Mizaha sansürde son nokta: Erişim engeli
14 Şubat 2020Türkiye'de son dönemde basın üzerinde artan baskı, mizah dergisi Leman'ın Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile ilgili karikatürüne internette erişim engeli getirilmesi ile yeni bir boyut kazandı. Bakan Albayrak'ın Kanal İstanbul güzergâhından arsa aldığına ilişkin karikatüre ve söz konusu haberlere Perşembe günü internet üzerinden erişim engeli getirildi.
DW Türkçe'ye konuşan Leman dergisi Genel Yayın Yönetmeni Tuncay Akgün, son erişim engeliyle ilgili dergiye resmî bir bildirim gelmediğini söylüyor. Akgün "Biz de basından okuduk. Bu haberle ilgili yapılan her şeye erişim engeli getirilmiş, aralarında bizim kapağımız da var. Bu çağda dijital alanda getirilen sansür aslında tam tersi bir etki yarattı. Şu an kapak inanılmaz şekilde paylaşılıyor" diyor.
Kanal İstanbul projesiyle birlikte bu güzergâh üzerinde satın alınan araziler gündeme gelirken, Leman dergisi, Bakan Albayrak'ın da Kanal İstanbul güzergâhı üzerinde arazi satın aldığına ilişkin Cumhuriyet Gazetesi'nin haberine kapağında yer verdi. Dergi kapağında Kanal İstanbul güzergahının yer aldığı harita üzerinde Berat Albayrak karikatürleri "Bakın burası çok önemli" konuşma balonlarıyla görülüyor. Söz konusu haberlere ilişkin, Albayrak'ın 12 Şubat tarihinde İstanbul Anadolu 7. Sulh Ceza Hakimliği'ne yaptığı erişim engeli talebi mahkeme tarafından aynı gün kabul edildi. Çıkan haberlerin yanı sıra 22 Ocak'ta yayımlanan Leman'ın kapağında yer alan karikatüre de mahkeme kararıyla erişim engeli getirildi. Leman'ın haber sitesi, söz konusu karikatüre "Bakan, yabancıya gitmesin diye Kanal İstanbul güzergâhından arsa almış" başlığıyla yayınlanan haberinde yer vermişti.
"Korku iklimi var"
Türkiye'de binlerce sosyal medya kullanıcısı hakkında açılmış davalar olduğunu ifade eden Tuncay Akgün, "Medyanın durumu herkesin malumu. Gözlemliyoruz da gerçekten bir korku iklimi var. Ama baskı her zaman baskıyı yapanlar açısından istedikleri sonuçları verebilecek bir şey değil, tam tersi patlamaya yol açabilir" diye konuşuyor.
Leman dergisi çizeri Sefer Selvi ise erişim engelinin son dönemde çizerlerin karşılaştığı baskının yanında 'devede kulak' olduğunu vurguluyor. DW Türkçe'ye konuşan Selvi "Bugüne kadar çizerlere çok fazla dava açıldı. AKP iktidarından önce karikatürcülere neredeyse hiç dava açılmıyordu. Cezaevine giren karikatürist arkadaşlarımız oldu. Karikatür çizmeyi bırakanlar bile oldu" diyor.
Bağımsız olarak, reklam almadan ve bir patrona bağlı olmadan ayakta kalmaya çalışan mizah dergileri, gündem karikatürcülüğü ve ulaştığı kitle bakımından demokrasi için önemli bir işlev görüyor. Bu dergiler arasında yer alan haftalık mizah dergisi Leman, 1991'den bu yana yayımlanıyor. Çizer Tuncay Akgün, dergi tarihi boyunca siyasi iktidarlarla ve ona bağlı mekaniklerle, kurumlarla ilgili her zaman sorun yaşadıklarının vurguluyor. Ancak Akgün'e göre, altının çizilmesi gereken nokta, artık milenyum çağının gelmesine, 2000'lerin ilk çeyreğine yaklaşılmasına rağmen benzer baskının halen ve artarak hissedilmesi.
"En sert baskı 15 Temmuz'da"
Akgün, mevcut baskıyı en sert şekilde 15 Temmuz sürecinde hissettiklerini anlatıyor. Leman'ın 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili hazırladığı özel sayısının dağıtımı da matbaada polis tarafından engellenmişti. Darbe özel sayısı kapağında bir poker masası başında iki el, birinin önünde tüfeğini doğrultmuş şaşkın ifadeli askerler, diğerinin önünde de siviller duruyor; askerlerin arkasındaki kişi 'Mehmetçiği sürüyorum' derken, karşıdaki elden 'Gördüm yüzde 50'yi sürüyorum' konuşma balonu görülüyordu.Tuncay Akgün, o dönem, derginin matbaanın yanı sıra bayilerden de toplatıldığına işaret ediyor.
"Hangi torbaya atılacağınız belli değil"
Akgün'e göre, genel olarak bir baskı ortamı yaratılıp eleştiri hakkını kullananların otosansüre zorlandığı, rutin olarak kendini ifade ediş biçimlerinin sınırlandırılmak istendiği bir süreç var.
"Kendini ifade etme açısından eski yıllara göre çok daha ağır koşullarda çalıştığımızı söyleyebiliriz" diyen Tuncay Akgün 1990'lara kıyasla şu farklılıklara dikkat çekiyor: "Eskiden sonuçları hesaplayabiliyordunuz, şimdi başınıza ne geleceği, hangi torbaya atılacağınız belli değil. Üzerinizdeki baskının nereden geleceği belli değil. Sistematik bir troll baskısı var. Sizi olabilecek her şeyle tehdit eden, üzerinize küfür, hakaret, taciz boca eden bir toplu saldırı biçimi var. Ayrıca hukuksal olarak da kendinizi sağlıklı bir şekilde savunup savunamayacağınıza dair bir soru işareti var. Bunlar çok belirleyici şeyler. İktidar açısından ayrı bir alınganlık biçimi var. Ummadığınız şeyden, beklemediğiniz şeyler çıkarabiliyorlar."
"Siyasiler kutsallaştırıldı"
Hiciv sanatının çok köklü bir gelenek olduğunu vurgulayan çizer Bülent Üstün de mizah dergilerinde politik karikatürlerin 80'lerde Gırgır dergisi ile başladığını hatırlatıyor. DW Türkçe'ye konuşan Üstün, "Mizah dergileri okumaya başladığım zamanlarda da, ilk çizmeye başladığım dönemde de iktidar figürleri resmediliyordu. İlk çizdiğim karikatür Turgut Özal'dı. Bu bir gelenek mizahta aslında" dedi. Üstün, kırılma noktasının ise 'siyasi figürün kutsallaştırılması' olduğunu düşünüyor: "Bizim çizdiğimiz zaman siyasiler, topluma hizmet eden devlet memuru idi. Son 20 yılda siyasi figürler kutsallaştırıldı. Eleştiriler, kutsala laf etmiş gibi algılanır oldu" diyor. 1991-1994 arasında TV'de yayınlanan politik mizah programı Plastip Show'u hatırlatan Bülent Üstün, "Siyasi figürleri kuklaları oynuyordu. Şimdi yaptığınızı düşünsenize, Plastip Show yapılabilir mi, bunu hangi kanal yayınlayabilir" diye soruyor.
Otosansür var mı?
Karikatüristlerin kişisel olarak çizmekten çekinmediğini, ancak işin içine kurumsal yapı girince, kuruma ekonomik bir saldırı gelmemesinin gözetildiğini belirten Üstün, diğer yandan haftalık dergilerin sosyal medyanın hızına karşı hantal kaldığını, bu nedenle de gündemle ilgili güncel karikatürlerin eskisi gibi yapılamadığı görüşünde.
Çizer Sefer Selvi de artık çizerken mutlaka dava açılır mı diye düşünüldüğünü söylüyor. Selvi "Çalıştığın kuruma da baskı söz konusu olduğu için otosansür uygulamak zorunda kalınıyor. İstisnai de olsa bu tür şeyler yaşanabiliyor. Eskiden çok çok sert, özgürce, aklına ne geliyorsa çizebiliyordun. En ufak bir kısıtlama hissetmiyordun. Ne tehdit alıyordun, ne kızarlar diye düşünüyordun. Şimdi böyle değil" diyor.
Pelin Ünker / İstanbul
© Deutsche Welle Türkçe