Obama’nın Kuzey Kore çıkmazı
26 Mayıs 2009İki buçuk yıl içinde ikinci nükleer bomba denemesini yapan Kuzey Kore, geçen yılki seçim kampanyası sırasında hasmane ülkelerle “çatışma” değil, “görüşme” yapma sözü veren yeni ABD Başkanı Barack Obama’yı zor durumda bıraktı.
ABD'nin Kuzey Kore'ye vereceği yanıt, Obama için bir “erken test” anlamına gelecek. Bunun
bilincinde olan Obama’nın danışmanları, “Bush yönetiminin, Kuzey Kore'nin 2006 yılındaki ilk denemesine verdiği karşılıktan daha sert bir yanıt vermeye kararlı olduklarını” bildirdiler.
Camp David'den Beyaz Saray'a döndükten sonra Oval Ofis’teki üst düzey danışmanlarıyla bir toplantı yapan ve basın mensuplarına açıklamalarda bulunan başkan Obama da, Kuzey Kore’nin denemesini “uluslararası hukukun ağır biçimde ihlali” olarak nitelendirdi ve derhal harekete geçme sözü verdi.
Ancak Obama ile bir kaç saatte bir toplanarak değerlendirme yapan danışmanları, yönetimin Kuzey Kore karşısındaki seçeneklerinin kısıtlı olduğunu kabul ediyorlar.
Gözler Rusya ve Çin'de
New York Times gazetesine açıklamalarda bulunan danışmanlar, Pyongyang yönetimine karşı verilecek yanıt konusunda pek çok şeyin, yeni başkanın Rusya ve Çin’i, dün yaptıkları güçlü kınamaların çok daha ötesine geçmeleri için ikna etme yeteneğine bağlı olduğunu kaydettiler.
Beyaz Saray Genel Sekreteri Rahm Emmanuel, Rusya ve Çin'in Kuzey Kore'yi oldukça güçlü biçimde kınamasından herkesin çok etkilendiğini söyledi; ancak önlerindeki en büyük zorluğun, bu kınamanın etkili bir eyleme dönüştürülmesi olduğunu kaydetti.
Obama yönetiminin önünde duran kısıtlı seçenekler arasında, yeni ve daha sert yaptırımlar uygulayarak Kuzey Kore üzerindeki baskıyı arttırmak, fazla tepki vermeden bir kenarda durmak ya da Bush yönetiminin Pyongyang’ın 2006’daki ilk denemesinden sonra yaptığı gibi vites değiştirip diplomasi ve görüşme yoluna yönelmek yer alıyor.
Kuzey Kore neyi amaçlıyor?
Gözlemciler, bu konuda yapılacak değerlendirmede bilinmeyen ana noktayı, “Kuzey Kore yönetiminin, bu deneme ile ne elde etmek istediği” olarak tanımlıyorlar. Pyongyang yönetimi, ABD ve bölge ülkelerinden yeni tavizler koparmak için baskıyı artırmayı mı amaçlıyor? Yoksa ABD, Kuzey Kore’nin bu eylemini aynen dışarıdan göründüğü gibi kabul etmeli ve diplomatik izolasyonun bedeli ne olursa olsun, tam anlamıyla bir nükleer güç olmayı amaçladığı şeklinde mi yorumlamalı?
İşte Başkan Obama ve danışmanlarının son 24 saattir bu sorulara yanıt bulmaya çalıştığı ve BM Güvenlik Konseyi’nden Kuzey Kore’yi, eylemlerinin “sonuçlarına katlanma” uyarısı yapan kınamayı çıkarmak dışında bir sonuca varamadığı belirtiliyor.
Kuzey Kore’ye verilecek yanıtı daha karmaşık hale getiren noktalardan biri de, hareketleri önceden tahmin edilemeyen Pyongyang’daki yönetimin geleceğindeki belirsizlik. Kuzey Kore lideri, geçirdiği beyin kanamasından dolayı tedavi edilirken, yerine kimin geleceği hala belli değil.
Washington'un seçenekleri sınırlı
Kuzey Kore’nin ikinci nükleer denemeyle elde etmeye çalıştığı sonuç ne olursa olsun, bir kez daha kendisini, şu ana kadar İran’la yeniden görüşmelere başlamaya odaklanan ve Pakistan ve Afganistan’daki krizle baş etmeye çalışan Beyaz Saray’ın dış politika gündeminin en başına oturttu.
Görevinde sadece 4 ayı doldurmuş olan Başkan Obama, Kuzey Kore konusunda Bush yönetiminden çok taraflı bir diplomatik süreç devraldı ve başlangıçta Amerikalı yetkililer, Kuzey Kore ile doğrudan ve üst düzeyli ikili görüşme önerisinde bulunarak müzakereleri yeniden başlatmayı önerdiler.
Geçiş dönemi sırasında Obama’nın üst düzey danışmanları, önlerinde Kuzey Kore konusunda sadece bir kaç iyi seçenek bulunduğu ve öncelik sırasında değişiklik yapmanın Pyongyang’u rahatsız edebileceği sonucuna vardılar.
Ancak bir kaç hafta sonra Kuzey Kore, Obama yönetiminin doğrudan görüşme önerisini geri çevirdi ve Nisan ayında uzun menzilli füze denemesi yaptı. ABD, bu denemeyi kınaması için BM Güvenlik Konseyi’ni harekete geçirdiğinde ise, Pyongyang buna, “caydırıcılığını” güçlendirmek için kısa bir süre içinde nükleer deneme yapacağını söyleyerek karşılık verdi.
Sema Emiroğlu / New York (DW)
Editör: Ayhan Şimşek