1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Libya'daki vekalet savaşında Türkiye

3 Temmuz 2019

Libya’da Trablus’u almaya çalışan Hafter yanlısı güçlerle karşı karşıya gelen Türkiye, siyasi belirsizliğin hakim olduğu ve fiilen ikiye bölünmüş olan ülkede nüfuzunu artırmaya çalışıyor. Peki ama neden?

https://p.dw.com/p/3LTNu
Fotoğraf: AFP

Petrol zengini Libya, Arap Baharı'nın başladığı ve ardından Muammer Kaddafi'nin linç edilerek öldürüldüğü 2011 yılından bu yana giderek derinleşen bir iç savaşın içinde. Ülkede çok sayıda silahlı grup faaliyet gösterse de uluslararası alanda destek bulan ve etkinliğini artıran iki güç var: Bunlardan biri Birleşmiş Milletler, Türkiye ve Katar'ın yanı sıra bazı Batı ülkelerinin tanıdığı Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti. Diğeri de Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır, Fransa tarafından desteklenen ve ülkenin doğusunu kontrolü altına bulunduran Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi. İşte Türkiye'yi düşman ilan eden ve kendini Libya Ulusal Ordusu olarak tanımlayan silahlı birliklerin komutanı General Halife Hafter de Temsilciler Meclisi'nin yanında.

Hafter ve destekçilerinin Türkiye'ye karşı suçlamalarda bulunmasının nedeni ise Türkiye'nin Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne siyasi desteğin yanı sıra silah satışı yaparak askeri destek de vermesi. Ulusal Mutabakat Hükümeti‘ne bağlı güçlerin Türk malı silahları kullanarak önemli bir şehri geri alması Hafter‘in Türkiye'ye açık cephe almasına yol açtı ve Libya'daki altı Türk'ün tutuklanmasıyla da gerginlik tırmandı. Türkiye'nin tutuklamaların devam etmesi halinde Hafter yanlısı güçlerin açık hedef haline geleceğini açıklamasının ardından tutuklanan Türklerin serbest bırakıldığını ifade eden Ortadoğu Araştırmaları Merkezi'nden (ORSAM) Oytun Orhan, Libya'daki iç savaşın aslında Türkiye'nin de dahil olduğu bir vekalet savaşı olduğuna dikkat çekiyor.

General Halife Hafter
General Halife Hafter Fotoğraf: picture-alliance/dpa/M. Elshaiky

"Libya fiili olarak bölündü"

Ortamın giderek kızıştığı uyarısında bulunan Orhan, "Esasında Suudi Arabistan, BAE ve Fransa ittifakının askeri anlamda yaşadığı bir başarısızlığın bir tezahürü olarak da görebiliriz, Türkiye'ye dönük artan bu eleştirileri. Tabii Libya'daki bu çatışmaların bir sonucu olacak. O da şu: (Gelişmeler) Bir askeri güç dengesine ulaşıldığını gösteriyor. Bu Türkiye‘nin kendi pozisyonunu koruması açısından önemli, olumlu. Ama bir yandan da bu Libya'nın fiili olarak bölündüğü anlamına geliyor" değerlendirmesinde bulunuyor. 

Orhan'ın askeri güç dengesinden kastı ise Libya'nın fiili olarak ikiye bölünmesine neden olan güçler arasındaki iktidar paylaşımı. Tarafların askeri güç açısından benzer konumda olduklarına işaret eden Orhan, Libya'nın siyasi geleceği ile ilgili olarak da "Bir taraf diğer tarafa üstünlük kuramadığı için artık bir birleşmenin olmayacağını söylemek mümkün" öngörüsünde bulunuyor.

Dolayısıyla Libya büyük bir siyasi belirsizlik içinde. BM ile birlikte bazı Batı ülkeleri Trablus'daki hükümeti muhatap alsa da Doğu'daki grubun da uluslararası güçler tarafından askeri, lojistik ve mali açıdan desteklenmesi denklemi daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Açık bir pozisyon almasa da ABD'nin de Hafter'e destek verdiği tahmin ediliyor. Rusya'nın durumu ise muğlak. Libya'nın demografik yapısını da iktidar denklemine dahil etmek gerekiyor. Hafter yanlıları Libya'nın doğusu ile birlikte geniş bir alana sahip, ancak nüfus yoğunluğunun bulunduğu Trablus ve çevresi Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin kontrolünde.

"Hafter yasa dışı milis bir lider"

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nın dış politika uzmanı Emrah Kekilli ise Hafter'i yasa dışı bir milis lider olarak tanımlıyor ve Libya'daki çatışma ve çözümsüzlüğün nedeni olarak Hafter'i gösteriyor. Kekilli'nin Hafter güçlerinin Türkiye'ye tepkisini "Hafter son aylardaki yenilgilerini izah edebilmek için bir dış düşman arayışındadır, Türkiye'yi tehdit ederek kendi tabanını konsolide etme gayretindedir" şeklinde açıklıyor.

Hafter'in bir Kaddafi olmaya aday olduğuna, ancak gücü ve imkanlarının bunun için yeterli gelmediğine işaret eden Kekilli, "Libya'da siyasi çözüm sağlanabilirse, Hafter zayıflayarak sahneden çekilecektir" diyor. Kekilli ayrıca "Türkiye krize müdahale etmemiştir, uluslararası hukuk çerçevesinde meşru aktörlerle muhataptır" yorumunu yapıyor. 

Türkiye'nin Libya'daki çıkarları

Peki Türkiye'nin Libya'daki çıkarları neler? En önemli unsurlardan biri ticari. Kaddafi öncesinde Türkiye'nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki yatırımları açısından Libya'nın açık ara öne çıkan bir ülke olduğunu belirten Ortadoğu uzmanı Oytun Orhan, "Kaddafi döneminde Libya'da çok sayıda Türk firması faaliyet gösteriyordu. Yaşanan iç savaş ise Türkiye'nin ekonomik anlamda burada ciddi bir kayıp yaşamasına neden oldu. Tabii işin bir diğer boyutu da Doğu Akdeniz'deki güç mücadelesi konusu" diyor.

Ortadoğu uzmanı Oytun Orhan
Ortadoğu uzmanı Oytun Orhan Fotoğraf: privat

Türkiye geçen aylarda Doğu Akdeniz'de petrol ve doğal gaz arama amaçlı sondaj çalışmalarına başlamıştı. Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin faaliyetlerini yasa dışı bularak tepki göstermesinin ardından Doğu Akdeniz, uluslararası politikada bir çatışma alanı olarak ortaya çıkmaya başladı. Libya'nın bu çatışma alanında jeopolitik önemi nedeniyle kritik bir konumda olduğuna işaret eden Orhan, "Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki güç mücadelesinde, enerji oyununda kendi yanındaki müttefiklere ihtiyacı var. Libya'yı da bir müttefik olarak koruma çabası içinde" değerlendirmesini yapıyor.

Müslüman Kardeşler ve Türkiye

Öte yandan Türkiye'nin Libya'daki rolünün Mısır merkezli Müslüman Kardeşlerle bağlantılı olduğunu savunanlar da var. Türkiye'nin Libya'da Müslüman Kardeşlerle bağlantılı grupları desteklediği ve dolayısıyla radikal İslamcı gruplara destek verdiği iddia ediliyor.

ORSAM'dan Oytun Orhan bu değerlendirmelere mesafeli. Orhan, "Türkiye‘nin Trablus hükümetini desteklediği biliniyor. Trablus güçlerine silah satışı söz konusu. Meşru bir silah satışı bu. Ancak bu desteği Müslüman Kardeşlerle sınırlandırmamak lazım. BM nezdinde de meşru bir hükümet olan Trablus hükümetinin yanında yer aldığını ve Suudi Arabistan ve Emirliklerin desteklediği güçlere karşı bir pozisyon aldığını söylemek daha doğru olur" diyor.

Libya'da bundan sonra ne olacak?

Sekiz yıldır süren bir iç savaş, silahlı milisler, yüzlerce can kaybı ve evini, yurdunu terk etmek zorunda kalan binlerce mülteci. Peki Libya'yı nasıl bir gelecek bekliyor? Almanya'nın Giessen kentindeki Justus-Liesig Üniversitesi'nden Andreas Dittman, Deutsche Welle'den Nermin İsmail'in bu sorusuna şu yanıtı veriyor: "Hafter'in ülkede ilerlemesini memnuniyetle karşılayan çok sayıda Libyalı var. Sükuneti sağlaması ve ekonomik büyümeyi sağlaması umuluyor. Kimse daha fazla çatışma istemiyor. Ancak öte yandan Kaddafi'nin bir tekrarı olacağı gerekçesiyle Trablus çevresinde Hafter'in iktidara gelmesini istemeyenler de var. Onlar askeri bir diktatöre karşı demokrasi istiyor."

Hülya Schenk

© Deutsche Welle Türkçe