Muhteşem Barcelona
28 Mayıs 2009Katalan ekibi, Kamerunlu golcüsü Samuel Eto'o ve Arjantinli “süper bücürü” Lionel Messi’nin golleriyle kupaya uzanırken, Cristiano Ronaldo'lu Manchester United ise sahadan boynu bükük ayrıldı.
DW'den Murat Çelikkafa’nın maç analizi:
Barcelonalı taraftarların da belirttiği gibi onlar gerçekten de Avrupa – hatta kulüpler düzeyindeki dünya futbolunun en iyileri!
Futbol spikerlerinin eskiden çok sık kullandığı bir ifade vardı: Dar alanda kısa paslaşmalar! Belki de futbolun en basit kurallarından biri olan etkili pas kombinasyonunun nasıl yapılması gerektiğini PAF takımında futbol oynayan gençler bile bilir aslında: Top daha sana gelmeden meşin yuvarlağı nasıl kontrol edeceğini ve kime pas vereceğini düşünmek zorundasın!
Teori kısmı basit olmasına basit de iş uygulamaya gelince durum değişiyor. Çünkü maç içinde antrenmandaki kadar rahat edemeyen futbolcular, rakibin kurduğu baskı karşısında tüm teorik bilgilerini unutup, zaman zaman amatör futbolcuların bile yapmayacağı hareketler sergileyebiliyorlar.
İşte Roma Olimpiyat Stadı’nda oynanan Şampiyonlar Ligi finalinde de aynen böyle bir durum yaşandı. Geçen sezonun “şampiyonlar şampiyonu” İngiliz Manchester United, İspanyol rakibi Barcelona’nın dar alandaki kısa pas kombinasyonlarını sadece seyretmekle yetindi. Daha maçın ilk çeyrek saatinde Katalan ekibinin Kamerunlu santrforu Samuel Eto’o, bu pas kombinasyonları sonunda ceza sahasına girdi ve attığı çalımla, dünyanın en iyi savunmacıları arasında gösterilen Nemanja Vidic’in âdeta belini kırdıktan sonra topu Manchester United ağlarına gönderdi. Bu gol bile Barca’nın üstün top tekniği karşısında İngiliz ekibinin çaresiz kalacağının sinyallerini daha maçın başında verdi.
Manchester United seyretti
Iniesta ve Xavi ikilisinin çıkardığı akıl dolu paslara engel olamayan ve rakibinin oyun kurmasını sadece “seyreden” İngiliz ekibi, bir sağda bir solda fırtına gibi esen Lionel Messi’yi de durduramayınca mağlup olmaktan kurtulamadı. Muhteşem performansını attığı kafa golüyle süsleyen 1,70’lik Messi, yaşadığı coşkuyu “Burada elde ettiğimizi başarının ne kadar önemi olduğunu idrak edebilmek için biraz zamana ihtiyacımız var. Hayatımın en büyük başarısını kazandım. Şu anda dünyanın en mutlu insanı benim” sözleriyle anlatmaya çalıştı. Katalan ekibi, Şampiyonlar Ligi statüsünde oynanmaya başlanan turnuvayı, 1992 ve 2006’dan sonra üçüncü kez kazanmayı başardı.
Genç yaşta büyük başarı
“Şampiyonlar Ligi’nin kazanan en genç teknik direktör” unvanını elde eden 38 yaşındaki Josep Guardiola ise “Ne diyebilirim ki! Çok mutluyum ve bu başarıyı önce hazmetmem lazım” diyerek mutluluğunu tarif etmekte kelimelerin kifayetsiz kaldığını anlatmaya çalışıyordu. Guardiola, böylece Johann Cruyff ve Frank Rijkaard’ın ardından, eski adı Şampiyon Kulüpler Kupası olan Şampiyonlar Ligi’ni hem oyuncu hem de teknik direktör olarak kazanan “Barca efsaneleri” arasına katıldı.
Genç teknik adam, maçın teknik analizini ise şöyle yaptı:
“Topa hakim olmaya ve Ronaldo ve Rooney ile etkili olmaya çalıştılar. Fakat onları çok iyi kontrol ettik. Defanstaki futbolcularımla konuştum. En önemli şey, özellikle ikinci yarıda atağa kalktığımızda defansın Ronaldo, Rooney, Berbatov ve Teves’e çok dikkat etmesi gerekiyordu. Defansımız da üzerine düşeni yaptı, bu bizim için çok iyi oldu.”
Sahi, Guardiola rakip bir takımdan bahsetti. Dün akşam sahada iki takım yok muydu? Görünüşte evet! Ama maç içinde ilk on dakika ve Messi’nin golünden on dakika öncesi olmak üzere toplam 20 dakika dışında Manchester'i sahada gören oldu mu?
Fergusson'un talebelerine ne oldu?
Aslında bu sezon İngiltere’de şampiyonluk ipini göğüsleyerek ne denli forma olduğunu gösteren Sir Alex Fergusson’un talebeleri için bu bir “unvan maçıydı”. Geçen yıl Chelsea’ye penaltılarla üstünlük sağlayarak “Avrupa’nın en büyüğü” olan ManU, bu sezon da yine tüm umutlarını Cristiano Ronaldo’ya bağlamıştı. Ama dün akşam sahada fırtına gibi esen bir Ronaldo yerine son derece sinirli ve rakiplerine gereksiz fauller yapan, Barcelona defansını geçmeyen bir Ronaldo vardı.
Portekizli yıldıza ikinci yarıda Carlos Teves ve Dimitar Berbatov imdada yetişmeye çalıştıysa da İngiliz ekibini gücü Barca’nin bileğini bükmeye yetmedi.
Sir Alex Fergusson'a birileri “bükemediğin bileği öpeceksin” şeklindeki Türk atasözünü söyledi mi bilinmez ama, kurt hoca, rakip Barcelona’nın kupayı kesinlikle hak ettiğini teslim etti:
“Bu akşam defansımızın döküldüğünü söylemek zorundayım. Özellikle ilk golde, ki bu da onları ateşledi, daha sonrasında topa sahip olmaları ve Messi’nin orta alan hakimiyeti top kapmamızı zorlaştırdı. Onlara şapka çıkarıyorum, çok iyi bir oyunla bizi mağlup ettiler. İyi olan kazandı, yapacak bir şey yok…”
Murat Çelikkafa
Editör: Ayhan Şimşek