Emmanuel Macron, yeniden cumhurbaşkanı seçildi. Macron, ikinci turda, beş yıl önce olduğu gibi, aşırı sağcı rakibi Marine Le Pen'e karşı yarıştı. Ancak bu sefer Macron, seçimi daha az bir farkla kazandı.
Macron'un politikalarında ve sergilediği tutumda değişime gitmesi gerekiyor. Aksi takdirde Fransa aşırı sağının, bir gün Elysee Sarayı'na girmesi mümkün hale gelecek.
Pazar akşamı sahneye memnun ve rahatlamış bir şekilde çıkan Macron'un alçakgönüllü bir üslupla konuşması dikkat çekti.
"Çok sayıda yurttaşımızın fikirlerime inandıkları için değil, aşırı sağın iktidarını önlemek için bana oy verdiklerini biliyorum" diyen Emmanuel Macron, bunun kendisine ayrı bir sorumluluk yüklediğini söyledi.
Macron'un üslubu ve programına rağmen oy verenler
Seçmenlerin bir bölümü, işgücü piyasasının liberalleşmesi, ulusal demiryollarının (SNCF) özelleştirilmesi gibi piyasa yönelimli reformlarına karşı olmalarına rağmen Macron'a oy verdiler.
Macron, Sarı Yelekliler olarak adlandırılan kesimlerin, kökleri derinlere inen öfkelerine hızlı bir şekilde yapıcı bir yanıt vermeyi başaramamış ya da korkularını yatıştıracak bir yol bulamamış olmasına rağmen yeniden seçildi. Sokağa inen, aylarca meydanları dolduran bu protestocular daha fazla sosyal adalet talep etti.
Seçmenler, küresel ısınma ile mücadele için daha fazla adım atmamasına rağmen ona ikinci bir şans verdi. Oysa Macron, 2017 yılında dönemin ABD başkanı olan Donald Trump ülkesinin Paris İklim Anlaşması'ndan çekileceğini duyurduğunda, "Gezegenimizi yeniden yücelteceğiz" vaadinde bulunmuştu. Ancak bu vaadini yerine getirmedi. Hatta birçok mahkeme, Fransız hükümetini, iklim değişikliğine karşı gerekli adımları atmayarak, sera gazı emisyonlarını azaltma hedeflerine ulaşmadığı gerekçesiyle mahkum etti.
Cumhuriyetçi cephe parçalanıyor
Macron, işte tüm bu politikalarının bedelini ödüyor. Aşırı sağın iktidara gelmesini önlemek için demokratik parti ve seçmenlerinin oluşturduğu cumhuriyetçi cephe parçalanarak yıkılmaya başladı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin son turu öncesinde düzenlenen ırkçılık karşı gösteride protestocular aşırı sağcı Le Pen'in bir kez daha ikinci tura kalabilmiş olmasına ateş püskürdü.
Ve bir kez daha, Le Pen'in önünü kesmek için aslında kendilerine hiç de hitap etmeyen bir siyasiye oy vermek zorunda kalmak gibi, dehşet verici olarak nitelendirdikleri bir durumla karşı karşıya kaldılar.
Bu gösteriye katılan 20'li yaşlarındaki bir protestocu, "Marine Le Pen hukuk devletini tehdit ediyor. Ama bu, oyumu sadece sağ politikalar uygulayan Macron'a vereceğim anlamına gelmiyor" diyerek öfkesini dile getirdi.
Birçok kişinin zaten 2017 seçimlerinde zorla Macron'a oy verdiklerini anlatan bu genç, Macron'un genç nesiller için hiçbir şey yapmadığını, ev yardımları gibi alanlarda da kesintiye gittiğini hatırlattı.
Birçok protestocu, ilk tur seçimde oyların yüzde 22'sini alan sol aday Jean-Luc Mélenchon'a destek verdi ve işte bu oylar da Macron'un ikinci turu kazanabilmek için muhtaç olduğu oylardı.
Macron'un değişmesi gerekiyor
Macron, Mélenchon'un destekçilerinden yeterli düzeyde aldığı oy ile iktidarda kalmayı başardı. Daha doğrusu, Mélenchon'un destekçilerinin bir bölümü, Le Pen'in seçimleri kazanmaması için Macron'a oy verdiler ve bunu hiç istemeyerek yaptılar.
Çünkü onlar, günlük hayatın zorluklarından kopuk bir siyasi olarak gördükleri Macron'u kibirli, kendini beğenmiş bir şirket yöneticisine benzetiyor.
Bu nedenle ikinci turda hiç oy kullanmamayı tercih edenler de oldu. Hatta Macron'un iktidarına son vermek için Le Pen'e oy vereceğini söyleyen de…
Ancak Macron nihayetinde seçimi kazandı. Bunda oyları belirleyici olansa Mélenchon destekçileri oldu. Gelecekte, benzer bir senaryonun tekrarlanması halinde, bu kesimlerin aynı tavrı sergilemeleri olasılığı ise kesin olmaktan çok uzak.
Bu nedenle yeniden seçilen cumhurbaşkanın ivedilikle daha sol eğilimli ve çevreye duyarlı adımlar atması gerekiyor.
Macron, tutumunu değiştirmek, kendilerini geride bırakılmış hissedenlerin çektikleri acıları anladığını göstermek zorunda. Sol eğilimli seçmenlerde, kabul edilebilir bir alternatif olduğu hissiyatını yaratmak zorunda.
Seçim sonuçlarının açıklanması sonrasında yaptığı konuşmada bunu vaat etti. Şimdi, bu sözünü hayata geçirmesi gerekecek.
Şayet bunu yapmazsa, bu, aşırı sağın daha da güçlenmesine yol açabilir ya da en azından buna katkı sağlayabilir. O zaman da bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçiminde, "Le Pen olmasın da kim olursa olsun" yerine "Macron'a benzemesin de kim olursa olsun" söylemi tayin edici hale gelebilir.