1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kriz zirvelerinin yılı

Ahmet Günaltay19 Aralık 2011

Avrupa borç krizine 2011 yılında da çare bulunamadı. Aksine, finans piyasaları ve derecelendirme şirketleri hükümetleri önüne katıp sürüklemeye başladı.

https://p.dw.com/p/13U0W
Almanya Başbakanı Angela Merkel kriz zirvelerinin önemli ismi olduFotoğraf: picture alliance/dpa

2011 yılında kriz zirveleri birbirini izledi. Finans piyasaları devlet tahvilleri için istediği risk primini durmadan yükseltti, çoğu Euro ülkesinin kredi itibarı derecelendirme şirketlerinin gözünden düştü. Kriz bütün olumsuz etkileriyle devam ediyor.

Ortak para biriminin kâbus yılı iyi bir haberle başladı. Estonya, milli parasını Euro ile takas eden ilk eski Sovyet Cumhuriyeti oldu. Bu Baltık ülkesi malî disipliniyle Avrupa'nın sınıf birincisi oldu. Ama şubat ayında ilk kötü haber geldi. Almanya Merkez Bankası Başkanı Axel Weber görevi bırakacağını duyurdu. Jean-Claude Trichet'ten boşalacak olan Avrupa Merkez Bankası başkanlığının en güçlü adayı sayılan Weber, fiyat istikrarının korunmasıyla ilgili görüşlerini merkez bankasına kabul ettiremedi. Avrupa Merkez Bankası'nın baş iktisatçısı Jürgen Stark da ondan altı ay sonra "şahsi nedenlerle" istifasını verdi. Weber ve Stark, "istikrarın bekçisi" sayılmakta ve Avrupa Merkez Bankası'nın milyarlarca euro basarak devlet tahvillerini satın almasına karşı çıkmaktaydı.

Haklıydılar da. Çünkü Avrupa Birliği antlaşmaları merkez bankasının, bağımsızlığını kaybetmemesi için doğrudan borç senedi satın almasını yasaklıyor. Avrupa Merkez Bankası'nın tek görevi fiyat istikrarını kollamak. Borçlu ülkeleri kurtarmak için banknot matbaasını çalıştırmak değil. Ancak, devlet tahvillerinin Avrupa Merkez Bankası tarafından satın alınması prensip olarak mümkün. AB Antlaşması'nın 123. maddesi, "Merkez bankası doğrudan hazine bonosu satın alamaz", diyor. Bu da Avrupa Merkez Bankası'nın malî kriz ülkelerinden borç senedi satın alamayacağı anlamına geliyor.

EU Finanzministertreffen Breslau
AB maliye bakanlarıFotoğraf: dapd

Büyük alışveriş

Ama, Euro'nun istikrarı tehlikeye girdiği takdirde ikinci elden tahvil alması da yasak değil. Avrupa Merkez Bankası bu yetkiyi cömertçe kullanarak 2010 yılının mayıs ayından bu yana 203,5 milyar euroluk bono satın aldı. Bu işlemlere, piyasaların desteklenmesini ve İtalya ya da İspanya gibi borçlu ülkelerin faiz maliyetinin düşürülmesini gerekçe gösterdi.

Bu arada Brüksel'deki kriz zirveleri birbirini izliyordu. Mart ayında 27 Avrupa Birliği ülkesinin devlet ve hükümet başkanları Euro'yu emniyete almak için kapsamlı bir önlemler paketi hazırladılar. 2013 yılına kadar geçerli olacak Avrupa Malî İstikrar Fonu'nun hacmi 500 milyar euroya çıkarıldı. 2013 yılında bu fonun yerini 700 milyar euroluk Avrupa İstikrar Mekanizması alacak. Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ağustos ayında Euro Bölgesi için ekonomi hükümeti kurulmasını ve milli bütçelere borçlanma üst sınırı konmasını önerdiler. Euro tahvili gündemden kalkmıştı.

Piyasalar kurban istedi

Ekim ayında iki kriz zirvesi dört güne sığdırıldı. Gece yarısı, Yunanistan'ın borçlarının kısmen affedilmesi kararlaştırıldı. Özel kreditörler alacaklarının yüzde 50'sinden vazgeçecekti. Aynı zamanda Yunanistan'a 2014 yılına kadar 100 milyar euroluk ek yardım yapılması da karara bağlandı. Sistemik olarak adlandırılan, yani "batırılamayacak büyüklükteki" bankalar ödenmiş sermayesini arttıracak, malî istikrar fonu yabancı sermaye cezbetmek suretiyle şişirilecekti. Bunun nasıl yapılacağı halâ açıklık kazanmış değil.

Symbolbild Krise Euro EU Währung Schulden
Fotoğraf: picture alliance/ZB

Borç krizi Avrupa'da kurban almaya da başladı. Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu ekim sonunda Euro kurtarma planını halkoyuna sunacağını açıklamakla büyük riske girmiş oldu. Avrupa Birliği bu haber karşısında hayret içinde kaldı. Dünya borsaları hızla inişe geçti. Alman Birleşik Barsa Endeksi DAX bir günde yüzde beş oranında değer kaybetti. Uluslararası kreditörlerle Merkel-Sarkozy ikilisinin baskısı sonunda Papandreu'yu dize getirdi ve Yunanistan başbakanı önce referandumdan vazgeçti, daha sonra da istifa etti.

Finans piyasalarının İtalya üzerindeki baskısı da kasım ayında had safhaya çıktı. İtalya, on yıl vadeli devlet tahviline ilk kez yüzde 6,7 oranında faiz ödemek zorunda kaldı. Reform planı parlamentoda reddedilen Başbakan Silvio Berlusconi de "şapkasını alıp gitmek" zorunda kaldı. Malî krizdeki İspanya'da yapılan erken genel seçimlerde Sosyalist Başbakan Jose Luis Rodriguez Zapatero tarihî bir hezimete uğradı. Muhafazakâr halefi Mariano Rajoy ise İspanyollara "ter ve gözyaşı" vaat etti.

Patlama sesleri yaklaşıyor

Bu arada borç krizi Avrupa'nın yüreğini de kemirmeye başladı. İtalya ve İspanya'nın ardından Fransa'nın da girdaba kapılması an meselesi olmuştu. Euro Bölgesi'nin ekonomik bakımdan en güçlü ikinci ülkesi de finansman maliyetini düşüremediği ve ekonomik durgunluğun bütçe üzerindeki yükünü hafifletemediği takdirde AAA'lık kredi notunu kaybedecek. Fransa ve Belçika'nın on yıl vadeli devlet tahviline ödedikleri risk payı rekor düzeye çıktı. İspanya ek borçlanmaya son on dört yılın en yüksek faizini ödüyor.

Euro Bölgesi'ndeki ticari bankalar alternatifsizlik yüzünden iki yıldır Avrupa Merkez Bankası'na bu kadar borçlanmak zorunda kalmamıştı. Borç krizi yüzünden bankaların birbirine güvenmemesi yüzünden kimse kimseye borç vermez oldu. Bir borsa uzmanı, "Durum 2008 yılındaki Lehman Brothers iflasını izleyen krizdekinden çok daha vahim, çünkü bu kez hükümetlerin de atacak barutu kalmadı", diyor.

Üç büyüklerin sillesi

Amerikan derecelendirme şirketi Standard & Poors aralık ayı başlarında Avrupa'yı adeta taradı: Aralarında Almanya'nın da bulunduğu bütün Euro ülkelerine, kredi itibarlarının düşürülebileceği uyarısında bulundu. 15 ortak para ülkesi, üç ay sonra kredi notunun düşürülebileceği kaydıyla negatif izlemeye alındı. Bu durumda AAA'lı Almanya'nın da bir basamak gerilemesi söz konusu.

Avrupa Birliği, ortak parasını kurtarmak için sonunda bölünmeyi de göze aldı. 16. AB zirvesinden ilk defa bütçe disiplinini baş tacı eden kararlar çıktı. İngiltere bütçe hakkının vesayet altına alınmasına izin veremeyeceği gerekçesiyle bu noktada ortaklarından ayrıldı. Almanya ve Fransa, Brüksel zirvesinde hedeflerine tam varamadılar. AB tehlikeli borç krizine set çekti. Avrupa merkez bankaları, borçlu Avrupa ülkelerine yardım etmesi için Uluslararası Para Fonu'na 200 milyar euro havale edecek. Yeni istikrar paktına 17 Euro ülkesinin hepsi katıldı. İngiltere dışındaki dokuz AB üyesi de parlamentolarının onayını almak kaydıyla pakta dahil olacaklar.

© Deutsche Welle Türkçe

Rolf Wenkel, Çeviri: Ahmet Günaltay

Editör: Ercan Coşkun