Kömür Türkiye ekonomisi için kritik önem taşıyor mu?
10 Ağustos 2023Paris İklim Anlaşması'na göre 2053'te karbon nötr hale gelmeyi hedefleyen Türkiye'nin bu doğrultuda yeni bir eylem planı oluşturması gerekiyor. Eylem planı gerektiren sektörlerin başında ise Uluslararası Enerji Ajansı'na göre sera gazı salımlarında dörtte üç payı olan enerji sektörü geliyor.
Enerjide fosil yakıtların kullanımından aşamalı olarak çıkılması, fosil yakıt üretimine yönelik teşviklerin sonlandırılarak temiz enerji kaynaklarına yönelik yatırımların teşvik edilmesi ve bu dönüşümün adil bir şekilde gerçekleşmesinin planlanması öncelikli eylemler olarak öne çıkıyor.
Türkiye'de kömürlü termik santrallere yönelen tepkiler, genellikle santrallerin ekonomik büyümeye ve istihdama katkısı üzerinden savuşturulmaya çalışılıyor. Bunun son örneği, Yeniköy Kemerköy Termik Santrali'ne linyit sağlayan açık maden ocağını genişletmek için Akbelen Ormanı'nda yapılan ağaç kıyımında görüldü.
Peki kömür Türkiye ekonomisi için gerçekten kritik bir önem taşıyor mu?
Katma değeri düşük
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) ve Avrupa İklim Eylem Ağı'nın (CAN Europe) hazırladığı "Kömüre Dayalı İstihdamdan Çıkış" adlı rapor, Türkiye'de elektrik üretiminde kömürden çıkışın ekonomik maliyetini, istihdamda yaratabileceği muhtemel sorunları ve çözüm önerilerini ortaya koydu.
Dr. Efşan Nas Özen ve Dr. Öğr. Gör. Güneş Aşık imzalı rapor, kömür ve linyit çıkarılması sektörünün Türkiye için ekonomik getirisinin düşük olduğunu ve bu getirinin giderek azaldığını, kömürden çıkışın istihdamda ciddi bir şok oluşturma potansiyelinin olmadığını gösteriyor.
Rapora göre kömür ve linyit madenciliğinin katma değerinin gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) içindeki payı 2000'lerin başındaki yüzde 0,14 seviyelerinden, 2011 yılından bu yana hızla azalarak 2018'e gelindiğinde yüzde 0,08 seviyesine kadar geriledi.
İstihdama katkı binde 2'den az
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre Türkiye'de 35 bin kadar kişinin kömür ve linyit madenciliği sektöründe, 8-10 bin kişinin ise kömürlü termik santrallerde kayıtlı olarak istihdam edildiğini aktaran rapor, sektördeki kayıtlı ve kayıt dışı istihdamın, toplam istihdamın binde 2'sinden daha az olduğuna işaret ediyor.
Rapora göre 2014 yılında yüzde 0,21 olan kömür ve linyit çıkarılması sektöründeki istihdamın toplam istihdamdaki payı, 2020 yılına gelindiğinde yüzde 0,16 seviyesine geriledi. Sektörel istihdamın diğer kömür illerine göre en büyük olduğu Zonguldak'ın yer aldığı bölgede bile istihdamın sadece yüzde 4 ila yüzde 6'sı bu sektörde bulunurken, kömüre dayalı ekonomilerin öne çıktığı Manisa, Muğla, Zonguldak, Bartın, Kahramanmaraş ve Çanakkale'nin içinde bulunduğu bölgelerde 2020 yılında istihdamın binde 3'ünü karşılayan kömür ve linyit çıkarılması sektörü, en fazla istihdam sağlayan 10 sektör arasında yer almadı.
Başka sektörlerde istihdam mümkün
Çalışma, taş kömürü ve linyit çıkarılması sektörü çalışanlarının profilini de ortaya koydu.
Buna göre taş kömürü ve linyit çıkarılması sektörü çalışanlarının eğitim durumu – üniversite ve daha yüksek eğitimlilerin daha düşük oranda bu sektörde çalışması dışında – diğer sektörlerden anlamlı ölçüde farklılık göstermiyor. Yüzde 66'sı 25-44 yaş arası olan madencilerin eğitim seviyesinin diğer sektörlerden düşük olmaması, sektör çalışanlarının başka sektörlerde istihdam edilmelerinin mümkün olduğunu gösteriyor.
Taş kömürü ve linyit çıkarılması sektöründe çalışanların yüzde 29'unu, diğer sektörlerde çalışanların ise yüzde 27'sini 4 veya 5 yıllık ilkokul mezunları oluşturuyor. Kömür ve linyit çıkarılması sektöründe ortaokul veya meslek lisesi mezunlarının oranı tüm diğer sektörlerin ortalamasına göre daha yüksek iken; sektörde yüksekokul ve üzeri dereceye sahip çalışanların olan yüzde 21 ile yüzde 28 olan ortalamanın altında kalıyor.
Taşeron işçilik ve iş kazaları
Öte yandan raporda taş kömürü ve linyit çıkarılması sektöründe kayıt dışı istihdam düşük olsa da taşeron işçiliğin yaygın olduğu, iş kazası ve meslek hastalıklarının ise sıklıkla görüldüğü vurgulanıyor.
Rapora göre sektör çalışanlarının yüzde 2'sinin çocuk işçi olabileceği tahmin ediliyor. Bu çocuk işçilerin durumunun, gerek kayıt dışılık gerekse elde ettikleri gelir bakımından Türkiye'deki çocuk işçilerin genelinden daha kötü olduğuna dikkat çekilen raporda, Türkiye'de çalışan başına iş kazasının en yüksek olduğu sektör olan kömür sektöründe 2020 yılında 8 bin 460 iş kazasının gerçekleştiği, 2008-2019 yılları arasında yüzde 57 oranında artan iş kazaları nedeniyle istihdam başına iş göremezlik süresi, toplam hastalık olay sayısı ve hastalık nedeniyle geçici iş göremezlik süresinde artış olduğu bilgisi veriliyor.
Yaşam koşullarını iyileştirilebilir
Raporda bu nedenlere bağlı olarak kömürden adil bir çıkışın, sektör çalışanları için -belli şartlar sağlandığı takdirde- yaşam koşullarını iyileştirme imkanı içerdiği de aktarılıyor.
Kayıt dışı istihdamın sektörde düşük olmasının, işgücü piyasaları açısından kullanılabilecek erken emeklilik, işsizlik sigortası ve diğer ilgili sosyal koruma önlemlerinin kullanılabilirliğini ve kapsayıcılığını artırdığına işaret eden rapora göre, kömür ve linyit çıkarılması sektörü çalışanlarının bölgelerdeki diğer faaliyet alanlarında istihdam edildiklerinde benzer veya daha iyi çalışma şartlarını elde edebilmelerini sağlamak, adil bir dönüşüm için önemli olabilecek bir kriter olarak öne çıkıyor.
Bu nedenle, bölgelerde katma değeri daha yüksek sektörlerin gelişiminin ve bu sektörlerde istihdam artışının teşvik edilmesi gerekiyor.
Hangi politikalar uygulanmalı?
Raporda, bu çerçevede, kömüre dayalı sektörlere verilen teşviklerin sonlandırılması ve ortaya çıkan bütçenin bölgelerde yeni sektörleri teşvik etmek için kullanılması, yeşil sektörlere yönelik ek teşviklerin verilmesi, sektör çalışanlarının profili çıkartılarak ihtiyaç duyulan sektörlerde mesleki beceri için eğitim programlarının oluşturulması, istihdam edilebilirliği düşük olan gruplar için erken emeklilik, sosyal yardım programlarının hazırlanması; uzun dönemde ise kamu kurumlarının teknik kapasitelerinin geliştirilmesi, adil dönüşüm alanında kamu ile paydaşların iş birliğini güçlendirecek mekanizmaların kurulması, temel eğitimin ve mesleki eğitimin dönüşümün gerektirdiği şekilde yeniden tasarlanması gibi politika önerileri sıralanıyor.