Mülteci dramında kota krizi
15 Haziran 2015Plana karşı çıkan ülkelerin gerekçeleri oldukça çeşitlilik gösteriyor. Örneğin Portekiz ve İspanya yüksek işsizlik oranını gerekçe olarak sunarken Letonya henüz hazır olmadığını öne sürüyor. Baltık ülkesi şu ana dek yalnızca 100 sığınmacının talebini kabul etti, kota planıyla ise bu rakamın 5 katı sayıda mülteci ülkeye gelecek. İkinci Dünya Savaşı'nda Rusya tarafından işgal edildiği için nüfusunun yaklaşık yüzde 30'u Rus kökenli olan Letonya'nın İçişleri Bakanı Rihards Kozlovskis, ülkesinin göçmenler konusundaki hassasiyetine dikkat çekiyor.
Polonya da AB Komisyonu'nun önerisine karşı çıkan ülkeler arasında. Plan ilk etapta yalnızca Suriye ve Eritre'den 40 bin mülteciyi kapsıyor olsa da kota uygulamasının gelecek planlamalar için bir model olarak benimsenmesi öngörülüyor. Bu plan için ülkenin büyüklüğü ve ekonomisi, işsizlik oranı ve şu ana kadar kaç sığınmacıyı aldığına göre bir hesaplama yapılıyor. Örneğin uygulamayla geçen yıl yalnızca 115 Suriyeliye mülteci statüsü tanıyan Polonya'nın çok daha fazla mülteciyi sınırlarına kabul etmesi beklenecek. Diplomatlar sonbahardaki meclis seçimleri öncesinde kota planlarının seçmenin hoşuna gitmeyeceğini, ancak hükümetin buna rağmen kota karşıtı tutumunu değiştirdiğine dikkat çekiyor. Daha fazla sayıda mülteciyi kabul etmiş olan Almanya, İtalya, Fransa gibi ülkelerse üzerlerindeki yükün hafifletilmesini istiyor. Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maizière de yaşanan son mülteci faciaları sonrasında Avrupa'nın ortak bir çözüm bulmasının şart olduğunun altını çiziyor.
'Birliğin her ülkesi ortak kararda etkili'
Şu ana kadarsa bu ortak çözüme ulaşılamadı. Giderek daha fazla insan savaş, kriz ya da yoksulluk gibi nedenlerle Avrupa'ya kaçsa da, bu mültecilerin yüzde 90'ı yalnızca sekiz AB ülkesinde barınıyor. Yeşiller Partili Avrupa Parlamentosu milletvekili Ska Keller, ‘kota tartışmalarında dayanışma prensibinin bu kadar göz ardı edilmesinin bir felaket olduğunu' söylüyor.
Birleşik Krallık, İrlanda ve Danimarka mülteci politikalarında özel haklara sahip ve planın dışında kalma seçenekleri bulunuyor. Geriye kalan 25 üyenin üçte biriyse sabit bir kotaya karşı çıkıyor. Diğer bir üçte birlik dilim konuya çekimser yaklaşırken, yine 25 ülkenin üçte biri plana destek veriyor. Yani planın uygulanması için gerekli olan çoğunluk sağlanamıyor.
AB Parlamentosu Başkanı Martin Schulz plan konusunda kararın Brüksel'de alındığına, ancak uygulamasının Avrupa başkentlerine; örneğin Madrid, Lizbon, Prag ya da Riga'ya bağlı olacağına dikkat çekiyor.
©Deutsche Welle Türkçe
Karin Bensch