"Ölen sığınmacılar ölümcül sınır politikasının kurbanları"
1 Ekim 2019Yunanistan'ın Midilli Adası'ndaki Morya sığınmacı kampında çıkan yangında bir kadın ile çocuğunun hayatını kaybetmesı ve ardından yaşanan gerginlik Neues Deutschland tarafından şöyle yorumlanıyor:
"Sığınmacı bir kadın ve onun çocuğu, Yunan adası Midilli'deki Morya sefalet kampında çıkan yangında hayatını kaybetti. Polis koruma arayan insanlara karşı göz yaşartıcı gaz kullanıyor. Burada bir 'trajedi'den söz etmek gerçeği ıskalamak anlamına gelir. Yaşamını yitiren iki sığınmacı, Avrupa Birliği'nin ölümcül sınır politikasının son kurbanları. Morya'da er ya da geç yeni bir ölüm vakası olacağı öngörülüyordu. 2015 yılından bu yana kaynayan bu kazanda insanlık dışı koşullar hakim. Doktor eksikliği, hastalıkların yayılması, umutsuzluk ve geleceğini görememe gibi durumlar sürekli bir olağanüstü duruma neden oluyor. Sınır Tanımayan Doktorlar'ın verdiği bilgiye göre bu kampta yetişen çocukların dörtte biri intihar riski taşıyor. 2017 yılının Ocak ayında burada üç kişi dumandan zehirlenerek öldü. Isıtılmayan çadırlarının içinde donmamak için ateş yakmışlardı."
Sebastian Kurz liderliğindeki Avusturya Halk Partisi'nin (ÖVP), Pazar günü yapılan Avusturya erken genel seçimlerinden galip çıkması Almanya'da tartışılmaya devam ediliyor. Münchner Merkur gazetesi, son yıllarda sürekli oy kaybı yaşayan Alman merkez sağ partilerinin, Avusturya seçimlerinden çıkaracağı dersler olduğu görüşünde:
"Son zamanlarda merkezdeki kitle partilerinin yaşadığı çöküşün doğal bir süreç olduğundan o kadar çok söz edildi ki, Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Hristiyan Sosyal Birlik (CSU), yüzde 27 civarında oy ile batmakta olan Titanik'in içinde kaderlerine razı bir tavır takındılar. Viyana'da Sebastian Kurz'un seçim zaferi, muhafazakar bir dünya görüşüne sahip seçmene özel atık gibi davranarak aşırı sağın kucağına itmeyen, halka yakın siyasetçiler ve içeriklerle farklı bir gidişatın mümkün olduğunu açıkça gösteriyor. Kurz elde ettiği galibiyetle Merkel ve Kramp-Karrenbauer CDU'sunun zayıf yanlarını da tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. Birbirini güvensiz bir biçimde gözetleyen ve çaresiz bir biçimde Yeşiller'in ardından koşan bu iki hanımefendi daha Amerika Birleşik Devletleri'ndeki İklim Konferansı'na bile aynı uçakta gitmeyi beceremiyor. Berlin'de sıkıntı ve sefalet… Bakalım CDU ve CSU Viyana'nın verdiği dersten bir şeyler öğrenebilecek mi?"
Almanya'nın Chemnitz kentinde kendine 'Revolution Chemnitz' adını veren ve amacını ülkede sistemi değiştirmek olarak dile getiren terör zanlısı bir grubun sekiz Neonazi üyesi hakkındaki davanın ilk duruşması yapıldı. Frankfurter Allgemeine Zeitung konuyu şu şekilde ele alıyor:
"Chemnitz'de yargılanan sağ terör zanlıları gerçekten Almanya'da bir sistem değişikliğini hayata geçirebilir miydi bilinmez. Ancak Federal Savcılık bu kişilerin, 'açıkça nasyonal sosyalist fikirlere' sahip olduğunu iddia ediyor. Ve bu fikirler kendini sadece darbe planlarında değil, farklı kökenden gelen vatandaşlara yönelik saldırılarda da gösterdi. Haklarındaki tek iddia terör örgütü kurmak da değil. İçlerinden bazıları mala ve kişiye saldırı iddiasıyla da yargılanacak. Bu iddialardan birinde savcılık 'tehlikeli adam yaralama'dan söz ediyor. Grup ayrıca uluslararası holigan oluşumlarını da harekete geçirmeye çalışmış. Bu konuda da başarılı olmaları durumunda neler olabileceği konusunda ancak tahminler yürütülebilir. Ancak düşmanlarının şiddet ve devrim fantezileri filizlenmeden, iç güvenliğini tehlikede gördüğü anda zamanında müdahele etmek, kendini savunan bir hukuk devleti olmanın göstergesi. Bu açıdan davanın Federal Başsavcılık tarafından üstlenilmiş olmasının geçerli bir sebebi var."
Aynı konuyu yorum sayfalarına taşıyan Weser Kurier gazetesi de aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) davasına atıfta bulunarak, Revolution Chemnitz davasında yetkililerin zamanında müdahale ettiklerini ifade ediyor:
"Chemnitzli Neonazi grubuna karşı tavırlarında yetkililer ne denli verimli olabileceklerini ortaya koydu. Sekiz sabıkalı erkek daha büyük belalara sebep olmadan tutuklandı. İnsan burada NSU skandalından olumlu dersler çıkarıldığına inanmak istiyor. Şimdi merak edilen konunun hukuki süreci. Şiddet suçu işlemek üzere zanlıların aralarında yaptığı anlaşma eksiksiz ispatlanıp davanın bir 'siyasi dava'ya dönüşmesi engellenebilecek mi? Hukuk devleti ve güçlü demokrasi kendilerini bir kez daha kanıtlamak zorunda."
dpa, AFP/ET, JD
© Deutsche Welle Türkçe