Olaf Scholz: Almanya'nın suskun başbakanı
24 Ocak 2024Almanya'da pek çok vatandaşın algısına göre, Başbakan Olaf Scholz'un varlığı da yokluğu da pek fark edilmiyor. Sosyal Demokrat Parti (SPD) mensubu politikacı, Aralık 2021'den bu yana Hür Demokrat Parti (FDP) ve Yeşillerin de dahil olduğu üçlü koalisyon hükümetine başkanlık ediyor.
Başbakanın işinin hiç de kolay olmadığı bir gerçek. Zira yakın zamanda hiçbir federal hükümet, bu kadar çok sorunla aynı anda uğraşmak zorunda kalmamıştı. Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı saldırı savaşı, enerjiyi kıt ve pahalı hale getirirken enflasyonu da körükledi. Hükümet bu olumsuzlukları, çeşitli sübvansiyon ve teşviklerle telafi etmeye çalıştı. Ama kasalar artık boş ve Berlin yönetimi, mecburen tasarruf tedbirlerini uygulamaya koydu.
Hoşnutsuzluk ve protestolar artıyor
Bu çerçevede çiftçilerin yakıt sübvansiyonlarının kesilmesi kararlaştırıldı. Ancak bu adım, çiftçileri hayli öfkelendirdi. Almanya çapında protesto eylemlerine başlayan çiftçiler, traktörleriyle yolları bloke etti. Diğer taraftan esnaf, çok fazla bürokrasiden ve ciroların düşmesinden şikayetçi. Demiryollarında çalışan makinistler ise daha az çalışıp daha çok para kazanmak istedikleri için grevde.
Yollar, köprüler ve demiryolları bozulmuş durumda ve Almanya, dijitalleşme konusunda diğer ülkelerin gerisinde. Uluslararası Pisa eğitim araştırmasında, Alman öğrenciler her zamankinden daha kötü bir performans sergiledi.
Halka göre "Koalisyon partileri sürekli tartışıyor"
Peki Olaf Scholz ve hükümeti, tüm bu sorunlar karşısında ne yapıyor? Kamuoyunun algısına göre, çok az şey. SPD, Yeşiller ve FDP, koalisyon anlaşmasında hedefledikleri bazı vaatleri gerçekleştirebildi. Ama hükümet ortakları, bunu yaparken kendi aralarında sürekli tartışarak uyumsuz bir görüntü sergiliyor. Özellikle de FDP ve Yeşiller hem kendi içinde hem de birbirleriyle sürekli bir gerilim içindeymiş izlenimi uyandırıyor. Scholz ise tüm olup bitenleri genellikle sessizce izlemeyi tercih ediyor. Vatandaşa göre bu, son derece can sıkıcı ve kabul edilemez bir durum.
Scholz'e destek yüzde 20'nin altında
Kamuoyu araştırma enstitüsü infratest-dimap'a göre, seçmenlerin sadece yüzde 19'u Olaf Scholz'un çalışmalarından memnun. Anketlerin yapılmaya başlandığı 1997 yılından bu yana hiçbir başbakana destek, bu kadar düşük seviyede olmamıştı. O dönemin başbakanı CDU'lu Helmut Kohl'dü ve bir yıl sonra yapılan seçimi kaybetmişti.
Scholz'un en önemli eksiklerinden biri olarak iletişim zafiyeti ön plana çıkıyor. Sadece gerekli olduğunda konuşan Scholz, bir şey söylediğinde de her zaman özlü, ölçülü ve gerçekçi bir tavır sergiliyor. Scholz, vatandaşları yatıştırmaya çalışıyor ve her şeyin yoluna gireceğine dair sözler veriyor.
Berlin'deki Alman Ekonomi Araştırmaları Enstitüsü (DIW) Başkanı Marcel Fratzscher, DW'ye yaptığı açıklamada, başbakanın daha şeffaf olması gerektiğini söylüyor: "Scholz, hükümetin neyi başarıp neyi başaramadığı konusunda dürüst ve açık konuşmalı. Ayrıca daha fazla tevazu göstermeli. Bu, iyi ve etkin bir iletişimin temeli. İş insanları da dahil olmak üzere, tüm vatandaşların güvenini kazanmak zorunda."
Halkla kontrollü temas
Daha alçakgönüllü, beklentileri daha iyi karşılayan bir başbakan! Gözlemcilere göre asıl mesele, Scholz'un aktif olmaması değil. Scholz'un, sadece ofisinde oturduğu ve ülkedeki sorunları oradan izlediği söylenemez. Nitekim başbakanlık ofisinden yapılan açıklamada, selefi Angela Merkel'e kıyasla Olaf Scholz'un vatandaşlarla çok daha fazla temas kurmaya çalıştığı belirtiliyor.
Ancak gözlemciler, bunların genellikle seçilmiş ve kontrollü temaslar olduğunu vurguluyor. Scholz ister gıda ve fuarı olan Yeşil Hafta etkinliklerinde boy göstersin, ister makamında iş dünyasının patronlarını kabul etsin, ister bir hastaneyi ziyaret etsin; tümünde temkinli bir mesafenin korunmasına özen gösteriliyor.
Yuhalama ve hakaretler
Başbakanın, halkın arasına karıştığında neler olduğu, Aralık sonu ve Ocak başında sel bölgelerine yaptığı ziyaretlerde ve ayrıca Alman milli hentbol takımının Avrupa Şampiyonası maçına gittiğinde görüldü. Olaf Scholz buralarda hakarete uğradı, yuhalandı ve alay konusu oldu.
Tutzing Siyasi Eğitim Akademisi Direktörü Ursula Münch, halkın tepkisini DW'ye şöyle değerlendiriyor: "Çok fazla boy göstermek, aynı zamanda çok fazla etki anlamına gelmiyor. Özellikle de bir başbakan söz konusu olduğunda. Göreve başladığında söylediği kadar iddialı olmadığı, varlığının ve ağırlığının artık pek hissedilmediği algısı, vatandaşlar arasında giderek yaygınlaşıyor."
Uluslararası arenada da görünmüyor
Başbakan Scholz, kendisini eleştirenlere göre, uluslararası düzeyde de liderlikten yoksun. Almanya, Avrupa'nın en büyük ekonomisi ve ABD'den sonra Ukrayna'ya en çok mali ve askerî yardım yapan ikinci ülke. Ancak çoğunluk, Scholz'un bu ağırlığı kaldırma ve uluslararası arenada boy gösterme becerisinden yoksun olduğunu düşünüyor.
SPD'de Scholz'u tasfiye planları mı yapılıyor?
Kamuoyunda haftalardır, Almanya'nın Ukrayna'ya Taurus seyir füzeleri verip vermeyeceği ve verecekse ne zaman teslim edileceği tartışılıyor. Scholz ise bu konuda tek kelime etmiyor. Başbakan, geçen hafta Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'na da katılmadı. Hem de hiçbir gerekçe belirtmeden. Oysa Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Çin Başbakanı Li Çiang, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin de aralarında bulunduğu çok sayıda üst düzey politikacı Davos'ta boy gösterdi.
Başbakanın partisi Sosyal Demokrat Partisi saflarında da genel gidişattan hoşnutsuz olanların sayısı giderek artıyor. Hatta şimdiden gelecek yılki seçimlere ilişkin bazı söylentiler ayyuka çıkmış durumda. Örneğin haber dergisi Spiegel, 2025 sonbaharında yapılacak genel seçimde Olaf Scholz'un yerine kamuoyunda hayli popüler olan Federal Savunma Bakanı Boris Pistorius'un SPD'nin başbakan adayı olması fikrinin tartışıldığı gizli toplantılar yapıldığını yazdı. Scholz'un bu söylentilere cevabı ise her zamanki gibi kısa ve öz oldu: Yorum yok!