Medyaya muhalefetin adaylarına sansür eleştirisi
9 Mayıs 2018Türkiye ana akım medyasındaki tek seslilik, 24 Haziran'daki kritik seçim öncesinde kamuoyunda giderek daha fazla hissediliyor. 16 Nisan 2017'deki Anayasa değişikliği referandumu öncesinde olduğu gibi, 24 Haziran seçimlerine gidilen bugünlerde de Türkiye'de ana akım medyanın Erdoğan dışındaki cumhurbaşkanı adaylarına olması gerekenden çok daha az yer vermesi büyük eleştiri konusu.
Mart 2017 döneminde 17 ulusal kanalın yayınlarını inceleyen Demokrasi İçin Birlik girişimi, televizyon kanallarında "hayır" kampanyası yürüten partilere eşit süre ayrılmadığını ortaya koymuştu. Radyo Televizyon Üst Kurulu'ndan (RTÜK) alınan bilgilerle yapılan araştırmada, 1-20 Mart 2017 arası canlı yayınlarda Cumhurbaşkanlığına 169, AKP'ye 301,5 saat ayrılırken, Cumhuriyet Halk Partisi'ne 45,5 saat, MHP'ye 15,5 saat ayrıldığı, HDP'ye ise hiç yer verilmediği ifade edilmişti.
İnce: TRT'nin önünde miting yaparım
Benzer bir tablo şimdi 24 Haziran seçimleri öncesinde de yaşanıyor. Erdoğan dışındaki adayların yaptığı miting ve konuşmalar ana akım medyada kendine yer bulamadı. İlk mitingini memleketi Yalova'da yapan CHP'nin adayı Muharrem İnce'nin konuşması televizyonlarda canlı yayınlanmazken, Erdoğan'ın mitinglerine ise canlı bağlantı yapıldı. Bununla birlikte geçtiğimiz haftalarda iktidara yakınlığı ile bilinen Demirören Grubu'na satılan Hürriyet Gazetesi'nden bir muhabirin Muharrem İnce ile yapacağı röportajın iptal edildiğine dair internet sitelerinde haberler yayınlandı. İnce ise haftasonu Balıkesir mitinginde TRT'yi sert sözlerle eleştirdi ve yaptığı mitinglerin TRT'de yayınlanmaması halinde 130 milletvekiliyle TRT önünde miting yapacağı iddiasında bulundu.
HDP'den "medya ambargosu" raporu
Medyada en fazla sansüre uğrayan siyasi parti olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) de 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana "medyada maruz kaldıkları ambargo" hakkında basın kuruluşlarının yayınlarını tarayarak rapor hazırladı. Raporda Selahattin Demirtaş'ın Erdoğan'a yönelik olarak "Seni başkan yaptırmayacağız" sözlerini söylediği 17 Mart 2015 tarihli grup toplantısının HDP'nin NTV, CNN Türk ve Habertürk televizyonlarında canlı yayınlanan son grup toplantısı olduğu belrtildi. Raporda 28 Mart 2018 tarihi itibariyle NTV'nin 830 gün, CNN Türk'ün 650 gün, Habertürk'ün ise 751 gündür ekranlarına HDP'li hiçbir ismi konuk etmediği belirtildi.
24 Haziran'daki seçim yarışı başladıktan sonra da HDP'liler seçim propagandası yapmak için ana akımda kendilerine yer bulmuyor. Cumhurbaşkanları adayları Demirtaş da zaten cezaevinde olduğu için seçim etkinliklerine katılamıyor. Mesajlarını sadece avukatı aracılığı ile sosyal medya hedef kitlesine ulaştırıyor.
"İktidar medyası nefret dili üretiyor"
Medyanın seçim yayınlarındaki performansını DW Türkçe'ye değerlendiren Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, "Türkiye bir seçime daha medyada demokratik esaslarda uzak bir ortamda giriyor" diyor.
Son 10 yılda iktidarın medyayı çok büyük oranda kendi politik çizgisine çekmeyi başardığını dile getiren Önderoğlu'na göre, gazetecilik açısından tek tehlike ise bu değil. Erdoğan medyasında üretilen dilin yalnızca iktidarı desteklemekle kalmadığını, toplumu ayrıştırıcı, nefret dolu bir söylem de ürettiğine dikkat çeken Önderoğlu, "Muhalefet liderleri 'hain', 'şer odağı' gibi ifadelerle damgalanıyor. Toplumun yarısı için habercilikle bağdaşmayan ifadelerle ayrımcı bir dil kullanılıyor. Bu durum son derece kaygı verici" değerlendirmesinde bulunuyor.
"Eşit olmayan bir yarış var"
Ana akım medyada çok büyük oranda AKP ve Erdoğan propagandasına yer verildiğini dile getiren iletişim uzmanı Doç. Dr. Esra Arsan, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, "Adil bir seçim süreci yaşamıyoruz" diye konuşuyor. Erdoğan dışındaki adayların seslerinin ana akım medya kuruluşlarında çok az duyulduğunu kaydeden Arsan, şunları söylüyor:
"Türkiye'de mahkemeler bile Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını uygulamazken, büyük medya açısından zaten haberciliğin etik kurallarına uyulmasını beklememek lazım artık. İktidar medyasında zaten bazı köşe yazarları açıkça, 'medyayı tamamen ele geçirdik' diye yazılar yazabiliyor. Üstelik unutmayalım ki, seçime katılacak adaylardan biri hapiste ve kendini anlatma olanağı bile yok."
Öte yandan seçmenlerin oy verirken yalnızca geleneksel medyaya bakarak karar vermediğine işaret eden Arsan'a göre, 16 Nisan referandumundan çıkan sonuca bakıldığında ve özellikle genç nüfus göz önüne alındığında internet ve sosyal medya seçimleri etkilemek konusunda giderek güçleniyor.
Aram Ekin Duran / İstanbul
© Deutsche Welle Türkçe