"Türkiye Kabil'deki havalimanına hâlâ talip"
16 Ağustos 2021Üst düzey bir Afgan diplomat geçen hafta "Taliban gerilla savaşı veriyor, onun için böyle ilerleyebiliyor. Ama Kabil'e geldiğinde konvansiyonel savaş yapmak zorunda kalacağı için şehri ele geçiremez" öngörüsünde bulunuyordu.
Ancak Taliban, Afgan diplomatın ve Türkiye dahil pek çok ülkenin beklemediği bir hızda dün Kabil'i ele geçirdi.
Taliban önce Kabil'i kuşattı ancak düzenli ordu tarafından bir direnişle karşılaşmayınca ele geçirmesi saatler içinde oldu. Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani de ülkeyi terk etti ve "kan dökülmesini önlemek için" ayrıldığını açıkladı.
Ankara'da politika belirsizliği
Taliban'ın bu hızlı ilerleyişi yeni döneme dair kurulmaya çalışılan tüm dengeleri değiştirdi ve çok sayıda soru işaretine yol açtı. Soru işaretlerinin büyük bir bölümü de Türkiye ile ilgili.
Çünkü Türkiye Kabil'deki Uluslararası Hamid Karzai Havaalanı'nı korumak için eski Afgan hükümetiyle uzlaşmış görünüyordu ancak yeni şartlar altında Ankara bu görevi üstlenmeye hala istekli mi ve buna karşı Taliban’ın tutumu ne olacak?
DW Türkçe'nin edindiği bilgiye göre Türkiye, Kabil havaalanını korumak konusundaki isteğini sürdürüyor. Ancak durum eskiye göre daha karmaşık. Üst düzey bir hükümet yetkilisi bunu şöyle açıklıyor:
"Türkiye, Afganistan'da birlik ve huzurun temini için olumlu rol oynayabilecek ülkelerden biri olmak istiyor. Ancak havaalanının işletilmesi için Afgan hükümetince resmen davet edilecekti. Şimdi Kabil'de nasıl bir hükümet kurulacak, yeni hükümet böyle bir şey isteyecek mi? Henüz bilinmiyor."
Ancak gelişmeler çok dinamik ve Türkiye'nin Pakistan ve Katar üzerinden Taliban ile kurduğu iletişim kanalları işletilmeye çalışılıyor. Ankara, havalimanının Türkiye tarafından korunması ve açık tutulmasının uluslararası meşruiyet kazanmak isteyen Taliban'ın da ilk etapta tercih edebileceği bir durum olabileceği noktasından hareket ediyor.
Ancak bu temenninin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ve gerek Türk askerlerinin gerekse büyükelçilik çalışanlarının orada kalıp kalmayacağı bu aşamada belirsiz durumda.
Türk askerleri güvende mi?
Afganistan'la ilgili bir başka soru işareti de Kabil'de kalan Türk askerlerinin ve personelinin güvenliği meselesi.
Türkiye tarihsel bağlarla şimdiye kadar Afganistan'da hep "dost" olarak görülmüş bir ülke. Bu çerçevede 2001'lerde Kabil'deki büyükelçilik binası ve Atatürk Çocuk Hastanesi'nin Taliban tarafından yıkılmayan ender yapılardan olduğu hatırlatılıyor.
Ancak eskiden tarafsızlığını koruyan ve çok karmaşık bir yapıdaki ülkede bütün kesimlerle görüşmeye çalışan Türkiye, emekli diplomatlar ve muhalefete göre son yıllarda bu denge politikasını kaybetti.
Türkiye'nin eski Afganistan Özel Koordinatörü Emekli Büyükelçi Aydemir Erman, Türkiye'nin Afganistan'da normalde bir saygınlığı bulunduğunu belirterek eski ile yeniyi şöyle kıyaslıyor:
"Biz eskiden herkese eşit davranırdık ve koordineli şekilde giderdi politika. Ama şimdi Türkiye'den oraya giden farklı kesimler var. Bu kişiler temas ettikleri grupların kafalarını karıştırdıysa, o zaman durum değişebilir. Yani bazı gruplara zarar verecek faaliyetlerde bulunduysak o zaman eskisi kadar rahat olmaz."
Emekli Büyükelçi, CHP İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz de askerlerin geri dönmesi gerektiğini belirtiyor ve bunun gerekçesini şöyle açıklıyor:
"ABD çekildikten sonra Afganistan'da eğer bir mücadele sürdürülecekse ve o mücadele de Taliban'a karşı olacak ise böyle bir görevi üstlenmenin doğru olmadığı düşüncesindeyiz. Çünkü bu yanlış bir algı yaratır. Afgan halkında ve bilhassa tabi Taliban’ın gözünde Türkiye’nin bir düşman olarak algılanması sonucu doğurur. Risk budur."
Tezkere bu görevi kapsıyor mu?
Bu arada Türk askerlerinin Kabil'deki mevcudiyetine ilişkin dikkat çekilen bir başka dikkat çekilen nokta da konunun hukuki boyutu.
Eski Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, "TBMM'de kabul edilen son tezkerede askerler NATO şemsiyesi altında ve muharip olmayan görev için gönderildi. Şimdi bu durumda bu görevin çerçevesi ortadan kalktı" diyerek askerlerin Kabil havaalanı görevi için bir başka tezkere geçirilmesi gerektiğini kaydediyor.
Afganistan ve Libya'ya asker gönderilmesi için hükümete verilen iznin Ocak 2021'den itibaren 18 ay uzatılmasına ilişkin tezkere TBMM'de Aralık 2020'de kabul edilmişti. Söz konusu tezkerenin metninde, TSK unsurlarının NATO'nun Afganistan'da icra ettiği Kararlı Destek Misyonu ve devamı kapsamında yurtdışına gönderildiği belirtiliyor.
"Bundan sonra Türk askeri Taliban'ın hedefi haline gelirse bunun sorumluluğunu kimse kaldıramaz" diyen Gürel, Kabil havaalanı ile ilgili kararın Erdoğan’ın ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmesinin ardından alınmasının da Türkiye'nin eskiden beri bölgede oluşturduğu saygınlığı zedelediğini söylüyor.
Taliban tanınacak mı?
Dinamiklerin çok hızlı değiştiği ülkede Taliban yönetiminde Afganistan İslam Emirliği adı altında yeni bir yönetim kurulacağı açıklandı. Bu yönetimi hangi ülkelerin tanıyacağı ve Türkiye'nin Taliban ile hangi düzeyde görüşeceği de bir başka tartışma konusu.
Taliban'ın politbüro sözcüsü Muhammed Naim, El Cezire televizyonuna yaptığı açıklamada Taliban'ın izolasyon içinde yaşamak istemediğini belirterek uluslararası topluma diyalog çağrısı yaptı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan geçen hafta katıldığı bir televizyon programında gerekirse Taliban lideri ile görüşebileceğini belirtmişti. Tanıma için Ankara'nın bir adım atmayacağı henüz net değil ancak eski diplomatlar dahil Taliban ile masaya oturulabileceği belirtiliyor. Ancak lider seviyesinde kabul için henüz çok erken olduğuna da işaret ediliyor.
Çocukluğunun bir bölümünü de Afganistan’da geçirmiş olan ve Taliban hareketinin nasıl çıktığını iyi bilen isimlerden Erman, "Realpolitik gereği Taliban’ı dışlamamak lazım. Ama diplomasi manevra sanatıdır. Taliban ile bu aşamada Cumhurbaşkanı düzeyinde temas kurmak sizin manevra kabiliyetinizi daraltır" diyor.
Muhalefet de Taliban'ı tanımak ve üst düzey görüşmeler konusunda çok acele etmemek gerektiğini düşünüyor.
Çeviköz, "Önce BM kararına bakmak ve BM’nin bu yeni yapıyı ne kadar kabul edeceğini görmek lazım. Ancak ondan sonra başka ülkeler gibi Türkiye de elbette bu yeni oluşumun liderliği ile görüşebilir" diyor.
Ankara izleyeceği politikayı netleştirmek için çok hızlı cereyan eden gelişmelerin biraz yatışmasını ve tablonun tam olarak ortaya çıkması bekliyor.
Gülsen Solaker
© Deutsche Welle Türkçe