'Türkiye’ye bağlı'
25 Haziran 2013Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle'nin 'orta yol' formülü, Türkiye'nin AB sürecinde yeni bir krizin atlatılmasını sağladı. Lüksemburg'daki toplantıda AB ülkelerinin oy birliğiyle kabul ettiği öneriyle Türkiye ile 22 numaralı 'Bölgesel Politika' faslının açılması konusunda siyasi uzlaşma sağlandı. Faslın resmî açılışının yapılacağı Hükümetler Arası Konferansın toplanması ise Türkiye hakkında AB İlerleme Raporu’nun açıklanacağı ekim ayı sonrasına bırakıldı.
Deutsche Welle Türkçe'nin sorularını yanıtlayan AB'nin eski Türkiye temsilcisi emekli büyükelçi Marc Pierini, alınan kararın dengeli olduğunu söylediği ve şunları ekledi: “Türk hükümetinden son dönemde Avrupa Parlamentosu'na ve bir AB ülkesine (Almanya'ya) yöneltilen eleştirilerde kullanılan dile bir karşılık verilmesi bekleniyordu. Diplomaside, normlar ve standartlar vardır. Son dönemde Türk yetkililerin kullandığı dilde bunun dışına çıkıldı. AB tepkisini gösterirken, müzakereleri askıya almadı. Bunun da en önemli nedeni, Taksim olaylarında protestocuların büyük bölümünün –ki bunları Türkiye'nin liberal yarısı olarak adlandırabiliriz- bu protestocuların savunduklarının aslında AB'nin de savunduğu değerler olmasıdır.”
AB'nin Türkiye ile 22 numaralı başlıkta müzakerelere başlaması çok daha önceden kararlaştırılmış, 26 Haziran tarihinde Hükümetler Arası Konferans'ın toplanması planlanmıştı. Ancak Gezi olaylarının ardından özellikle de Almanya ile Türkiye arasında yaşanan diplomatik gerilim, bu toplantıyı suya düşürmüştü. Ankara ile Berlin arasında, Westerwelle ve Davutoğlu'nun temasları ile gerilim bir ölçüde düşerken, müzakere başlığının açılması konusunda gözler şimdi ekim ayına çevrildi.
13 müzakere başlığı açıldı
Halen 'Carnegie Europe' adlı düşünce kuruluşunda Türkiye uzmanı olarak görev yapan emekli büyükelçi Pierini'ye göre, gelecek aylardaki gelişmeler belirleyici olacak. Pierini, "Şimdi bu kısa arada, geçen haftalarda olan biteni düşünmek, Türkiye'deki gelişmelerin netleşmesini görmek için vaktimiz olacak. Önemli olan, tarafların AB - Türkiye ilişkilerini nasıl bir noktaya taşımak istedikleri konusunda stratejik bir vizyon ortaya koyabilmeleri… AB içinde görüş ayrılıkları ve nüanslar bir yana, Taksim olayları Türk yetkililerin önünde iki tercih olabileceğini gösteriyor. Gelecek aylarda, ya daha fazla kutuplaşma ve hoşgörüsüzlük ya da daha fazla hoşgörü ve birlik beraberlik göreceğiz" diyor.
AB'nin sonbaharda yeni müzakere başlığını resmen açması durumunda, Türkiye'nin tam üyelik süreci yeniden canlanacak. Türkiye bugüne kadar yalnızca 13 müzakere başlığı açabildi, bunlardan yalnızca 1'ini geçici olarak kapatabildi. Kıbrıs sorunu nedeniyle çok sayıda başlık bloke durumda. Bazı Türk siyasetçiler, AB'nin süreci canlandırmaması durumunda, artık Ankara'nın da başka alternatiflere yönelebileceği uyarısında bulunuyor.
'Dış mihraklar' söylemine eleştiri
2006-2011 yılları arasında Türkiye'de görev yapan emekli büyükelçi Marc Pierini, AB ve Türkiye'nin birbirine ihtiyacı olduğunu, üyelik sürecinde ilerlemenin her iki tarafın da çıkarına olduğunu kaydediyor: “Son günlerde tartışmanın zirveye çıktığı dönemde, bazıları Türkiye'nin artık AB'ye ihtiyacı olmadığını söyledi. Ancak Türk ekonomisinin temellerine baktığınızda, ticarete, yatırımlara baktığınızda bu doğru değil. Doğrudan yabancı yatırımların yüzde 80'i AB'den geliyor. Teknolojinin büyük kısmı AB'den. Bunun karşısında gerçekçi bir alternatif ise yok. Günlük siyasette, 'Türkiye'nin artık AB'ye ihtiyacı yok' diyenler olabilir. Ama gerçekte Türkiye'nin AB'ye ihtiyacı var.”
AB'nin eski Türkiye Büyükelçisi Pierini, Gezi olayları sonrasında Türk siyasetçilerden Batı'ya yöneltilen suçlamaları ve 'dış mihraklar' söylemini eleştirirken, bu suçlamaların temelsiz olduğunu, Avrupa'daki siyasetçi ve karar alıcılar tarafından anlamsız bulunduğunu savunuyor ve şunları ekliyor: “Bu kompo teorileri Türkiye'de çok seviliyor. Geçtiğimiz günlerde AB kurumlarında, Avrupa Parlamentosu'nda çok sayıda temasta bulundum. Avrupalı siyasi karar alıcılar, siyasi aktörler bu teorilere bir anlam veremiyor. Şunu söyleyebilirim. Bu komplo teorileri argümanı ne kadar fazla kullanılırsa, inandırıcılık kaybı o kadar fazla oluyor.”
© DeutscheWelle Türkçe
Haber: Ayhan Şimşek
Editör: Hülya Schenk
DW Türkçe'yi Facebook (facebook.com/dwturkce), Twitter (twitter.com/dw_turkce), Youtube (youtube.com/deutschewelleturkish), Soundcloud (soundcloud.com/dw-turkce) ve Ustream (ustream.tv/channel/dw-türkçe) üzerinden de takip edebilirsiniz.