Kıbrıs’ta çözüm umudu var mı?
13 Şubat 2021Fiilen ikiye ayrılmış olan Kıbrıs’ta sorunların çözümü için Nisan ayında gayri resmi görüşmelerin başlaması planlanıyor. Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğündeki görüşmelere adadaki tarafların yanı sıra garantör ülkeler olan Türkiye, Yunanistan ve İngiltere de katılacak.
Görüşmeler öncesi taraflar pozisyonlarını "kırmızı çizgilerle" belirledi. Nisan 2004’te referanduma sunulan Annan Planı, Belçika ve İsviçre federal devlet sistemlerinden esinlenilerek, iki ayrı devletten meydana gelen ortak bir federal Kıbrıs devleti öngörmekteydi. Türk tarafı bu plana yüzde 64.9 ile "Evet" dedi. Ancak Rumların yüzde 75.8’inin planı reddetmesiyle çözüm yolu o dönem için kapandı.
Taraflardan net mesajlar
Görüşmeler öncesinde Ankara'dan ve adadan gelen net mesajlar dikkat çekiyor. Türk tarafı, "iki devletli" çözümden yana olduklarını duyurmakla kalmadı, bu formülde ısrarını koruyacağını belirtti. "Artık iki devletli çözümden başka bir çıkış yolu kalmamıştır" ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "ister kabul edersiniz, ister etmezsiniz, artık federasyon mederasyon diye bir şey yok" sözüyle Türk tarafının görüşünü net bir şekilde ortaya koydu.
Erdoğan ayrıca, "Kıbrıs konusunda masaya oturulacaksa, ancak bu şartlarda oturulabilir, aksi takdirde herkes kendi işine bakacaktır" dedi. "Bugünün gerçeğinde Kıbrıs’ta iki ayrı devlet" olduğuna vurgu yapan Kuzey Kıbrıs lideri Ersin Tatar da, "Biz, eşit egemenlik temelinde yan yana yaşayan iki devletin iş birliğine dayanan bir modelden yanayız ve hiçbir zaman Rum tarafına yama olmayız" ifadelerini kullandı.
Ancak Kuzey Kıbrıs'ta içinde federasyon önerisine sıcak bakanlar da var. Türkiye’nin değişen tutumu Kıbrıs Türk tarafında iç siyaseti de etkiledi. Geçtiğimiz yıl yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde federasyonu savunan dönemin Kuzey Kıbrıs lideri Mustafa Akıncı’ya karşı Ankara’nın da desteğini alan Ersin Tatar kazandı.
Yunanistan ve adadaki Rum yönetimi ise, çözüm modelinin "federasyon" olduğunu savunuyor. Rum yönetimi Türk hükümeti ve Kuzey Kıbrıs'ın "iki devletli çözüm" önerisini kabul etmiyor. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Mitsotakis, geçtiğimiz günlerde Lefkoşa'ya yaptığı ziyarette, hedeflerinin adadaki "Türk işgalini" sona erdirmek olduğunu söyledi.
Rum lider Nikos Anastasiadis federasyon yanlısı olduklarını söylese de, Anastasiadis'in bu öneride esneyebileceği bilgisini Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu kamuoyu ile paylaştı. Ancak Kuzey Kıbrıs lideri Tatar, Anastasiadis'e güven olmayacağını ifade ediyor.
"Türk tarafı çıkarlarını yeniden riske atmayacaktır"
Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğr. Üyesi Doç. Dr. Altuğ Günal, "Türkiye’nin Annan Planı’ndan bu yana KKTC’ye büyük yatırımlar yaptığını, ciddi hukuki ve siyasi bedeller ödediğini" savunuyor. DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Günal, "Doğu Akdeniz’de yeni enerji kaynakları keşfedildikçe Türkiye'nin Kıbrıs'ı kaderine veya rakip devletlerin çıkarlarına terk etmesi düşünülemez hale geldi" dedi.
Altuğ Günal, Türkiye’nin "Kendisinin ve Kıbrıslı Türklerin ada üstündeki çıkarlarını, Annan Planı’nda yaptığı gibi bir kez daha riske atmayacağı" görüşünde. Günal ayrıca, "İki devletli çözümü savunmanın, federatif bir yönetim amacıyla yapılmış olan geçmiş müzakerelerin büyük bir kısmını geçersiz kılacağı"nı belirtti.
Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Çalışmaları Merkezi (CIES) Direktörü Prof. Dimitrios Triantaphyllou ise, Annan Planı’nın reddedilmesinden sonra "2015-2017 döneminde hem Mont Pelerin hem de Crans-Montana’da ilerleme kaydedildiği"ne değindi, ancak yine de sorunların sürdüğünü ifade etti.
Türkiye’nin Kıbrıs’ta pozisyonunu değiştirerek artık iki devletli çözümden yana tavır aldığına dikkat çeken Triantaphyllou, bunun geçmişteki "BM Güvenlik Konseyi kararları ve Annan Planı’yla çeliştiği"ne dikkat çekti.
2000’lerden günümüze neler değişti?
Annan Planı’nın müzakerelerinin sürdüğü 2000’lerin başında Türkiye’de AKP yönetimi iktidara geldi. O dönem Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefi olan ve bu yönde reformlar yapan hükümetin önündeki en büyük engellerden biri Kıbrıs sorunuydu.
Ancak referandum öncesi Rum yönetiminin Kıbrıs’ın tamamını temsilen Avrupa Birliği’ne üye olarak kabul edilmesi hem AB’yi sürece dahil etmiş oldu hem de sorunun tartışıldığı düzlemi değiştirdi.
Altuğ Günal, Rum yönetiminin o dönem AB’yi arkasına alarak "Türkiye’nin üyeliğini veto tehdidiyle, Annan Planı’nda verilenden daha fazlasını elde edebileceklerini umduklarını" belirtti.
Ankara ve Brüksel arasında derin krizlerin yaşandığı günümüzde Kıbrıs görüşmelerinin nasıl geçeceği sorusuna da yanıt veren Günal, "Rumların, ABD’de Başkanlığa Joe Biden’ın seçilmesi ve Katar’ın Körfez ülkeleriyle ilişkilerinin normalleşmeye başlaması gibi nedenlerle, Türkiye’nin yakında daha çok yalnız kalacağı ve bu yüzden AB üyeliğini daha fazla önemseyeceği yönünde umut beslediğini" vurguladı.
Günal, "Çözümün gecikmesinin aslında Rumların aleyhine olduğuna, KKTC’nin her geçen gün daha çok kurumsallaştığına, 1974 sonrası adaya Türkiye’den göç edenlerin sayısının arttığına, hatta Türkiye’nin adada askeri üsler kurmakta olduğu"na da dikkat çekti.
Türkiye’nin poziyonundaki değişimi açıklayan Prof. Triantaphyllou, "Ankara'nın Batı’dan ve katılım sürecinin donduğu Avrupa Birliği’nden uzaklaştığı"na vurgu yaptı.
Sondaj geriliminin gölgesinde görüşmeler
Görüşmeler, Doğu Akdeniz’de sondaj geriliminin sürdüğü bir dönemde başlıyor. Adanın hem askeri hem de ekonomik anlamda jeopolitik bir öneme sahip olması da görüşmelerin önemini arttırıyor. Diğer taraftan garantör ülkeler Türkiye ve Yunanistan’ın beş yılın ardından istikşafi görüşmelere yeniden başlaması da ikili ilişkiler bölge için olumlu olarak karşılanıyor.
Prof. Dimitrios Triantaphyllou, sürece geri döndürülemez bir şekilde zarar verecek ciddi bir şey olmadıkça, "Kıbrıs sorununa barışçıl bir çözüm için hala bir şans" olduğu görüşünde.
Günal ise "Öngörülemeyen bir küresel gelişme olmadığı sürece, kısa veya orta vadede, iki tarafı da tatmin edebilecek, ahlaki açıdan pürüzsüz, hukuki açıdan hatasız cevapların bulunduğu bir çözüm mümkün gözükmüyor" dedi.
"Kıbrıs meselesinin Filistin ve Keşmir’den sonra, BM’nin en uzun süre uğraştığı konu" olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Altuğ Günal, Kıbrıs sorununa tarafların "bambaşka açılardan baktığı"nı söyledi.
Kıbrıs’ta çözüm için diplomasinin yeniden devreye girmesinin iyi bir gelişme olduğuna dikkat çeken uzmanlar, tarafların şu an için uç kutuplarda olması nedeniyle görüşmelerin de çetin geçeceğine dikkat çekiyor.
Adnan Ağaç
© Deutsche Welle Türkçe