1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Marmara’da büyük deprem ihtimali

17 Ağustos 2009

Marmara Depremi'nin 10'uncu yıldönümü vesilesiyle bölgede yeni deprem ihtimali gözden geçiriliyor. Boğaziçi Üniversitesi’ne bağlı Kandilli Rasathanesi Ulusal Deprem İzleme Merkezi Müdürü Dr. Doğan Kalafat değerlendirdi.

https://p.dw.com/p/JCic
Fotoğraf: AP

17 Ağustos 1999 gecesi, İstanbul ve civarındaki pek çok ilde insanlar, gece saat 03.02’de büyük bir gürültüyle yataklarından fırladı. Bu büyük gürültüye eşlik eden sarsıntı, bir şeylerin yolunda gitmediğinin de kanıtıydı.

Sarsıntının etkisiyle elektrikler de kesilince pek çok kişi uyku mahmurluğuyla ilk başta neler olduğunu anlayamadı. Ancak çok geçmeden cevap bulundu. Büyük bir deprem yaşanıyordu ve herkes panik içerisinde sokağa fırladı.

Deprem sadece 45 saniye sürdü. Ancak etkisi süresinden çok daha büyüktü. Tam 10 yıl önce yaşanan 7.4 büyüklüğündeki Marmara Depremi’nde resmi verilere göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti. 10 binlerce kişi yaralandı. 100 binden fazla bina hasar gördü.

Peki, geçen bu 10 yılın ardından Türkiye'de neler değişti? Depremden ders çıkarıldı mı? Kandilli Rasathanesi Ulusal Deprem İzleme Merkezi Müdürü Dr. Doğan Kalafat, bu soruyu şöyle yanıtlıyor:

Dogan Kalafat
Kandilli Rasathanesi Ulusal Deprem İzleme Merkezi Müdürü Doğan KalafatFotoğraf: DW

“10 yıl içerisinde çok fazla yol alamadık. Bunda iki temel etken var. Depremle mücadelenin iki olgusu. Bir tanesi afet bilinci yüksek bir toplum haline gelebilmemiz. Maalesef bunu başaramadık. Dolayısıyla kayıtsız kaldığımız için bununla ilişkili yapısal olaylara bakışımız değişmedi. Yani depreme dayanıklı bina tasarımımızın hayata geçirilmesi, bunun vatandaşla, halk, toplum tarafından talep edilmesi ve düşük maliyetli konutların, depreme dayanıklı konutların üretiminin teşvik edilmesi maalesef gerçekleşmedi.”

10 yılda alınan yol yetersiz


10 yılda alınan yolun yeterli olmadığını belirten Dr. Doğan Kalafat’a göre, bazı olumlu gelişmeler de yaşandı. Yeni büyük yapıların tamamının depreme dayanaklı bir şekilde inşa edildiğini ifade eden Kalafat, viyadük ve köprülerin güçlendirmelerinin yapıldığını ancak okulların tamamında gerekli güçlendirmelerin henüz bitirilmediğini söylüyor.


Erdbeben
Fotoğraf: AP

Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu artık sık sık dile getiriliyor. Durum böyle olunca depremin önceden tahmin edilip edilemeyeceği de sürekli tartışılan bir konu haline geldi. Kalafat, depremin zamanın önceden tahmin edilip edilemeyeceğine ilişkin şöyle konuşuyor:

“Depremlerin önceden belirlenmesi çalışmaları dünyada olduğu gibi bizde de araştırma safhasında olan çalışmalar. Bir depremin önceden belirlenebilmesi için ne zaman, ne büyüklükte ve nerede sorularının yanıtlarını belli hassas paylar içerisinde vermek lazım. Şimdi biz nerede olabileceğini biliyoruz, ne büyüklükte olabileceğini de kestirebiliyoruz depremin. Ama ne zaman olacağı konusunda her hangi bir şey söyleyemiyoruz.”


2050'ye kadar 7 büyüklüğünde deprem beklentisi


Dr. Kalafat, yine de şu andaki mevcut veri tabanını kullanarak bazı tahminler yapmanın mümkün olduğunu belirtiyor:

“Bu veri tabanında belli bir data var elimizde. Bu datayı yorumluyoruz ve istatistik olarak yinelenme periyotlarına bakıyoruz. Şimdi böyle baktığımızda önümüzdeki 50 yıl içerisinde yani 2000’den sonra 99 depreminden sonraki 50 yıl içerisinde 7 büyüklüğünde bir deprem olma olasılığı yüzde 75. Bu önemli bir risk. Bu 50 yıl içerisinde tabii yaklaşık 2015’ten sonra da 6’nın üzerinde bir deprem üretecek enerjiye sahip olur. Dolayısıyla, demek ki 6’dan büyük bir deprem 2012 ile 2015 yıllarından sonra olabilir yani. Bu doğal bir olay yani bunu beklemek gerekiyor. ”


Depremdeki kayıpların yüzde 5’i panik kaynaklı


Kandilli Rasathanesi Ulusal Deprem İzleme Merkezi Müdürü Dr. Doğan Kalafat, özellikle İstanbul’da olası bir deprem halinde insanların toplanıp barınabilmesi için geniş alanlara ihtiyaç olduğunu da hatırlatıyor.

Erdbeben in Bingol, Türkei Zerstörtes Schulgebäude
Fotoğraf: AP

Öte yandan, aşırı panik, deprem sırasında can kaybına yol açan en büyük etkenler arasında gösteriliyor. Depremlerde yaklaşık yüzde 5’lik bir kaybın panik anındaki yanlış hareketlerden kaynaklandığı kaydeden Kalafat, yüksek katta oturanların deprem sırasında aşağı kaçma eğiliminde bulunmamaları, asansöre binmemeleri ve merdiven boşluklarında bulunmamaları gerektiğini söylüyor. Kalafat, vatandaşlara deprem sırasında sakin olmalarını tavsiye ediyor:

“Mesela Artçı depremlerde son yıllarda çok fazla panik oluyor ve insanlar balkonlardan atlıyor. Vücutlarını yaralıyorlar. Düşüyorlar ayaklarını kırıyorlar, kollarını kırıyorlar. Hâlbuki bilseler, artçı depremler büyük depremden daima küçüktürler. Eğer evleri herhangi bir depremde, büyük ana bir depremde hasar görmemişse bundan sonraki artçılarda da sakin olup depremin bitmesini beklemeliler.”



Haber: Başak Sezen

Editör: Murat Çelikkafa