090610 Atom Abrüstung
10 Haziran 2010ABD Başkanı Barack Obama, 2009 yılının nisan ayında Prag’da yaptığı konuşmada, nükleer silahlardan arındırılmış bir dünya vizyonunda söz etmişti.
Obama, "Şunu açıkça ve inanarak söylüyorum ki ABD, nükleer silahlardan arındırılmış dünyada barış ve güvenlik için çaba göstermeye kararlıdır. Ancak naif bir insan değilim. Bu hedefe kısa zamanda ulaşılamayacak. Belki ben o günü göremeyeceğim. Bu uğraş sabır ve kararlılık gerektiriyor. Aynı zamanda dünyanın değişemeyeceğini söyleyenleri de dikkate almamalıyız. Israrlı ve başarmaya kararlı olmalıyız" diye konuşmuştu.
"Küresel sıfır" hedefi
ABD Başkanı Barack Obama, 2009 yılının nisan ayında Prag’da yaptığı konuşmada, nükleer silahlardan arındırılmış dünya vizyonunu bu şekilde ortaya koymuştu. Mayıs ayı sonunda New York’ta düzenlenen Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması ile ilgili sekizinci Gözden Geçirme Konferansı'nın hemen ardından, nükleer silahsızlanma bildirisi olarak sevinçle karşılanan sözlerin hayalden ibaret olduğu kanıtlandı.
Geleneksel nükleer güçler, nükleer silahlarını azaltsalar da tüm nükleer silahların yok edilmesini içeren “küresel sıfır“ olarak adlandırılan hedefi gerçekleştirmeye gönüllü değiller.
Caydırıcılık iddası
Özellikle ABD ve NATO, nükleer silah bulundurmanın, siyasi hedeflerini bu tarz silahlar aracılığıyla kabul ettirmeye çalışanlara karşı bir gözdağı etkisi sağlayacağında ısrar ediyor. Ya da İran gibi nükleer silah edinme yolundaki ülkelere karşı. Ancak bu arada nükleer silah sahibi olan ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'na da katılmayan İsrail, Pakistan ve Hindistan gibi ülkeler hakkında neredeyse hiçbir söz sarf edilmiyor.
Bu durumun yarattığı çelişkiye dikkat çeken Almanya Savunma Bakanlığı eski müsteşarı Profesör Lothar Rühl, "Bu yanlış, çünkü onlara Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması aracılığıyla ayrıcalık tanınıyor. Bu ülkelerin kontrol edilmeleri gerekmiyor ve nükleer silah ve gerekli teknolojilerin yayılmaması yükümlülüğüne sahip olsalar da araştırma ve geliştirme konusunda özgürler. Bunu da yapıyorlar. Yani stratejik ve yarı stratejik nükleer silahlar geliştiriliyor. Tabii burada teknoloji sorusu akla geliyor. Bu ülkeler, nükleer silah sahibi olmayan ülkelere izin verilenden daha fazla oranda nükleer ve nükleer benzeri teknolojiler geliştiriyor" diyor.
"Çifte standart uygulanıyor"
Almanya Hanns Seidel Vakfı’nın düzenlediği ve çok sayıda Amerikalı uzmanın da katıldığı bir toplantıda, bu stratejinin gözdağı vermeye yaradığı belirtildi. Ancak kime gözdağı verilmek istendiği konusunda somut açıklama yapılmadı. Bunun yerine nükleer silah depolarının varlığının, iki dünya savaşının yol açtığı boyuttaki bir çatışmayı engelleyebileceği belirtildi. NATO temsilcileri Kuzey Atlantik İttifakı’nın bir nükleer silah ittifakı olduğunu ve öyle de kalacağını vurguladılar.
Nükleer silahların yayılmasının önlenmesinde, Yakın ve Ortadoğu, şüphesiz merkezi bir sorun olarak duruyor. Nükleer silah bulunduran ve anlaşmaya dahil olmayan İsrail, Hindistan ve Pakistan’a ses çıkarılmıyor. İran ise anlaşmayı imzaladığı halde baskı altına alınıyor. Profesör Rühl de çifte standarttan söz ediyor. Rühl, "Evet, aslında bunu en zor soru olarak görüyorum. Çünkü İran’ın nükleer programının nereye varacağını bilmiyoruz. Sadece nükleer silah sınırına kadar mı gidileceği ya da Kuzey Kore’nin yıllardır yaptığı gibi nükleer silah sınırı üzerinden siyaset mi yapmak istediklerini bilmiyoruz. Ayrıca araştırma ve geliştirme ile nükleer silah üretiminin yayılmasında ne kadar ilerlediklerinden de haberimiz yok. Yani İran büyük ve tehlikeli bir soru işareti olarak duruyor" görüşünü dile getiriyor.
Rühl, İsrail’in, varlığını resmi olarak kabul etmese de nükleer silahlarından vazgeçeceğini tahmin etmiyor. New York’taki görüşmelerde, İsrail’i de sorumlu tutmak için bir girişimde bulunuldu ve iki yıl zarfında nükleer silahlardan arındırılmış bir Ortadoğu hedefinin nasıl başarılacağını konu alan bir konferans tertiplenmesi kararlaştırıldı.
© Deutsche Welle Türkçe
Peter Philipp / Çeviri: Başak Sezen
Editör: Ahmet Günaltay