170211 Arktis Wirtschaft
20 Şubat 2011Norveç'in Tromso kentindeki limanda bugünlerde inşaat çalışmaları göze çarpıyor. Vinçler denizin dibinden büyük gri taşlar çıkarıyor, işçiler, soğuk havaya ve yağan kara aldırış etmeden liman genişletme çalışmalarını sürdürüyor. Amaç, sayıları gün geçtikçe artan seyahat gemilerinin limana yanaşabilmesine olanak sağlamak.
Tromso, Kuzey Buz Denizi’ne açılan kapı olarak görülüyor. Ancak bu limanda artık yalnızca yolcu gemilerini değil, kargo ve akaryakıt gemilerini de görmek mümkün. Zira küresel ısınma nedeniyle artan sıcaklıklar, Kuzey Buz Denizi’nin üzerindeki buzulların yaz aylarında erimesine yol açıyor. Norveç, Danimarka, Rusya, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada gibi Kuzey Buz Denizi’ne kıyısı olan ülkeler bu olanaktan sonuna kadar faydalanmak istiyor. Amerika Birleşik Devletleri Deniz Kuvvetleri’nde okyanus bilimleri uzmanı olan Koramiral Dave Tittley, Kuzey Buz Denizi’nin geleceğine ilişkin tahminlerini şöyle açıklıyor: “2035-2040 yılları arasında Kuzey Buz Denizi’nde yılda en az bir ay buz olmayacağını düşünüyoruz. Buzsuz geçen süre bu yüzyılın sonuna kadar iki-üç aya kadar çıkabilir. Büyük ticaret gemilerinin, yollarını kısaltmaya istekli olacağını düşünüyoruz.”
Yeni deniz yolu
Kuzey Buz Denizi'nin buzulların erimesiyle deniz trafiğine açılmasının, Asya ile Avrupa arasındaki deniz ulaşımı süresini belirgin bir biçimde kısaltacağı düşünülüyor. Norveç Dışişleri Bakanı Jonas Gahr Store, Çin gibi Kuzey Buz Denizi’ne kıyısı olmayan ülkelerin de bu yeni deniz yolundan faydalanabileceği görüşünde. Store, “Kuzey Buz Denizi'ni Asya'ya bir köprü olarak görüyoruz, Asya ülkeleri de Avrupa'ya bir köprü olarak görüyor. Artık Avrupa’dan kuzeydoğu hatta kuzeybatı rotası üzerinden Asya ülkelerine gidebileceğiz. Ancak çevre ülkelerin hükümetlerinin güvenliğin sağlanması için bazı düzenlemeler yapması gerekiyor" diyor. Kuzey Buz Denizi’ndeki deniz trafiğini düzenlemek üzere uluslararası müzakerelere başlandı. Arama kurtarma çalışmaları da bu müzakerelerin önemli bir bölümünü oluşturuyor.
Petrol ve doğalgaz yatakları şirketleri çekiyor
Öte yandan bölgedeki bir diğer ekonomik faktör de, Kuzey Buz Denizi’nin altında bulunduğu düşünülen doğalgaz ve petrol yatakları. Tahminlere göre, dünyada henüz keşfedilmemiş doğalgaz yataklarının yüzde 30’u, petrol yataklarının ise yüzde 13’ü burada. İngiliz Petrol şirketi BP ile Rus şirketi Rosneft’in, burada sondaj çalışmalarına başlamak üzere harekete geçmesi büyük tartışmalara neden olmuştu. Ancak sondaj çalışmalarının çevre üzerinde olumsuz etkileri olabileceği belirtiliyor. Çevre örgütü Doğal Hayatı Koruma Vakfı’ndan Fritz Jakob Fredrisken, sondaj çalışmalarının koruma altındaki bazı bölgeleri de etkilemesinden endişeli.
Fredrisken, “Bu bölgede olası bir petrol kazası halinde müdahale etmeye yetecek teknoloji ve kapasitenin olmadığı çok açık. Üstelik bu yalnızca çevre örgütlerinin görüşü değil, herkesin kabul ettiği bir gerçek. Söz konusu şirketler bir kaza halinde bunun çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılabileceğini ispat edene kadar, Rus hükümetini ve diğer hükümetleri deneme sondaj çalışmalarını durdurmaya çağırıyoruz" şeklinde konuşuyor.
İklim sözleşmesi imzalanana kadar....
Küresel ısınmanın kontrol altına alınabilmesi ve atmosferde sera gazı etkisi yaratan gaz emisyonlarının düşürülebilmesi amacıyla yürütülen iklim müzakereleri henüz bağlayıcı bir sözleşme ile sonuçlanmış değil. Bu sürecin uzun sürmesi bekleniyor. Diğer yandan Kuzey Buz Denizi’nin bulunduğu kutup bölgesi dünyanın diğer bölgelerine kıyasla iki kat daha hızlı ısınıyor. Küresel ısınmanın doğurduğu ekonomik kazanç olanaklarından faydalanmak isteyen şirketler arasında ise rekabet kızışmış durumda.
© Deutsche Welle Türkçe
Irene Quaile / Çeviri: Başak Özay
Editör: Beklan Kulaksızoğlu