Kuruyan nehir ve göller kurtarılabilecek mi?
27 Ağustos 2022Avrupa'yı kavuran sıcak hava dalgaları, kıtanın nehirlerindeki su seviyelerinin düşmesine yol açtı.
Ren, Tuna ve Po gibi büyük su yollarındaki sıcaklık seviyesi arttı. Bu nehirlerdeki su seviyeleri de, tarımı, ticareti, içme suyu ile doğal ekosistemi tehdit edecek boyutta düşüyor.
Avrupa Kuraklık Gözlemevi (EDO), kıtanın yaklaşık yüzde 50'sinin kuraklık tehlikesi altında olduğunu söyledi. Kimi analistlere göre karşı karşıya bulunulan bu tablo, son 500 yılın en kötüsü.
Fosil yakıt kullanımı devam ettikçe, sıcak hava dalgaları ile kuraklığın daha sık ve daha yoğun yaşanacağı belirtiliyor. Ve ülkeler, yaşanan bu değişimin sonuçlarıyla da başa çıkmak zorunda kalacak.
Seviye düşüşü, ısı artışı ne tür sonuçlar doğuruyor?
Daha düşük su seviyeleri ve su sıcaklığındaki artış, varlıklarını sürdürebilmeleri nehirlere ve göllere bağlı olan vahşi doğayı da etkiliyor.
Stokholm'deki Uluslararası Su Enstitüsü'nden Jose Pablo Murillo, su seviyeleri düştükçe yaşam alanı daralan bitki ve hayvanların, varlıklarını sürdürebilme mücadelesine zorlandıklarına işaret etti.
Murillo, hava sıcaklıkları ile su seviyelerinin olağan sınırların ötesinde değişkenlik göstermesinin, nehir ve göl ekosisteminde esaslı değişim riskini büyük bir hızla artırdığını söyledi.
Murillo, bu değişimin sebep olduğu sonuçları ise şu sözlerle aktardı:
"Hava sıcaklığı artışı ve su seviyelerinin düşüşünün yol açtığı zarar, tek başına nehirlerle sınırlı değil. Nehirlerin sağladığı içme suyu, besin tedariki, sulama ve besleyici madde gibi nehirlerle ilintili ekosistemler de zarar görüyor."
Daha sıcak su, hem bakteriler, hem de çevreye zarar veren diğer maddeler için uygun ortam sağlıyor. Bunların da içme suyuna bulaşması riski artıyor. Çünkü daha düşük su seviyeleri, bu bakteri ya da diğer kirletici maddelerin, seyreltilmesi, etkilerinin azalması olasılığını düşürüyor.
Uluslararası Su Enstitüsü'nden Murillo, bir ekosistemin çok uzun süre ağır stres altında kalması halinde kendini yenilemesinin çok daha zor hale geldiğini de sözlerine ekliyor.
Zararlı yosunlar
Su sıcaklığındaki artış, su ekosistemlerindeki çok hassas dengeyi de bozuyor.
Murillo, sıcaklığın suyun kimyasını nasıl etkilediğini, su sıcaklığındaki artışın, sudaki çözünmüş oksijeni azalttığına dikkat çekerek anlatıyor. Ve oksijenin azalması da, işte nehir ya da göllerdeki bitki türleri ile hayvanların yok olmasına yol açabiliyor.
Bazı araştırmacılar, Almanya ile Polonya arasındaki sınırda akan Oder Nehri'ndeki oksijenin düşük olduğuna dikkat çekerek, bunu son dönemde bu nehirdeki toplu balık ölümlerini ağırlaştıran bir etken olarak tanımladı.
2018'den bu yana en düşük su seviyeleri ile 25 derece dolayındaki hava sıcaklıkları nehirdeki balıklar için stres demek.
Jose Pablo Murillo, suda oksijen seviyesinin düşmesi ve besin maddelerinin artan oranda kirlenmesiyle, ötrofikasyon olarak tanımlanan bir sürecin tetiklenebileceğine, tatlı su yosunlarında artış medyana gelebileceğine dikkat çekiyor.
"Bunlar karşılıklı olarak da birbirlerini tetikleyebiliyor" diyen Murillo, besin maddelerindeki artışın da, yosun artışına, bunun da oksijen seviyesinin düşmesine, bitki ve hayvan türlerinin ölümüne ve yeniden besin maddelerinde artışa yol açabileceğini kaydetti.
Kanada ve ABD arasındaki sınırda bulunan Erie gölünde yaşanan da bu. Aslında her iki ülke, gölü zehirli yosunlardan arındırmayı başarmışlardı. Ancak son yirmi yılda, göl suyunun sıcaklığındaki artış ile birlikte, özellikle 2011, 2014 ve 2015 yıllarında, zehirli yosun yeniden yayılmaya başladı. Bu da oksijensiz "ölü alanların" oluşumuna, balık ölümlerine yol açtı.
Biriken sedimanın tıkadığı su yolları
Susuz kalmış, ağır akan nehirler ve suyun azalması sonucunda küçülen göllerde, sediman artışının olması da çok muhtemel. Normalde akıp gidecek ince kum, silt ve diğer maddeler, dip tortusunu arttırıyor.
Sediman artışı, bölgenin doğal yaşam alanını tahrip ediyor, bitki örtüsüne, balık ve akuatik yaşam için gerekli besinlere, zarar veriyor.
Örneğin ABD Çevre Koruma Ajansı'na göre, ülkede sediman kirliliğinin yol açtığı zarar, her yıl yaklaşık 16 milyar doları buluyor.
Murillo, bir bölgede yaşanan sorunun, aşağı havzalardaki ekosistemleri de etkileyebildiğine, "Bu aynı zamanda yukarı doğru göç eden balıkların yollarını etkileyebilir, nehirler ve göllerdeki vahşi hayvanların besin bulmasını güçleştirebilir" sözleriyle işaret etti.
Nehirler ve göller nasıl korunabilir?
Bilim insanları, iklim değişikliğine yol açan emisyon kullanımını azaltmak zorunda olduğumuzu, bu yolla kuraklık ve aşırı sıcakları önleyebileceğimizi söylüyor.
Hızlıca önlemler alınsa da, su yollarında, önümüzdeki onlarca yıl boyunca, iklim değişikliğinin etkilerini hissetmeye devam edeceğiz.
Ancak, nehirler ve göllerin kuraklıktan korumasına dönük adımların atılması mümkün.
Nehirlerin çok ısınmasını önlemenin bir yolu gölge sağlamak. Birleşik Krallık'ta, Çevre Koruma Ajansı tarafından yürütülen Nehirleri Serin Tutma isimli inisiyatif son on yılda, nehir ve dere kenarlarına 300 bin ağaç dikti.
Bu ağaçlar su yollarına gölge, küçük nehirlerde de su sıcaklıklarının ortalama 2 ila 4 derece daha düşük olmasını sağlıyor. Alabalık ve somon balıkları için bu çok şey fark ediyor. Bu ağaçlar aynı zamanda yerli bitki ve hayvan türleri için de yaşam alanı sunuyor, erozyonu önlüyor, sediman ve kirliliği filtreleyerek suya ulaşmasını önlüyor.
Nehirleri doğal hallerine döndürmek
Yatakları ciddi boyutta değiştirilmiş nehirler, küresel ısınmaya daha az dirençli, sel ya da kuraklıkta suyu tutmayı başaramıyor. Doğal konumlarını ve akışını yeniden tesis etmek de, bu nehirlerin korunmasını sağlayabilecek çözümlerden.
Bunun için baraj, bent ve diğer engeller kaldırılabilir, nehirlerin yeniden özgürce akması sağlanabilir.
Bu Avrupa için çok iş demek. Çünkü 2020 verilerine göre kıtada bu kapsama giren, nehir ve akarsuları kesintiye uğratan engellerin sayısı en az 1 milyon 200 bin.
Çevre gruplarının oluşturduğu, Avrupa'da Barajların Kaldırılması adlı inisiyatifin verilerine göre, 2021 yılında 17 Avrupa ülkesinde en az bu kapsama giren 239 engel kaldırıldı. Bu konuda İspanya, Fransa ve İsveç lider konumda.
Avrupa'da bu konuda somut adımlar atılabilmesi için çaba gösteren çok sayıda sivil toplum kuruluşları var. Üstelik, nehirlerdeki bu engeller kaldırıldığında, kısa bir süre içerisinde balık ve bitki türlerinin çoğaldıkları gözlemleniyor.
Uluslararası Su Enstitüsü'nden Murillo, nehirlerin kuraklıktan korunması ve kendilerini yenilemeleri için pek çok yöntem bulunduğuna dikkat çekerken, "En önemlisi, tatlı su ekosistemimiz üzerindeki stresi azaltmamız gerekiyor" uyarısında bulunuyor.
Murillo ayrıca su ekosisteminin, nehirler, göller, akarsu ve okyanusların birbirleriyle ne kadar ilintili ve birbirlerine ne kadar bağımlı olduklarını hesaba katan, daha bütünlüklü bir yönetim anlayışı gerektiğine de vurgu yapıyor.