Kıbrıs’ı hareketli günler bekliyor
26 Temmuz 2011Geçen haftanın Türkiye-Avrupa Birliği ekseninde kuşkusuz en yoğun gündem maddesi Kıbrıs’tı. Önce Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Avrupa Komisyonu’nun Genişleme ve Komşuluk Politikasından Sorumlu Üyesi Stefan Füle ile yaptığı görüşmede söylediği “Kıbrıs Rum tarafı adada sorun çözülmeden AB’ye dönem başkanı olursa, Türkiye’nin AB ile ilişkileri donar” sözü gündemin tepesine oturdu.
Bu söze karşı Füle’nin “Bu tip yorumlar için doğru zaman olmadığı” yönündeki açıklaması geldi. Ama Türkiye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı Kıbrıs ziyareti ile Davutoğlu’nun verdiği mesajı daha güçlü bir şekilde verdi. Erdoğan “Adil kapsamlı ve kurucu iki devlet anlayışı kabul edilmediği sürece bir adım atılması mümkün değildir” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin Kıbrıs konusunda neden şimdi böyle bir politik refleks verdiği konusu önemli bir soru işareti. Elbette ki Güney Kıbrıs’ın 2012’de AB dönem başkanlığını alacak olması bu politik tepkilerin temel nedenini oluşturuyor. Fakat uzmanlar Türkiye'nin Kıbrıs konusunda çarpıcı bir dönüşüme hazırlandığı yorumunu yapıyor. Dolayısıyla bu açıklamalar Kıbrıs konusunda yeni bir dönemin ilk adımları olarak okunabilir.
Yunanistan kendi derdinde
Çok değil Türkiye’den gelen tüm bu üst düzey açıklamalardan bir hafta önce Cenevre’de Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon ve Kıbrıs Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas ile bir araya gelen Kuzey Kıbrıs lideri Derviş Eroğlu toplantıdan sonra yaptığı açıklamalarda verimli ve başarılı bir toplantı geçirdiklerini ve yıl sonunda anlaşma konusunda bir düşüncenin hakim olduğunu ifade etmişti.
Bir bakıma Kıbrıs konusunda olumlu rüzgarlar esiyordu. Kıbrıs üzerinde Türkiye kadar etkisi olmasa da hesaba katılması gereken Yunanistan’ın ekonomik krizde olduğu için iç siyasete yoğunlaşması bile bu konuda pozitif bir veri olarak sunuluyordu.
Kıbrıs 2015 girişiminin Kıbrıslı Türk Direktörü Ahmet Sözen, Yunanistan’ın Kıbrıs politikası üzerinde çok etkisi olmasa bile, kendi ekonomik durumu ile meşgul olduğu için Kıbrıs ile ilgili herhangi bir sorun çıkarmayacağını vurguladı.
Kıbrıs konusunda uzman Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Ünal da Yunanistan ve Rum tarafının uzun zamandır ekonomi üzerinden sürdürdüğü psikolojik mücadelenin artık devam ettirilemeyeceğini, Yunanistan kadar olmasa da Rum tarafının da ekonomik sıkıntı içinde olduğunu söyledi.
Gerçekten somut rakamlar da buna yönelik kimi işaretler sunuyor. Avrupa İstatistik Kurumu Eurostat’ın verilerine göre Güney Kıbrıs 2010’da satın alma paritesine göre kişi başına düşen gelir bakımından Avrupa Birliği ortalamalarına yakın bir konumdaydı. Yine Eurostat verilerine bakıldığında 2011 yılının başından bu yana işsizlik yaklaşık 0.5 puan genişlese de yüzde 7,4 gibi kabul edilebilir bir seviyede seyrediyordu.
Ancak tıpkı Yunanistan gibi Güney Kıbrıs’ta da ödemeler dengesinde eksi yönlü hareketler bulunuyor. Eurostat verilerine göre 2010’un tamamında 1,3 milyar Euro olan açık, 2011’in ilk üç ayında 573 milyon Euro düzeyinde.
Hristofyas’ın prestiji azaldı
Tüm bu durum iki taraf arasında uygun ortamın yaratılması için önemli bir zemin hazırlıyordu. Görüşmeler de başlamıştı. Ama iki gelişme bu ortamı kesintiye uğratacak şekilde etkide bulundu. Bunların birincisi Türkiye’nin çıkışı. Diğeri ise Limasol yakınlarındaki Evengelos Florakis askeri üssünde 12 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan patlama.
Ahmet Sözen bu durumun adadaki görüşmelere etkisini şöyle açıklıyor: “Patlamanın sorumluluğu doğrudan Hristofyas’a yüklendi. AKEL bile artık kendisini desteklemiyor. Yapılan araştırmalara göre yarın bir seçim olsa Hristofyas yüzde 15 oy alır. Bu kadar popülerliğini yitirmiş bir liderin görüşmeler için kendi toplumunu ikna etmesi önemli bir soru işareti.”
Türkiye’den yeni adım
Fakat bu denklemde asıl önemli olan Türkiye’nin tavrı. Bu tavrın ileride Kıbrıs’ta statükoyu karşısına alacak bir çözüme evrilme potansiyeli taşıdığı yorumları daha sık dile getirilir oldu.
Hasan Ünal, Türkiye’nin Rum tarafının ayak direyen taraf olduğu mesajını vermek niyetinde olduğunu söylüyor. Asıl hedefin özel statüyü içeren bağımsız bir devlet konsepti olabileceğini belirten Ünal, apar topar ortaya çıkacak bir planın iki tarafta da kabul görmeyeceğini belirtiyor. Dolayısıyla Kıbrıs’ta geçen hafta esen rüzgarın etkisini önemli bir müddet devam ettireceği görülüyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Haber: Selçuk Oktay / İstanbul
Editör: Nihat Halıcı