NSU cinayetlerinde karanlık noktalar
4 Kasım 2017Almanya’da 8’i Türk 10 kişiyi öldüren aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör hücresinin ortaya çıkmasının üzerinden tam 6 yıl geçti.
NSU sanıklarının Münih’te yargılandıkları davada artık sona gelinse de, terör hücresinin karanlık bağlantıları hakkında birçok soruya halen yanıt bulunabilmiş değil.
Polis ve istihbarat teşkilatlarının aşırı sağcı çevrelerde çok sayıda muhbir bulundurmalarına rağmen, 2000-2007 yılları arasında işlenen cinayetleri engellemekte başarısız olmaları, NSU üyelerini yakalayamamaları da tartışma konusu olmaya devam ediyor.
NSU davasının müdahil avukatlarından Aziz Sarıyar, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, kurban yakınlarının gerçekleri öğrenmek istediğini, ancak baş sanık Beate Zschaepe ve devletin iç istihbarat kurumunun bunları gizlemeye çalıştığını söyledi.
Sarıyar, “Düğümü tek çözebilecek olanlar Zschaepe ve Anayasa Koruma Teşkilatı. Bu ikisinden biri konuşmadığı sürece biz gerçekleri asla öğrenemeyeceğiz” dedi.
Geçmişte polisin ve istihbarat teşkilatının, aşırı sağcı çevrelerin üzerine gitmek yerine, kurbanların ailelerini şüpheli gibi görmelerini eleştiren Sarıyar, şöyle devam etti:
“Devlet cinayetleri önleyebilirdi ama doğru yöne bakmamış, bakmış da görmemiş, görmek istememiş. Ben bu cinayetlerin işlenmesi için devletin aktif bir desteği olduğu tezine katılmıyorum. Ama pasif kalmış, bilerek ya da bilmeyerek doğru yöne bakmamış. Ve Alman iç istihbaratı dosya imha ederek, sorumluların konuşmasını engelleyerek hatasını, ihmalini ya da her neyse örtbas etmeye çalıştı, gerçeklerin ortaya çıkmasını engelledi ve bu tavrını da sürdürüyor.”
Merkel’in cinayetleri aydınlatma sözü
NSU terör örgütünün ortaya çıkmasının ardından hem dönemin Cumhurbaşkanı Joachim Gauck hem de Başbakan Angela Merkel’in NSU kurbanlarının yakınlarına cinayetlerin aydınlatılması sözünü verdiğini hatırlatan Sarıyar, bu sözün ise tutulmadığını savundu.
Sarıyar, “Bence Merkel bu sözü verdiğinde bu olayların gerçek boyutunu bilmiyordu. Şimdi ne diyecek. ‘Bana bu boyutta olduğu yönünde bilgi verilmemişti bu nedenle size zamanında bu sözü verdim ama tutamıyorum’ mu diyecek. Klasik Merkel tavrı bir şey demeyerek zamanla kapatmaya çalışacak, dikkat Münih’teki davaya çevriliyor sürekli, bu dava bittikten sonra konu ne yazık ki gündemden düşecek” şeklinde konuştu.
Avukatlar AİHM’e gitmeyi düşünüyor
Müdahil avukatlardan Yavuz Selim Narin, NSU’nun ortaya çıkarılmasından bu yana geçen 6 yıllık dönemde önemli bazı gerçeklerin gün yüzüne çıkarıldığını, ancak hala karanlıkta kalan yönler bulunduğunu söyledi.
Cinayetlerin önlenmesinde, NSU üyelerinin yakalanmasında başarısız olan, büyük hata ve ihmali bulunanlar hakkında soruşturmalar açılmasını, sorumluların cezalandırılmasını talep eden Narin, “Bu altı yılda kurban ailelerin avukatları olarak bizler, gazeteciler ve meclis araştırma komisyonları ile birlikte devlet görevlilerinin arzu ettiğinden çok daha fazlasını gün ışığına çıkartmayı başardık. İstihbarat görevlileri, muhbirlerinin olaylara karıştığı apaçık ortada ve bu konuda devletin sorumluluk üstlenmesini bekliyoruz. Bunun için mücadelemizi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.
Münih’te sadece Zschaepe ile ona destek olan 4 kişinin yargılandığını, oysa NSU’nun çok daha geniş bir ağ tarafından desteklendiğini savunan Narin, davanın tamamlanmasının ardından gerçeklerin ortaya çıkması için her türlü yasal yolu kullanacaklarını, gerekirse AİHM’e gideceklerini söyledi.
Bağımsız komisyon çağrısı
NSU davasını ve parlamentolarda kurulan araştırma komisyonlarını yakından takip eden Berlin Brandenburg Türkiye Toplumu (TBB) ise, gerçeklerin ortaya çıkarılabilmesi için bağımsız bir komisyon kurulması çağrısında bulundu.
DW Türkçe’ye konuşan TBB Yönetim Kurulu Sözcüsü Ayşe Demir, “Amacımız sivil toplum kuruluşu temsilcileri, siyasetçiler, avukatların katılımıyla bağımsız bir komisyon oluşturulması. Bu komisyonun yapısal kurumsal ırkçılığı da mercek altına almalı. Sonra da belirlenecek bir dizi tavsiye açıklanmalı” dedi.
Demir siyasilerle bu komisyonun oluşturulması yönünde bir dizi görüşme gerçekleştirdiklerini, olumlu tepki aldıklarını açıkladı.
NSU’nun ortaya çıkarılmasının ardından, istihbarat kuruluşlarında bazı dosyaların imha edildiğini, göçmenler arasında devlet kurumlarına karşı bir güvensizlik oluştuğunu söyleyen Demir, bu güvenin yeniden kazanılmasının, ancak NSU cinayetlerinin eksiksiz bir şekilde aydınlatılabilmesi ile sağlanabileceğini vurguladı.
Demir, “Alman olmadıkları için insanlar katledildi. Biz bunun ortaya çıkmasının ardından toplumsal bir tepki, bir çığlık bekledik ama halen yok. Buna gerçekten anlam veremiyoruz” şeklinde konuştu.
6 yıl önce neler yaşandı?
2000-2007 yılları arasında Türk göçmenlerin hedef alındığı cinayetlerin arkasında aslında aşırı sağcı bir terör hücresinin olduğu, ancak yıllar sonra gün yüzüne çıktı.
4 Kasım 2011’de, aşırı sağcı çevrelerden Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt’ın başarısız bir banka soygununun ardından saklandıkları karavanda ölü bulunmaları, gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlayan gelişmeleri tetikledi.
Yıllardır Mundlos ve Böhnhardt ile birlikte polisten kaçan Beate Zschaepe, Zwickau'da üçlünün uzun süre yaşadığı evi ateşe verdikten sonra 8 Kasım’da güvenlik kuvvetlerine teslim oldu.
2000-2007 yıllarındaki cinayetlerde kullanılan Çeska model tabanca, Zwickau'daki bu evde bulundu.
Aynı günlerde Türkiye’nin Münih Başkonsolosluğu’na ve bazı Alman basın kuruluşlarına gönderilen DVD’lerde, NSU adlı bir örgüt adına bu cinayetler üstlenildi.
Gelişmeler Almanya kamuoyunda büyük sarsıntıya yol açtı.
Enver Şimşek, Abdurrahim Özüdoğru, Süleyman Taşköprü, Habil Kılıç, Mehmet Turgut, İsmail Yaşar, Teodoros Boulgarides, Mehmet Kubaşık, Halil Yozgat ve polis memuru Michele Kiesewetter’in öldürüldüğü cinayetler uzun süre karanlıkta kalmış, polis göçmenlerin hedef alındığı cinayetlerde aileleri şüpheli olarak görmüştü.
NSU terör örgütünün ortaya çıkmasının ardından Başbakan Angela Merkel, kurbanların ailelerini kabul etmiş, cinayetleri aydınlatma sözü vermişti.
Geçmişte güvenlik birimlerinin, aileleri şüpheli olarak görmesi nedeniyle özür dileyen Merkel, şunları kaydetmişti:
“Almanya Federal Cumhuriyeti’nin Şansölyesi olarak size söz veriyorum: Cinayetleri aydınlatmak, bunlara yardımcı olanları ve arka plandaki isimleri ortaya çıkarmak ve tüm failleri hak ettikleri şekilde cezalandırmak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz.”
NSU skandalının ardından istihbarat teşkilatları ve güvenlik birimlerinde reforma giden hükümet, aşırı sağ ile daha etkin mücadele için de çeşitli önlemler aldı.
Değer Akal
©Deutsche Welle Türkçe