Mısır ile Türkiye mukayese edilebilir mi?
9 Temmuz 2013
Demokrasi talebinin sokaklara taşındığı, dalga dalga dünyaya yayılan protestoların ilk duraklarından Mısır’da siyasi istikrarsızlık sürüyor. Devlet Başkanı Muhammed Mursi’nin askeri müdahale ile görevinden indirilmesi Mursi karşıtlarının protestolarını yatıştırdı. Fakat bu kez de Mursi’ye destek veren Müslüman Kardeşler, Mursi görevine dönene kadar mücadeleyi sürdüreceklerini açıkladı. Alman Ortadoğu uzmanı Michael Lüders, Müslüman Kardeşler olmaksızın Mısır'a demokrasinin de huzurun da gelemeyeceği kanısında olduğunu kaydetti: "Müslüman Kardeşler, ülkenin en güçlü ve en iyi organize olmuş siyasi hareketi. Geçiş hükümeti içinde yer almaması iyi değil. Müslüman Kardeşler'e yolun kapatılması, çoğunluk hükümeti istemiyorsa darbeyle bertaraf edilebilir anlayışı, onlar açısından demokrasiyi tartışmalı bir hale getirecektir. Bu anlayış Müslüman Kardeşler'in radikalleşmesine hatta yeraltına inmesine neden olabilir."
Batı Ortadoğu’ya tek bir perspektiften mi bakıyor?
Berlin Hür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Merkezi'nden siyaset bilimci Dr. Bilgin Ayata ise Batı'nın meseleye tıpkı Arap Baharı'nda olduğu gibi tek bir perspektiften baktığını belirterek, resmin bütünü görmek için kalıpların dışına çıkmak gerektiğini ifade etti: ”Özellikle dışardan bakıldığı zaman Mısır olsun, Suriye olsun her şeye çok tekil bir şekilde yaklaşıldığını görüyoruz. Mısır hakkında ne biliyoruz? Mısır’daki harekete topyekûn Arap Baharı ya da Arap Devrimi diyoruz. Orada Arap olmayan insanlarda var. Çok basit bir konseptin altına birçok farklı şeyi sıkıştırmaya çalışıyoruz. Ve şu an mevcut olan sorun aslında Türkiye için de, Mısır için de hatta AB için de aynıdır; yani farklı etnik ve dini kimliklerle eşit bir şekilde bir arada nasıl yaşayabiliriz. “
Demokratik arayış yeni kavramlar ve aktörler yaratıyor
TESEV Demokratikleşme Programı yöneticisi hukukçu yazar Dilek Kurban da Mısır’daki gelişmelere din ve seküler ayrımı çerçevesinde kategorik olarak bakmanın çok mümkün olmadığını kaydetti. Dilek Kurban, Mursi’ye karşı olan kesimin içinde daha önce onun destekçisi olan grupların bulunduğuna dikkat çekerek, demokratik arayışın yeni kavramlar ve aktörler yarattığını öne sürdü:”Başka bir dünyada yaşıyoruz. Internet iletişimi o kadar çabuklaşırdı ki, sosyal medya o kadar başka bir mecra yarattı ki birçok kurum ve kavram ya meşruiyetini yitirdi ya da yeniden sorgulanıyor. Bunlardan biri de medya mesela, Türkiye’de de bu böyle. Artık hükümetlerin, iktidarların insanları, toplumu bu kadar kolay yönetemeyeceği çok açık. Çünkü insanların başka bilgi kaynakları var, çok çabuk örgütleniyorlar ve bambaşka bir aktör var karşımızda. Tüm bu sokak hareketi bildiğimizin dışında bir şeyleri işaret ediyor. Bunu artık sen ya darbe karşıtısın ya da darbe yanlısısın iddiası üzerinden okumak mümkün değil. .”
Mısır’daki gelişmelerle ilgili dikkat çeken bir diğer nokta ise Türkiye’deki sokak hareketleri ile yapılan karşılaştırmalar ve ordu-devlet ilişkileriydi. Alman Ortadoğu uzmanı Michael Lüders, bugünkü Türkiye’nin şartları göz önünde tutulduğunda iki ülke arasında mukayese yapmanın doğru olmadığını şu sözlerle savundu:”Koşullar tamamen farklı. Mısır’daki askerin rolü, Türkiye’deki ordunun 1950’li, 60’li yıllarına tekabül ediyor. Türkiye’de ordunun darbe yaparak kendi isteği doğrultusunda yönetimi şekillendirdiği yılları bugün Mısır yaşıyor. Mısır’da ordu her şeyin üstünde, hiçbir iktidar ona karşı hükümet edemez.”
Türkiye’de alternatif siyasi oluşumu iktidarın kendisi üretebilir mi?
Dr. Bilgin Ayata ise iki ülke arasında pareliklerin bulunduğunu, Mısır’daki gibi Türkiye’de de yönetime karşı duyulan bir hoşnutsuzluk olduğunu ancak bugünden yarına yeni bir siyasi hareketin de beklenmediğinin altını çizdi. Ayni şekilde Dilek Kurban da Türkiye’de önümüzdeki bir
kaç secimde CHP’nin ya da yeni bir siyasi partinin iktidara gelmesinin beklenmediğini, fakat tıpkı zamanında Fransa’da De Gaulle’ün partisinden yeni bir oluşum çıkması gibi AK Parti içinden de yeni bir siyasi hareketin çıkabileceğini iddia etti:”Orada da hiçbir şekilde öngörülmeden, birden bire her şey olup bitiyor. Yine polis şiddeti ve yine hükümetin bunu önemsemeyen hatta küçük gören tavrı söz konusu. Olaylar bastırılıyor ve hükümet tırnak içinde söylemek gerekirse bir anlamda kazanıyor, Türkiye’deki gibi. Fakat ondan sonra Fransa’da hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Kısa süre sonra De Gaulle iktidarı kaybediyor. Bunun nedeni de kendi partisi içinden yakınlarının ona ihanet etmesi ve onun sonunu getirmesi. Türkiye’de de belki böyle bir şey olabilir.”
© Deutsche Welle Türkçe
Haber: Özlem Coşkun / Berlin
Editör: Başak Özay