Kriz karmaşası
27 Ağustos 2012
Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi Genel Sekreteri Alexander Dobrindt, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Draghi'yi kalpazanlıkla suçladı. Dobrindt, Draghi'nin istikrarlı Kuzey Avrupa ülkelerinin parasını borçlu güney ülkelerine aktardığını öne sürdü. Alman siyasetçinin ifadelerine kendi partisi de dâhil olmak üzere oldukça fazla tepki geldi ve kendisinden partisinin izlediği Avrupa çizgisine uyması istenildi. Oysa Avrupa'daki borç krizi için bugüne kadar pek çok öneri sunulmasına rağmen konuyla ilgili fikir ayrılıkları ortadan kaldırılamıyor. Euro Bölgesi’ndeki borç krizinden çıkışa dair pek çok cesur tahminler yapılıyor. Ancak sorunu çözecek net öneriler azınlıkta kalıyor.
Fikir ayrılıkları giderilemiyor
Bazıları Avrupa Merkez Bankası’nı son kurtarıcı olarak görüyor. Almanya Hükümetinin Ekonomik Danışma Kurulu Başkanı Wolfgang Franz ise uyarıyor:
"Mali krizdeki ülkelerin borçlarının Avrupa Merkez Bankası tarafından finanse edilmesi Merkez Bankası’nın yapabileceği en büyük hata olur.“
Spekülatörlere gözdağı vermek için Euro Bölgesi’ndeki yangın duvarının yükseltilmesi de bir başka öneri. Yabana atılamayacak bu öneriye dair bazı kaygılar var. Avrupa İstikrar Mekanizması’na (ESM) kaynak sağlayan başlıca ülkelerin parlamentoları fonun yükseltilmesine onay verecek mi? Bir de Euro spekülasyonu yapmanın bir süre önüne geçebilecek Avrupa bonosu çıkarma önerisi var. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in karşı çıkması sonucu bu olasılık da ortadan kalktı. Geriye bir tek Almanya Federal Cumhuriyeti Ekonomik Danışma Kurulu'nun “Avrupa Borç İtfa Paktı” önerisi kalıyor. Almanya'nın beş önemli iktisatçısından oluşan kurulun taslağına göre borç krizindeki Avrupa ülkelerinin GSYH'nın yüzde 60'ının üzerindeki borçlarının bir havuzda toplanıp, 20 – 25 yıl içinde eritilmesi öngörülüyor. 2 trilyon 300 milyar Euro'yu bulması beklenen toplam borcun paktın ihraç edeceği tahvillerle karşılanması planlanıyor.
"Denetim şart!"
Almanya Merkez Bankası Başkanı Jens Weidmann ise Avrupa İtfa Fonu kurularak borçların ortaklaşa yönetilmesinin ancak etkili denetimlerle mümkün olabileceğine dikkat çekiyor:
"Ortak tahvil alma girişimi gibi bir serüven ancak gerçek bir güvence sağlanması koşuluyla göze alınabilir. Güvence ise sadece müdahale yetkisi ile sağlanabilir.”
Bazı eleştirilere maruz kalsa da avantajları çok olan bu öneri giderek daha çok kabul görüyor. Çünkü Avrupa Borç İtfa Fonu'nun cazibesi süre ve kapasite olarak sınırlı olması. Avrupa bonolarının aksine dayanışma gösteren Euro Bölgesi ülkelerine uzun vadeli sıkıntı yaratmayacağı savunuluyor. Aşırı borçlu ülkelerin faiz yükü de hafifleyecek. Borç itfa fonu, şu anda on yıllık tahvil faizi altı ila yediyi bulan İspanya ve İtalya'nın bütçelerini oldukça rahatlatacak. Böyle bir paktın başlıca avantajı borçlu ülkelere gerekli yapısal değişiklikleri yapabilmeleri için yeterli sürenin tanınması olacak. Çünkü yapısal reformların meyvelerinin toplanması yıllar alabilir. Mali krizdeki ülkeler borçlarını geri ödemeleri için 20 ila 25 yıl süreye sahip olacaklar. Ancak Wolfgang Franz, borçlu ülkelerin verdikleri sözü tutmaması olasılığına karşı paktın içine güvence sağlayan üç madde eklendiğini belirtiyor:
"İlk güvence; her ülkenin milli anayasasında devletin borçlanma sınırını belirlemesi. İkinci güvence; borçların milli vergilerle ödenmesi. Elde edilen gelirin de doğrudan itfa fonuna aktarılması.”
Wolfgang Franz borçlu ülkelerin tüm önlemlere karşın borcunu ödeyememesi halinde altın rezervlerini kaybedeceğini belirtiyor. Çünkü üçüncü önlem olarak fondan yararlanan ülkeler döviz ve altın rezervlerini borçlarına teminat gösterecekler.
©Deutsche Welle Türkçe
Zhang Danhong / Çeviren: Deniz Eğilmez
Editör: Ahmet Günaltay