NOZ: Yeni hükümet tam bir riyakârlık örneği
8 Şubat 2018Neue Osnabrücker Zeitung'daki yorumda yerini Andera Nahles'e bırakacağını açıklayan SPD lideri Martin Schulz'un duruşu sert bir biçimde eleştiriliyor:
''Almanya'da hükümetin kuruluşu geride üzüntü bıraktı. Ayrıca siyasi riyakârlığa da büyük bir örnek oluşturdu. Kurulan hükümetin kralı ise Martin Schulz oldu. Ağır yenilgi aldığı seçimlerin ardından Schulz, önce partisi SPD'nin hiçbir şekilde hükûmette yer almayacağını söyledi ama şimdi yer aldı; sonra da partisinin en sevilen temsilcilerinden Sigmar Gabriel‘i devre dışı bıraktı. Yetmezmiş gibi bir de SPD üyeleri koalisyon anlaşmasını henüz oylamadan, saygın SPD’nin başkanlık koltuğuna geçecek isim olarak yalnızca bir kişinin adını telaffuz etti. O da Andrea Nahles. Peki, SPD'ye yeni bir soluk getirmeyi taahhüt eden Schulz'un kendisi değil miydi? Gerçi artık ondan bunu gerçekleştirmesini bekleyen de kalmadı. Ama madem başaramıyor neden partiden tamamen ayrılmıyor? Gerçekten tam bir rezillik.''
Mannheimer Morgen'da Merkel'in önündeki zorlu dört yıl sonrası dönem için, CDU’lu liderin tahtına aday olabilecek isimler ele elınıyor:
"Almanya’da büyük koalisyon müzakerelerinde uzlaşılmasıyla birlikte Merkel sonrası dönem de kendini göstermeye başladı. Aynı zamanda yeni kabinede yer alan Hristiyan Demokrat Birlik’in (CDU) Genel Başkan Yardımcısı Julia Glöckner, potansiyel genç bir Merkel olmaya en büyük adaylardan biri. Savunma Bakanlığı görevini sürdüren Ursula von der Leyen da bu pozisyona hiç uzak olmayan bir isim. Ayrıca Saarland eyaletinin Başbakanı Annegret Kramp-Karrenbauer de arka sıralardan atağa geçebilir. Bununla birlikte akıllardaki en önemli soru ise şu: Koalisyon müzakerelerinden çıkan sonuca rağmen Angela Merkel nasıl dört yıl daha güçlü bir hükümet lideri olarak kalmayı başaracak? Bazı polisiye filmlerden bildiğimiz şey şu: Yaşlıların, ölümlerini bekleyen mirasçıları varsa, hayatları tehlikeye girebilir."
Kış Olimpiyatları heyecanı başladı. Ancak giderek büyüyen ve içinden çıkılamaz bir hâl alan doping skandalı, bu heyecanı yine gölgede bıraktı. Rheinpfalz gazetesinde yer alan yorumda yalnızca dopinge bulaşan sporcular değil; buna göz yuman kurumlar da eleştiriliyor:
''Olimpiyatlar tüm belirsizlikleri ile aslında bir mite dönüşmüş durumda: Bir yandan oldukça yüksek bir sembolik değere sahip, diğer yandan ise bir yalanlar silsilesi. Ayrıca herkes bu ikilemde sıkışmış durumda: Örneğin bu çarpıtılmış rekabete neredeyse hiç itiraz etmeden katılan ve birbirleriyle karşı karşıya gelen dopingli ve dopingsiz sporcular. Ya da dopinge göz yuman; hatta belki de sporculardan doping yapmalarını bekleyen ama bir sporcunun yakalanması ihtimaline karşı kendilerini sözleşmelerle garanti altına alan sponsorlar. Ve başlangıç düdüğüyle birlikte Olimpiyatlar'ın büyüsüne kapılan ve tüm bunlara rağmen sanki her şey yolundaymışçasına haberler geçen medya.''
Aynı konuyu irdeleyen Mitteldeutsche Zeitung'daki yorumda dopingle mücadele için yeterli bütçe ayrılmadığına dikkat çekiliyor:
''Sistemin kendisinin bir hilekârlık çığlığına dönüştüğü şüphesi mütemadiyen kendini gösteriyor. Kısa süre önce gazeteciler doping yapanların ne kadar kolay manipüle edildiklerini ortaya koyduklarında, önemli kurumların bu dopinglerin uzun süredir farkında olduğu ancak sessiz kalmayı tercih ettikleri de gün yüzüne çıkmıştı. Sponsorlar ve televizyon kanalları son Olimpiyat Oyunları'nda Uluslararası Olimpiyat Komitesi'ne (IOC) 5.5 milyar Euro ödemişti. Dopingle mücadele için ise tek bir kuruş ödemediler. IOC bu amaç için özel bir fon ayırdı: Dopingle mücadele araştırmalarının daha iyi yürütülebilmesi için 10 milyon dolar… Bu gerçekten gülünç.''
SÖ,BD,CÖ
© Deutsche Welle Türkçe