Küresel ısınma: Orman yangınlarıyla nasıl mücadele ediliyor?
17 Temmuz 2023Orman yangınları yeni bir fenomen değil. Yangınlar nedeniyle yüz milyonlarca yıldır ormanlar yok oluyor. Ancak iklim değişikliği nedeniyle orman yangınlarının şiddeti ve süresi giderek artıyor.
Yağmur oranlarının düşüş göstermesi ve kuraklığın daha uzun sürmesi, ormanların kurumasına neden oluyor. Bu nedenle belirli bir noktaya odaklanan şimşekler veya kundakçılık, itfaiyecilerin müdahale ederek zararı minimize etmesine olanak vermeksizin, küçük bir yangının devasa bir orman yangınına evrilmesine sebebiyet verebiliyor.
2019-2020 yıllarında Avustralya’da yaşanan ve "Kara Yaz" olarak adlandırılan yangınlarda, tam 24 milyon hektar orman kül oldu. Dolayısıyla artık, geçmişte yangına karşı dayanıklı olan ıslak ormanlar da yanıyor.
Bizler gezegenimizi fosil yakıtlarla ısıtmaya devam ettikçe bu yangınların şiddetinin giderek artacağı ve daha çok insanı ve vahşi yaşamın daha geniş bir kısmını tehlikeye atacağı, bilimsel bir gerçek.
Avustralya’daki Melbourne Üniversitesi bünyesindeki Ekosistem ve Orman Bilimleri Enstitüsü’nde araştırma görevlisi olarak görev yapan Hamish Clarke, "Şu anda riski düşürmek için doğru yolda değiliz" değerlendirmesini yapıyor. Clarke, "Rotamızı acilen değiştirmeli ve sera gazı emisyonlarını ciddi biçimde azaltmalıyız" diyor.
Ocak ayında Avustralya’da orman yangınları riskine ilişkin bir makalesi yayınlanan Clarke’ın savına göre, "iklim değişikliği, ekolojik ve toplumsal sistemlerin uyum sağlayabilme kapasitesini aşıyor." Clarke’a göre yangın yönetiminde kritik bir noktada bulunuyoruz.
Yangın yönetimi, yeni iklim gerçekliğine uyum sağlamaya çalışırken çeşitli yeni yöntemler benimsiyor.
Ateşi ateşle söndürmek
"Kontrollü yangın" veya "reçeteli yangın" olarak betimleyebileceğimiz bir strateji kapsamında, yazın yaşanabilecek orman yangını felaketi riskini azaltmak amacıyla, bitki örtüsünün daha soğuk aylarda yakılması öngörülüyor. Bu yöntem, yangına yatkın olan Portekiz, İspanya, Fransa, ABD, Avustralya, Kanada ve Güney Afrika gibi ülkelerde, onlarca yıldır deneniyor ve uygulanıyor.
İspanya’daki Lleida Üniversitesi’nde orman mühendisliği alanında profesör olan Victor Resco de Dios’a göre, tehlikeyi en aza indirmeyi hedefleyen bu stratejiler, "yangının yoğunluğu ve şiddetini azaltmada çok etkili." Ancak bu stratejinin etkili bir panzehir işlevi görebilmesi için, kontrollü yangının serin şartlar altında ve "çok geniş bir alanda" hayata geçirilmesi gerekiyor.
Resco de Dios’a göre, Avrupa’da, özellikle de Yunanistan gibi yazın şiddetli orman yangınlarının meydana geldiği Akdeniz ülkelerinde, "köklü bir tehlikeyi aza indirmenin" gerçekleştirilebilmesi için, 1 buçuk milyon hektar alanın kontrollü olarak yakılması gerekiyor.
Kontrollü yangının dezavantajlarından biri, iklim değişikliğiyle birlikte mevcut risklerin artmış olması. ABD’nin New Mexico eyaletinde Mayıs ayında gerçekleştirilen bir kontrollü yangın çalışması, eyaletin tarihindeki en büyük orman yangınlarından birine dönüştü. Bunun üzerine ABD Orman Hizmetleri Müdürü Randy Moore, ender gerçekleşen bir biçimde, ülke çapında planlanan yakma çalışmalarının durdurulduğunu açıkladı.
ABD ve Avustralya’nın yerli halkları da, Avrupa kolonizasyonundan önce, bir çeşit kontrollü bitki örtüsü yangını tekniği kullanıyordu. Bu çerçevede, orman yangını tehdidine karşı ve biyoçeşitliliği korumak adına, bugün olduğu gibi yalnızca serin aylarda yakmak yerine, "sık ve düşük yoğunluklu" bir kontrollü yangın uygulanıyordu.
Şubat ayında yayınlanan bir bilir kişi raporunda, yerli halkların yangın yönetim tekniklerinin bertaraf edilmesi nedeniyle "bugün Avustralya ormanlarının İngiliz işgali öncesine göre çok daha fazla yanabilen yakıt barındırdığı" belirtiliyor. Raporu hazırlayanlar, "yerli olmayan kimselerin (İngilizlerin) yangın yönetimi anlayışlarının getirdiği felaket boyutundaki riske" atıfta bulunuyor.
Bugün Avustralya’nın kuzeyindeki Kimberly bölgesinde yaşayan yerli halklar, geleneksel yangın yönetimi tekniklerini hâlâ uyguluyor.
İHA’ları en ön cephede konuşlandırmak
Yangınları engellemek en iyi çözüm olsa da, büyük çaplı yangınları söndürmede teknoloji hayati bir rol oynuyor. NASA’nın kontrolündeki uydular, itfaiyecilere gezegenin her bir köşesinde yaşanan yangınları kayıt altında tutma olanağı sağlıyor.
Buna ek olarak, son dönemde, insansız hava araçları (İHA’lar) da büyük önem kazanmış bulunuyor. İHA’lar, bir çeşit lokalize edilmiş yüksek teknoloji yangın söndürme aygıtı haline gelmiş durumda. Topraklarının yüzde 75’i ormanlardan oluşan Finlandiya’da yürütülmekte olan bir proje kapsamında, çıkan orman yangınları, İHA’lar yardımıyla kolayca kayıt altına alınıyor.
Finlandiya Ulusal Arazi Etüdü’nde görev yapan Profesör Eija Honkavaara, "Orman yangınlarını tespit etmek ve bu yangınları söndürme konusunda durumsal bilgi sağlamayı mümkün kılan yeni bir yapay zeka temelli İHA teknolojisi geliştiriyoruz" diyor. Honkavaara, "İHA’lar bize yangının nasıl ilerlemekte olduğu ve alevlerin ne kadar yüksek ve sıcak olduğu ile ilgili gerçek zamanlı bilgi aktarabiliyor" diye konuşuyor.
Bunun tek dezavantajı, İHA’ların bu bilgileri aktarmak için internet bağlantısına ihtiyaç duyması ve bunun ücra bölgelerde mevcut olmaması.
Kuzeye de sıçrayacak
2019 yılında Avrupa’nın ormanlarının 400 bin hektarlık kısmı yandı. Bu sayı, 2020 yılında yüzde 25 artış gösterdi.
Resco de Dios, Orta Avrupa’nın gelecekte daha sıcak ve kuru hale geleceğini ve İskandinavya’nın da "gelecek birkaç on yılda devasa yangınları deneyimlemeye başlayacağını" öngörüyor.
Resco de Rios’a göre, yanan ormanları yeniden canlandırma sürecinin ise onlarca yıl boyunca yakın bir biçimde yönetilmesi gerekiyor:
"Eğer yalnızca ağaç diker ve onları unutursak, geleceğin orman yangınlarını ekiyoruz demektir."