalbini oluşturan AB Komisyonu ile Avrupa Parlamentosu'nda (AP) kökten reform yapılması gerektiğini de belirtti. Scholz'un AB'de reform yapılmasına ilişkin önerisi "Biçim işlevi izler" adlı modern mimarinin ilkelerinden birine dayanıyor. Bu da en incesinden Almanya gerçekliği demek.
Çekya lideri Alman mevkidaşının vizyonuna ilgi göstermedi
Almanya Başbakanı Scholz'un gerçekçiliği Doğu Avrupa'da bu dönemde anlaşılamıyor ya da Scholz'a güvenilmiyor. Her ne kadar Scholz, Doğu Avrupa'da Almanya'nın baskın bir üye olmasından duyulan endişeleri dikkate alarak, nihai çözüm önerilerini değil düşünmeye sevk edecek önerileri tartışmak istediğini vurgulasa, ziyaretinde bu tartışma kısmı eksik kaldı. Somut görüş alışverişi olarak üniversite öğrencileri ile planlanan soru cevap kısmı da böylece içi boş bir programa dönüştü. Programın tartışma bölümü birdenbire yarıda kesildi ve Scholz, Çek mevkidaşı Petr Fiala ile baş başa yapacağı görüşmeye geçti. İki liderin görüşmesinde ise Avrupa'nın geleceğine dair planlar değil, halen içinde bulunulan enerji krizi konuşuldu.
Almanya Başbakanı Scholz'un AB'de radikal reforma gidilmesi önerisi ile ev sahibi Çekya'nın lideri ilgilenmedi. Çekya Başbakanı Fiala, teknik nedenlerle Alman mevkîdaşının (Prag'daki Karl Üniversitesi'nde yaptığı ve AB'ye dair vizyonunu açıkladığı) konuşmayı izleyemediğini söylese de ona dair yorumda bulunması dikkat çekti. Fiala, Scholz'un oybirliği yerine çoğunluk prensibi ile kararların alınması önerisine ise karşı olduğunu ortaya koydu. Dolayısıyla (dinlemediği bir konuşmaya ilişkin) sözleri günün irite edici anı oldu.
Scholz, Almanya'nın AB'yi gelecekte nerede görmek istediğine dair yön verici konuşması için Prag'ı özellikle seçti. Prag, Çekya AB'nin dönem başkanlığını yaptığı için de seçilmedi. Scholz Doğu Avrupa'ya mesaj vermeyi amaçladığı için orayı seçti. Dolayısıyla Prag'da ev sahibinden gördüğü muamele onu bu konuya kafa yormaya sevk etmeli.
Almanya Başbakanı, "Avrupa'nın merkezi Doğu'ya dönüyor" diye konuştu. Ve Putin'in Avrupa'ya saldırısını asla kabul etmeyeceğini vurguladı. Ukrayna'ya yeniden imarı sürecinde de yardım sözü veren Scholz Avrupa'nın ortak güvenliğine de yatırımlar yapılacağını vaat etti. Ukrayna topçu güçlerinin ve hava savunmasının yeniden imarını Almanya'nın üstlenebileceğini de ifade etti. Scholz'un söyledikleri aslında hiç de az buz değil, tersine, olur da o aşamaya gelinirse Avrupa için bir dönüm noktası teşkil eder.
Scholz'un Doğu Avrupa'ya dair sezgileri zayıf
Almanya Başbakanı, açıklamalarına rağmen Prag'da heyecan yaratamadı. Konuşması alkışlarla kesilmedi, sadece konuşmasının sonunda tutuk bir alkış almayı başardı. Scholz doğru noktalara vurgu yapamadı. Doğu Avrupa'yı Berlin'den gelen yapıcı önerilerle ikna etmeyi denemek yerine, yine bu ülkelerde yaşanan hukuk devleti ihlalleri yarasını deşmekle uğraştı. Güven kazanabilmek için bundan daha fazlasını yapması gerekiyordu. Zira Doğu Avrupa açısından, Rusya'nın Ukrayna'ya savaş açmasından bu yana Almanya güvenilir bir partner olarak epey hasar gördü.
Olaf Scholz'un Doğu Avrupa'ya yönelik sezgilerden yoksun ve bu şimdiye kadar hiç olmadığı kadar büyük öneme sahip. Almanya Başbakanı modern bir Avrupa Birliği için anlaşılabilir bir vizyona sahip, evet. Ancak bu vizyonu için Doğu Avrupa ülkelerini kazanamaz ise Scholz bir Alman hayalperesti olarak kalır.