NOZ: AB, Erdoğan'ın şantajına boyun eğmemeli
4 Ekim 2019Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer, 2016 yılında Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında imzalanan sığınmacı mutabakatının "daha iyi nasıl uygulanabileceği" konusunda Ankara'da görüşmelerde bulundu. Süddeutsche Zeitung bu ziyaretten hareketle yorumunda sığınmacı sorununa değiniyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'deki Suriyelileri yerleştirmeyi planladığı sınır ötesi güvenli bölge planlarına AB'nin destek vermeyeceği görüşünü savunuyor.
"Suriye sınırında oluşturulacak 'harikalar diyarının' maliyeti 24,4 milyar euroyu buluyor. Peki bunu kim karşılayacak? Türkiye, ekonomik krizde olduğu için bunun altından kalkamaz. Erdoğan bu konuda Ortadoğu'dan ve daha da uzaklardan gelebilecek yeni bir mülteci dalgasından korkan Avrupalılara güveniyor. Şayet AB isteklerine kulak tıkarsa da ülkesinin sınırlarını açacağı tehdidini bir çok kez dile getirdi. Ancak Cumhurbaşkanı şu gerçeği görmüyor: AB uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Suriye'ye girişe destek veremez. Zira Erdoğan'ın sığınmacıları (güvenli bölgeye) nakletme planına destek verirse tam da bunu yapmış olacak."
Neue Osnabrücker Zeitung'da Michael Clasen imzalı yorumun başlığındaysa "Tüm eleştirilere rağmen Türkiye saygıyı hak ediyor" deniyor:
"Tabii ki, AB Erdoğan'ın 'şayet Brüksel ödemeleri artırmazsa sığınmacıları Avrupa'ya gönderirim' şantajına boyun eğmemeli. Erdoğan'ın otokratik yönetim şekline ilişkin tüm haklı eleştirilere rağmen şu gerçeği de unutmamalı: Sığınmacı krizinde en büyük yükü Türkiye omuzluyor. Avrupa Birliği bu gerçeği kabul edip buna uygun davranmalı. Suriye'nin yeniden inşa sürecinde daha güçlü rol üstlenmesi gerekiyor. Zira bir çok sığınmacının tek istediği şey eve dönmek."
Frankfurter Allgemeine Zeitung'un "Erdoğan ve Coğrafya" başlıklı yorumuysa şöyle:
"Avrupa'nın sığınmacı kriziyle ilgili olarak Türkiye'ye muhtaç olduğu doğru. Ancak bunun Erdoğan'la bir ilgisi yok. Bu ülkenin coğrafik konumuyla alakalı. Şayet AB, Birlik içinden yükselen eleştirilere uyup Türkiye ile varılan sığınmacı anlaşmasını sonlandırırsa, şu gerçek değişmeyecek: Türkiye hem Suriye'nin hem de Avrupa Birliği'nin komşusu konumunda. Ayrıca sınırları içinde dünyanın hiç bir ülkesinde olmadığı kadar sığınmacı barındıyor. Ve İran, Güney Asya ve Afrika'dan gelecek milyonlarca potansiyel sığınmacı için bir geçiş ülkesi olma konumunu sürdürecek. Ama söz konusu mutabakat olmazsa Erdoğan'ın sığınmacıları ülkesinin batı kıyılarına ve oradan da Yunan adalarına geçişini engellemek için hiçbir nedeni kalmayacak. Brüksel, Ankara ile varılan anlaşmaya son verirse, Türkiye'nin Bulgaristan ve Yunanistan kara sınırı da ortadan kalkmayacak."
Stutgarter Nachrichten gazetesiyse Alman ekonomisinin durumunu mercek altına alıyor:
"Evet, Alman sanayi sektörü resesyonda. Son iki çeyrektir buradan gelen rakamlar düşük olduğu için bunu en azından şeklen böyle söylemek doğru olur. Ancak bu Alman ekonomisi krizde demek değil. Sorunun temel nedeni dünya ekomisinin güçsüzleşmiş olması. ABD ve Çin'in gümrük vergileri konusunda anlaşmazlık yaşaması, ABD Başkanının Avrupalı otomotiv üreticilerine ve diğer ürünlere daha fazla vergi bindirmekle tehdit etmesi ve İngilizlerin -daha nasıl olacağı kestirilemeyen bir biçimde- AB'den ayrılıyor olması küresel ekonomiyi zorluyor. Hal böyleyken, ülke ekonomisinin yüzde 70'i ihracata dayalı olan bu ülke mevcut durumdan diğerlerine kıyasla daha fazla etkileniyor. Ancak iyi olan taraf, Almanya'da diğer alanlarda işlerin iyi gidiyor olması. Örneğin; çalışan maaşları, fiyatlardan daha çabuk artıyor, tüketiciler alıma istekli ve şirketlerin de yatırım için paraları var. İşte tüm bunlar umut verici."
DW/MK,JD
© Deutsche Welle Türkçe